GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
21 Temmuz 2016 Perşembe

Yeni Türkiye manzaraları…

15 Temmuz akşamı bir anda ortaya çıkıveren askerler, tanklar, uçaklar hayatımızı kâbusa çevirmişti. Neyse ki darbe girişimi başarısız olmuş, darbeciler yakalanarak adalete teslim edilmişti. Yaklaşık 15 saat süren bir kâbus… 
Ertesi gün, tam da kâbusun bittiğini düşünürken, yaşananların, aslında uzun soluklu bir krizin başlangıcı olduğuna dair emareler ortaya çıkmaya başladı. 

Bir darbe girişimi ki deve desen deve değil, kuş desen kuş değil… Herkes bu tuhaf kalkışmanın nedenini ve arkasındaki güçleri fena halde merak ediyor. Haliyle, bütün gözler ABD’ye yönelince; ABD’den gelen cevap; “Bize bakmayın, biz değiliz!” oldu.
ABD’nin açıklamaları ile ilgili haberi izlerken, ne alakası varsa, Şah döneminin ABD Büyükelçisinin anlattığı bir anısı aklıma düştü: 

Seksenli yılların sonuydu. Bir sohbet sırasında kendisine, İran Şahı ile ABD ilişkileri o kadar iyi iken ve o kadar güçlü bir ordusu varken, nasıl oldu da Humeyni Şahı devirmeyi başardı, diye sordum. 
Devrik rejimin ABD büyükelçisinin vereceği yanıtı merak etmez mi insan!
Kısa bir süre sessiz kaldı. Sonra, size bir anımı anlatayım, dedi;
“Filipinler Devlet Başkanı Marcos, özel yatıyla, Filipinler’den ABD’ye geliyordu. Onu karşılayan heyette, İran’ı temsilen ben de vardım. Rıhtımda Marcos’u beklerken, Beyaz Saray temsilcisi ile Dışişleri temsilcisi arasında şöyle bir konuşma geçtiğine tanık oldum; Dışişleri temsilcisi, ‘bu kadar insan toplanmış, bu o. çocuğunu karşılıyoruz’ diye sitem edince, Beyaz Saray temsilcisi ona; ‘Evet, Marcos’un o. çocuğu olduğunu biz de biliyoruz. Ama o bizim o. çocuğumuz.’ dedi.”
Sorumun cevabını almıştım. Gülümseyerek kendisine teşekkür ettim.
Demem o ki; Erdoğan işkillenmekte haklı olabilir… ABD’nin kimi ne zaman seveceği pek belli olmuyor.

Dünya lideri ve demokrasi kahramanı Erdoğan darbeye kahramanca direndi… AKP’liler buna inanıyor.
Meydanlarda süren tartışmalı demokrasi nöbetinin ve toplumun gösterdiği direncin belli bir pozitif dinamizm sağladığı gerçek. Erdoğan ve AKP bu şekilde moral bulmaya çalışıyor. 
Gelin görün ki bu moralin ne kadar işe yarayacağı meçhul. Çünkü durum gerçekten karışık ve belirsiz.
Kanımca, Erdoğan’ın duruma hâkim olduğu çok kuşkulu... İlan edilen OHAL bu kuşkuyu güçlendiriyor. 
Kamuda yaklaşık 60 bin kişi görevden alınıyor. TSK, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve yargı ağır yara aldı. Türkiye’nin gardı düştü.

OHAL’in ilanı Erdoğan’a arzuladığı otokratik yapıyı inşa etmek için ihtiyaç duyduğu imkânı sağlar mı? Bu da meselenin bir başka boyutu… Yaşayıp göreceğiz. Bana, şimdilik, yaraları sarıp mevcut durumu korumak kaygısı ağır basıyor gibi geliyor. Çünkü hasar çok büyük, kıpırdayacak durumda değil.
Bununla birlikte, Erdoğan’ın yolundan döneceğini düşünmek için çok naif olmak gerekir; Ezberini bozma ihtimali de, niyeti de yok. Millet Camii’nde sabah ezanını okuyan Erdoğan, daha açık nasıl irade beyan etsin! Sünni otoriter rejim anbean yükseliyor; her an bir tuğla koyuyorlar.

Türkiye hızla destabilize oluyor veya ediliyor.  Hangi güç odaklarının hangi süreçleri yönettiği çok belli değil. Fakat ufukta belirmeye başlayan bazı işaretler zihnimizi açmaya yardımcı olabilir.
Mesela, durduk yerde, NATO’dan çıkma ihtimali dile getirildi; Daha küçük ve operasyonel bir ordunun, -Ortadoğu’da yeni bir misyon yüklenecekse-, NATO üyeliği ayak bağıdır.
Bölgede, Suriye-Irak ekseninde süren yeni yapılanma, Türkiye’nin yeni konumunu da belirleyecek. 
İç dinamiklerin pek işlemediği bu süreçte, uluslararası sistemin öngördüğü değişimin bir parçası olmayı, Türkiye içine sindirecek gibi…

İçeride ve dışarıda Türkiye’yi bekleyen en zor günlerin henüz başındayız. Açılan, Pandora’nın kutusudur. Ortaya saçılan kötülükler hepimizin meselesidir. Umut ise elan kutuda kapalıdır.
Seküler toplumu savunan herkes bir araya gelerek konuşmanın yolunu yöntemini bulmak zorunda. Yoksa okumuşlardan nefret edenlerin dayattığı islamcı hayat tarzı kaderimiz olacak.

OHAL’imizi sual edecek olursanız, üç ayları eda ediyoruz.