GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
10 Haziran 2016 Cuma

Bir meselesi olmayanların sessizliği

Kent yoksulluğu, bir dünya problemi olarak insanlığın gündemindedir. O insanlığa biz de dâhiliz.
Ortak program fikri, çöken toplumsal mutabakatı ve yeni kamusallığı konuşmak ihtiyacından doğdu.
Ülkeyi sarsan kimlik bunalımını, doğulu ve batılı olmak üstüne kafa yormadan anlamak imkânsız.
Bu üç meseleye dair, bir A4’e ne kadar sığabilirse, yazıyorum. Birkaç dostun paylaştığı endişelerin dışında pek tepki yok. 
Tecrübeyle sabit olduğundan, diyebilirim ki, gün boyu siyasi gevezelik yapanlara böyle çetrefil konular üstüne kafa yormak zor geliyor. 
Onları, siyasal yaşamda ön saflarda görmeye alışığız; onlara, sosyal medyada verdikleri tepkilerden aşinayız. İslamcıların iktidarında ülkede olan bitene son derece tepkili fakat meselelerin temeline inmekte bir o kadar isteksiz muhaliflerden söz ediyorum.
 
Muhalefet hiç umut vermiyor. Türkler, Atatürk, Anıtkabir’den kalkıp gelecek diye bekliyor… Kürtler, iki ateş arasında, can derdinde…
Hâlbuki İslamcı hareket ne istediğini biliyor, nasıl elde edeceğini de... İslamcılar, islami bir düzen kurmak için bildikleri gibi hareket ediyorlar.
Muhalefet, HDP hariç, İslamcıların yıkmakta olduğu statükoyu korumaktan ve savunmaktan fazlasını yapamıyor. Yapamaz da, çünkü daha fazlasına kafa yormuyor. 
HDP'ye gelince, artık eskisi kadar umut vermiyor; PKK’nın altında kaldı, irtifa kaybediyor.

İslamcıların bir meselesi var; düzeni değiştirmek istiyorlar. Muhalefetin ise bir meselesi yok; düzeni korumaktan gayrı... Türkiye’nin sorunu bu; değişimi islamcılar savunuyor… Ve bir avuç solcu…
İslamcı rejimin vaat ettiği değişim kimsenin meçhulü değil; müslümanlara 1300 yıldır kan kusturuyor. Dolayısıyla toplumun bütününü kucaklama ihtimali yok.
Daha vahim olan ise, muhalefetin, toplumun genelinden gelen talepleri karşılayacak bir program etrafında birleşme niyeti olmamasıdır.
Muhalefet şunu anlamak istemiyor; Türkiye artık o bildiğimiz Türkiye değil. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Devletin yapısal sorunları var. Toplumsal mutabakat bozuldu. Kamusal yaşamda yeni normlara ihtiyaç var. Kısacası, dünya sistemine yeniden entgre olma ihtiyacı geldi kapıya dayandı.
Yani muhalefetin aslında bir meselesi olması ve değişimi konuşması için bütün koşullar mevcut, fakat umursamıyor. Ve bu atalet İslamcılara ziyadesiyle yarıyor.

Ne yapmalı?
Türkiye’de ortaya çıkan yeni toplumsal yapıyı ve yeni kenti anlamak gerekiyor. Yoksa çözümü önceleyen politika üretmek mümkün olmayacak.
Toplumsal mutabakatın çöktüğünü ve bir toplumsal mutabakata olan ihtiyacı görmek gerekiyor. Yoksa yeniden bir araya gelmek mümkün olmayacak.
Muhalefetin “ortak program” fikrini tartışması ve böyle bir program etrafında birleşmesi gerekiyor. Yoksa herkes kendi yoluna gidecek.
Doğu/Batı sorununu çok iyi anlamak gerekiyor. Kimlik sorununu aşmanın yolu bu meseleyi anlamaktan geçiyor. Yoksa kimlik siyaseti ülkeyi parça parça edecek.
Sonuç itibarıyla, ancak ülkede ve dünyada olan biteni anladığımızda, değişimin dinamiklerine dair bir fikrimiz olduğunda, ne yapmak gerektiğine bir karar vereceğiz.

Herkes bir şeylere itiraz ediyor, gürültü çok; Her ne kadar gürültü çoksa da, meselesi olmayanların sessizliği ülkeyi kuşatıyor, her şeyi bastırıyor. 
Zihinlerimize çöken derin sessizlik, değişim ihtiyacına kör kalmanın ve yeniden söyleme ihtiyacına sırt çevirmenin sonucudur. 
Bir meselesi olmayanların sessizliği, İslamcıların yollarına taş döşüyor.