GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Mart 2014 Salı

Tipik bir ‘elinin hamuru’ duruşu!

Diyoruz ki her defasında: Kadınlar siyasette yeterince yer alamıyor. Daha çok kadın vekil, bakan, başkan, meclis üyesi, muhtar olsun diyoruz. Hamasi nutuklar atıyoruz çoğu zaman…
Kadına seçme ve seçilme hakkını medeni Avrupa’dan bile önce vermekle övünürken siyasette yer alan kadın oranında AB ülkeleri arasında son sırada olmanın ayıbını taşıyoruz.
Sadece siyasette mi? Bürokraside de iş hayatında da…
Ve bu ayıptan kurtulmak için partiler tüzüklerini değiştiriyor. Kotalar konuluyor daha çok kadına yer açmak için. Erkek rekabetinin, erkeksi dilin, erkeksi mücadelenin bir parçası olmadan bir noktaya gelebilmeleri sağlanmak isteniyor.
Ama nafile… Olmayınca olmuyor.
CHP’den aday gösterilen iki kadının maruz kaldığı muameleye bakınız.
Konak’ta Sema Pekdaş, Urla’da Sibel Uyar.
Neymiş efendim kadın Atatürk’e karşıymış. Bayrağa mesafeliymiş. Miş, muş…
Siz duydunuz mu? Hayır öyleymiş. Gazete öyle yazmışmış. Facebook’ta öyle diyorlarmış, Twitter yıkılıyormuş. Neymiş efendim.
Kadının kocası batıkmış… O kadın kocasının kuklasıymış. CHP içindeki çıkar çevreleriyle karanlık işler peşindeymiş.  Niyet okumayı da geçtim. Adeta küreye bakıp geleceği gördüğünü sanan bir medyum, bir falcı gibi acz içinde görünüyorlar gözüme.  Dahası kendi yanlışlarını görmezden gelip rakibinin olası hatalarını masanın üzerine koymanın ironisini yaşatıyor bizlere.
Bugüne kadar herhangi bir erkek siyasetçinin karısı üzerinden yıpratıldığına şahit oldunuz mu? Karısının güdümünde, karısının kuklası denildiğini duydunuz mu?
Duyamazsınız. Çünkü bizim ataerkil yanımızda kadın erkeğin en az bir adım gerisinden yürür. Çocuk doğurur, kah tarlada kah evinde, işinde gücündedir.
Yani elinin hamuruyla erkek işlerine karışmaz. Yakın zamana kadar çalışan kadına, okula giden kız çocuğuna bile farklı gözle bakılan bir toplum olduğumuzu unutmayalım. Bir kadından vali olduğunda ne kadar şaşırdığımızı... Kadından vali mi olur, bakan mı olur, başkan mı olur?
Belki de yanıt veremediğimiz soru, hazmedemediğimiz durum buydu. Kendimize bile itiraf edemediğimiz, bilinçaltı refleks…
Bir kadının nasıl olup da siyasette/bürokraside bizim (erkeklerin) önümüze geçebildiğini anlamakta zorlanıyoruzdur. Teamüllere, geleneklere, törelere aykırı bu tabloyu genetik mirasımız gereği bünyemiz almıyordur.
Belki akademisyen, şair, gazeteci kimliğiyle tanınan, sanatçı bir ailede/iklimde büyüyen Hakan Tartan’ın bile kafasının almadığı, kabul edemediği nokta burasıdır.
Nasıl olur da bir kadın… diyordur içten içe… Şimdilerde ‘O kadın’ diye başlayan cümlelerle DSP’ye gidişini açıklamaya çalışan Tartan’ın da yanıt veremediği soru aynıdır.
Belki de taa 1924 yılında kurulan İzmir Barosu’na bir kadının başkan seçilmesi için aradan tam 90 yıl geçmesinin nedeni de aynıdır. Kadın okumaz, okusa da çalışmaz, çalışsa da yükselmez, yükselse de en üste çıkmaz. Başkan, bakan, vekil olmaz..
**
Bugün usta bir gazetecinin köşesine, ünlü bir gazetenin de manşetine taşıdığı ‘CHP Konak’ta HDP Sloganı’ başlıklı haber mesela… Tam bir hazımsızlık örneği!  
Orada emek veren meslek büyüklerimi, makalenin yazarını Konak Belediye Başkanlığı döneminden itibaren tanımasam bu yazıda da manşette de ‘kasıt’ ararım.
Maksatlı, planlı ve sistematik bir yıpratma operasyonunun, bir yargısız infaz sürecinin parçası olduğunu düşünürüm pekâlâ. Neymiş efendim Sema Pekdaş’ın afişlerinde “Haramilerin Saltanatını Yıkacağız’ sloganı varmış.
Ve bu slogan HDP İstanbul Adayı Sırrı Süreyya Önder tarafından da kullanılıyormuş. Bu bir yerel seçimmiş. Genel siyaset neden yapılıyormuş? Konak’ta harami mi varmış? Varsa birlikte yürürlermiş falan, filan…
Beyler, lafı dolandırmayın. Haraminin kim olduğunu, nerede olduğunu siz benden de iyi biliyorsunuz Sema Pekdaş’tan da… Ama amaç bağcıyı dövmekse başka…
Ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun aylardır her konuşmasında ‘Haramilerin Saltanatını, İktidarını Yıkacağız’ diye bas bas bağırdığını duymamış olma, kaçırmış olma ihtimaliniz de yok. Çünkü sizler tecrübeli kalemlersiniz. Bu ülkenin Ana Muhalefet Lideri Kılıçdaroğlu’nu da en az Sırrı Süreyya Önder kadar yakından izliyorsunuzdur. Ama mesele üzüm yemek değilse, mesele bağcıyı dövmekse bilemem.

—Efendim bayrağa karşıymış. Değilim diyor.  Hatta o meşhur röportajda bayrağın B’si bile geçmedi diyor. Gazete yalan/yanlış yazdı diyor. Ona değil gazeteye inanmayı tercih ediyoruz. Her gün çarşaf çarşaf yalanlarla, iftiralarla doldurulduğunu bildiğimiz gazetelere…
—Efendim Atatürk’e karşıymış: Değilim diyor üstüne basa basa…
Hatta Ulu Önder Atatürk olmasaydı ben nasıl okula gider, nasıl avukat olur, nasıl baro başkanı olur ve de nasıl Konak gibi bir kentte başkan adayı olurdum diyor.
Ama mesele bağcı dövmek olunca ortaya çıkan bu içler acısı manzara, koca koca kalemlerin düştüğü duruma sadece üzülebiliyorum. Adalet diyorum. Bir gün herkese lazım olacak diyorum. Savunma hakkı diyorum… Hakkaniyet diyorum. Vicdan diyorum. Eşitlik ve de demokrasi diyorum. Başka ne diyeyim.
*
Sema Pekdaş’ı eleştirmek mi istiyorsun. Beceremez, yönetemez de… Gerekçelerini say, projelerini sorgula… Olmazlarını anlat. Gönlünden başka bir adayı mı geçiriyorsun ya da…
Gönlünden geçirdiğin adayın özelliklerini say, projelerini anlat köşende ballandıra ballandıra… De ki Atatürk resmini şöyle çizdi de… Ulu Önder’i bize uzaydan gösterdi de…
De ki Atatürk’ü körfezin üzerinde yürüttü de. De ki müzeler yaptı, Konak’ı sanata doyurdu de, uçurdu de… Bir daha seçelim, iyi bir başkan olur de…
Yahut çok iyi vekillik yaptı, başkanlık da yapar. O kadın olmaz, bu kadın olur de… O adam olmaz bu adam olur de. Konak Belediye Başkanlığını ben de yaptım Konak’ın dokusu ona uymaz buna uyar de.
Ama rakibini bel altı vurarak yapma bunu… Çayın taşıyla, çayın kuşunu vurma…
CHP içinden tüm saldırılara göğüs gerip aday olma yürekliliğini göstermiş bir kadına bu denli orantısız yüklenerek, İzmir gibi bir kentte HDP’liymiş gibi göstererek, (öyle olmadığını bildiğin halde) Kılıçdaroğlu’nun dilinden düşürmediği sloganı Sırrı Süreyya Önder’e mal ederek yapma!
Ki Pekdaş’ın ardından başka kadınlar da siyasete niyetlenebilsin. İster CHP’de ister AK Parti’de isterse başka bir partiden kadınlar yönetime gelme cesaretini 21. yüzyıl Türkiye’sinde ortaya koyabilsin. Yapma ki Konak’taki yarış sadece adayların mücadelesine dönebilsin.

Ben mi? Şu noktadayım. Sema Pekdaş’tan çok iyi belediye başkanı olacağını düşünüyorum. Mücadeleci yapısı siyasete uygun… Omurgalı kişiliğiyle bu işi pek çok kıvrak/oynak erkekten daha iyi yapacağını zaten ortaya koydu. Gaziemir’e kaydırmak istediler, Karşıyaka’ya atadılar. Pek çoğunun göbek ata ata gideceği yerde bir milim geri adım atmadı. ‘Ben Konak adayıyım, isterseniz sade bir üye olarak çalışırım’ dedi.
Sadece Pekdaş mı? Aslında Konak aday yönünden çok şanslı…
Hakan Tartan da bana göre iyi bir beş yıl geçirdi. Farklı yoğurt yiyişiyle dikkat çeken işlere imza attı. Parti içi duruşu, Büyükşehir’e aday oluşu gibi gerekçelerle oyun dışında kaldı. Ama siyaset iddiasını başka bir partide sürdürüyor bugün. Kimine göre bölen kimine göre birleştiren olarak…
İlknur Denizli’ye gelince… Ülkenin içinde bulunduğu konjonktür partisinin lehine olmasa da en az Pekdaş kadar dişli bir siyasetçidir. Dahası siyasete yakışan bir isimdir. Kocaoğlu’yla yollarını ayırıp AK Parti’ye gidişi hala sorgulansa da Özfatura ve Kocaoğlu gibi iki isme danışmanlık yapması bile başkanlık noktasında başka bir referansa ihtiyaç duymadığını ortaya koyuyor.
Ve de MHP’li Adil Özyiğit… Kemeraltı esnafı olmanın da avantajıyla sahayı nakış gibi örüyor. İnsan ilişkileri, kendisiyle tutarlı söylemleriyle dikkat çekiyor.
Bence Konak adaylarını kendi hallerine bıraksak ve de kıran kırana yarışı sadece izlemeyi becersek, ortaya çok daha keyifli bir mücadele çıkacak. Ne dersiniz?