GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
12 Haziran 2021 Cumartesi

Yeşilçam’ın kadersiz masum güzeli

İzmir’de doğdu; bebekken bile çok güzeldi…

Babası’nın Basmane’de lokantası vardı…

Yürütemedi, iflas etti…

Liseye giden kızı okulu bırakmak zorunda kaldı…

16 yaşındaydı ve sarışın bir delikanlıya aşık olmuştu…

Ela gözlü İzmirli kız…

Kimseyi dinlemedi; önce nişan arkasından nikah derken…

Evleniverdi o yaşta…

Aradan beş ay geçti, geçmedi; boşandı…

O yaşta ihanete uğramıştı…

***

Evin geçimine destek olmak için…

Çalışması gerekiyordu…

Kuaförlük, terzilik, parfümeri tezgahtarlığı yaptı…

Oysa…

O’nun gençlik rüzgarına tutulan minicik kalbinde…

Sinema rüzgarı esiyordu...

“Artist olacağım!” diyor, başka bi’şi demiyordu…

Ailesine isyan bayrağını açtı…

Valizini yerleştirdi; ver elini İstanbul…

Neden İstanbul?

Çünkü…

“Artist Dergisi”nin yarışmasına katılacaktı…

Çok duru bir güzelliği vardı; bi’bakan dönüp bi’daha bakıyordu…

Henüz çok gençti…

Cesurdu ve idealist bir kızdı…

Sirkeci’deki otellerden birine yerleşti…

Dergiye gittiğinde…

Yönetmen Atıf Yılmaz’la karşılaştı…

Ünlü yönetmen…

Yeni filminde rol vermek için farklı bir yüz arıyordu…

Bu acıklı öykünün kahramanını görünce…

“İşte aradığım yüzü buldum” dedi…

İzmirli kızın şansı dönmüştü…

Kamera karşısına ilk kez geçiyordu…

“Kısmet”, başrolüne adını yazdırdığı ilk filmi oldu…

Takvimler, 1956 yazını gösteriyordu…

***

Kamera O’nu çok sevmişti…

Bir anda…

Türk Sineması’nın en güzel yüzlerinden biri olmuştu…

Kocaman gözleri ve hokka gibi burnuyla…

O dönemin ünlü yönetmenlerinin hemen dikkatini çekmişti…

***

Ceylan gözlü o İzmirli kız…

Tertemiz yüzüyle, masum kız rolleri için biçilmiş kaftandı…

Köy filmlerinde giydiği yöresel kıyafetler…

O’nda daha bir çapıcılık yaratıyordu…

60’lı yıllara girmeden…

“Şahinler Diyarı” filminde başrolü paylaştığı…

Dönemin ünlü jönlerinden Mahir Özerdem’e aşık oldu…

Büyük bir aşk yaşamaya başladılar…

Beş yıl sonra…

O yakışıklı uzun boylu aktör…

Bir başkasına sevdiğini söyledi, İzmirli kızı terk etti…

***

Çok yalnızdı; çaresizdi…

Yeşilçam’da elinden ilk tutan Atıf Yılmaz’ın kapısını çaldı…

İki gözü iki çeşme sordu:

“Bana uygun bir rol var mı?”

Tabii ki, vardı…

İzmirli kıza şöhret kapılarını açan ünlü yönetmen…

O güzeli birkaç filminde başrole taşıdı…

Gelgelelim…

Ceylan bakışlı İzmirli o kız…

Ne yaparsa yapsın istediği başarıyı yakalayamadı…

***

1965’te ardı ardına oynadığı…

“Murad’ın Türküsü” ve “Gurbet Kuşları” filmleri ile…

Adını Türkiye’in dört bir yanında duyurdu…

“Haremde Dört Kadın” filmindeki rolüyle…

İtalya’nın Sorrento Film Festivali’ne katıldı…

Ödül alamadı ama ayakta alkışlandı…

Türkiye’ye döndükten sonra…

“Hudutların Kanunu” ile “star” olduğunu kanıtladı…

Hanımefendi profiliyle…

Belgin Doruk’la karşılaştırılan bir yıldız koltuğuna oturmuştu…

Düzenli bir hayatı vardı…

Entellektüel kişiliği herkesin ilgisini çekiyordu…

Yazdığı şiirlerin bir bölümü sanat dergilerinde yayınlandı…

***

Bu kızın ufacık kalkık bir burnu…

İri çekik gözleri, biçimli dudakları ve…

Ve çok çekici bir vücudu vardı…

En kıskanç kaynanalara bile…

“Ah benim de böyle bir gelinim olsa…” dedirtebilecek güzellikteydi…

***

70’li yılların ortalarında…

Yeşilçam’da seks furyası başlayınca…

Sinema’ya ara verdi ama…

Yaşamını devam ettirmek zorundaydı…

Maksim Gazinosu’nda sahneye adımını attı…

Ne var ki…

Bu, O’nun işi değildi…

Ankara’ya yerleşti…

Halk Müziği Sanatçısı Osman Türen ile evlendi…

Kızı oldu; adını Pınar koydu…

Evlilik gemisini yürütemedi; yavrusuyla İstanbul’a döndü…

Sinemaya tekrar göz kırptı ama…

Yeşilçam da artık eski Yeşilçam değildi…

Teklif edilen ikinci roller O’nu çok üzüyordu…

Sinemayı bıraktı…

Tanınmış bir gazete patronunun tavsiyesi ile…

Doğup büyüdüğü İzmir'e yerleşti…

Alsancak’ta göz kamaştıran bir çiçekçi dükkanı açtı…

Çevresi çok genişti…

Bir süre sonra…

İzmir Çiçek Üreticileri ve Satıcıları Derneği’ne başkan oldu…

Doğup büyüdüğü İzmir…

Sonunda O’nun mutlu olmasını sağlamıştı…

Hiç röportaj vermedi…

Adeta birilerine söz vermiş(!) gibi…

Medya’dan uzak durdu…

Taaa ki…

O anaokulunu yaptırıncaya kadar…

***

Bi’zamanlar…

“Hudutların Kanunu” filminin…

Altın kalpli “Ayşe Öğretmeni”

Filmin çekildiği Şanlıurfa’yı ve insanını yıllar geçse de unutmamıştı…

Adını verdiği bir Anaokulu yaptırdı…

O güzel kentin merkez ilçesi Eyyübe’ye…

Yıllarca biriktirdiği 600 bin TL.’yi…

Gözünü kapatıp, okul için bağışladı…

O sırada…

Kansere yakalandığını öğrendi…

Metin bir kadındı…

Şanlıurfa Milli Eğitim Müdürü, tören için İzmir’e geldi…

Anaokulunun adı…

Resmen “Pervin Par Anaokulu” oldu…

Bu güzellik…

Bir süredir O’melun hastalıkla mücadele eden sanatçıya…

Büyük moral verdi…

***

İnsan merak ediyor…

Şanlıurfa’nın Eyyübe İlçesi’nin minikleri…

Anaokulunun duvarındaki kocaman levhada yer alan…

“Pervin Par” adının nereden geldiğini…

Kime ait olduğunu…

Acaba öğreniyorlar mı?

Onlara…

İzmirli güzel sinema yıldızı Pervin Par’ı anlatan…

Arada sırada da olsa…

Filmlerini seyrettiren var mıdır?

***

Bitiriyoruz…

Kanserle savaşı iki yıl sürdü…

Türkiye’nin en güzel…

En entelektüel yıldızlarından Pervin Par

Hepimize veda etti…

30 Temmuz 2015’te…

Yeşilçam Çınarı’ndan bir yaprak daha düştü…

Siyah-beyaz döneminin…

Unutulmaz yıldızlarından İzmirli / Alsancaklı Pervin Par

Geride…

20 yıllık bir sinema kariyeri ve 100’e yakın film bırakarak…

Bulutlara kanat çırptı…

Bi’daha da…

Öylesine…

Gözleriyle gülen bir yıldız…

Yeşilçam’ın eşiğinden atlayamadı…

Nokta…

Sonsöz: “Şiir gibi bakan kadınlar, şiirden anlayan adamları sevmeli… Sevmeli ki ziyan olmasın mısralar... / Esen Püsküllü – Oyuncu…”