GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Ağustos 2011 Salı

Tekin ve Canalioğlu neyi çözdü şimdi?

CHP’nin 2 ve 4 nolu adamını İzmir’e getiren ‘başkanlar krizi’nde genel merkez müdahalesiyle yapılan  ‘ateşkes’ zirvesinde neler yaşandı?
Çözüme ilişkin hangi adımlar atıldı?
Açıkça ve baştan söylemek gerekirse ortaya çıkan tablo beni tatmin etmedi.
Öncelikle ciddi bir bakış açısı sorunu görüyorum ortada.
Ne Kocaoğlu ne başkanlar ne de genel merkezden gelen rütbeli CHP’liler yaşananların olmadığı gibi yaşanacakların da farkında değiller.
Kocaoğlu burnundan kıl aldırmamaya çalışıyor.
Genel merkez heyeti İzmir’de taban tutamaya...
İl örgütünün tepesinde oturanlar koltuğunu korumanın peşinde.
İsyankâr başkanlar da bu ortamda dert/mecal anlatmaya gayret ediyor.
Herkesin öncelikleri farklı olunca da konunun özünden kopuluyor.
Konunun özü şudur: İzmir halkı 29 Mart 2009 seçimlerinde CHP’ye (dikkat ederseniz Kocaoğlu’na ya da Cevat Durak, Hasan Karabağ, Ercan Tatı, Kamil Sındır, Sıtkı Kürüm demiyorum) yüzde 56’7 Büyükşehir’de, yüzde 50 il genel meclisinde oy vermiştir.
Yani ‘Gavur mu Türk mü, demokrat mı, milliyetçi mi’ olduğu tartışılan İzmir’i CHP’nin kalesi, başkenti olarak tescil etmiştir bir bakıma da.  
Yani İzmir halkı kendini CHP’ye emanet etmiş ve de AKP’yi kentten silip süpürmüştür. Aradan 2,5 yıl gibi kısa süre geçmiş olmasına karşın CHP’li başkanların hal-i pürmelali ayan beyan ortadadır. Aynı masaya oturamayan, ortak zeminde konuşamayan ve dahası kendilerini CHP’ye emanet etmiş İzmir halkına hizmet üretemeyen bir yapı…Tabi ki bunun en önemli nedeni koordinasyonsuzluk ve de başıbozukluktur.
12 Haziran seçimleri de göstermiştir ki CHP İzmir’de gerilerken (29 Mart 2009’a göre) AK Parti kayda değer bir yükseliş göstermiştir.
Özetle, yüzde 37 gibi hatırı sayılır bir oy oranına ulaşan AK Parti, yarın seçim olsa yüzde 45’leri zorlayacak pozisyon yakalamıştır. Dahası İzmir’den CHP’yi silip süpürecek bir avantajdır bunun diğer adı.
İzmir’deki seçim başarısızlığını Yeni CHP’nin kentin kimyasını bozan söylemleri kadar yerel yönetimlerin 2 yıllık karnesi olarak yorumlamak şarttır. Bitmeyen metro, hazmedilmeyen yüzde 56, ilçelerin ‘çiçek-böcek’ projelerini aşmayan hizmetleri bu karneyi kırıklarla doldurmuştur. İl örgütündeki koordinasyonsuzluk, parti içindeki ekipçilik, amansız rekabet, yanlış adaylar da cabası!
*
İlçe belediye başkanlarının Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan taleplerine ilişkin 14 maddelik rapora baktığımda gördüm ki, aslında o raporu en fazla 2-3 maddede toplamak mümkün. Ne istiyor ilçe belediye başkanları? İzmir’i birlikte yönetelim, ilçelere yönelik projelerde söz sahibi olalım… Bundan daha haklı bir talep olur mu?
Gürsel Tekin’in ya da Volkan Canalioğlu’nun ‘Bu raporun altına imzamızı atarız’ demesine şaşmamak lazım bu yüzden.
İzmir’e gelen iki ismin bir özelliği de belediyecilik konusunda tecrübeli olmalarıydı. Sorunun çözümüne yönelik beni umutlandıran da bu özellikleriydi gelenlerin. Biri Trabzon Eski Belediye Başkanı diğeri Kadıköy’de 10 yılı aşkın süre ‘başkan yardımcılığı’ yapmıştı. O nedenle yerel yönetimlerdeki koordinasyonsuzluğun nelere mal olacağını ikisi de iyi biliyordu. ‘Bu raporun altına biz de imza atarız’ demeleri bu yüzdendi belki de.
Sadede gelirsek;
İzmir’de CHP’li başkanlar arasında kalıcı barışı sağlamayı ya da en azından ateşkes ilan etmeyi mümkün kıldı mı tüm bu temaslar? Bence kılmadı, kılmayacak da…
İlçe belediye başkanlarının ‘toplu görüşme’ talebi masada hiç yoktu mesela. Ve bildiğim kadarıyla ‘Kocaoğlu’nun yalanlamasıyla, yazılı hale getirilen’ bu talep hala ortada duruyor.
İkinci olarak CHP’nin 2 ve 4 nolu adamı bile İzmir’de böyle bir görüşmeyi gerçekleştiremedi.
‘Gelin bakalım Aziz Bey, Cevat Bey, Hasan Bey, Ercan ya da Sıtkı Bey, oturun şuraya, nedir bu meselenin özü’ diyen ya da ‘Tek doğru, tek güç CHP’dir. Kimse bu gemiye su aldıramaz’ diyen çıkmadı.
Ayrı ayrı ‘gaz’ almayı tercih ettiler.
İzmir medyasına ‘gazetecilik dersi vermek’ ve eski Baykal-Sav yapısının üzerine oturup, il kongresine yönelik taban tutmaya çalışmak dışında Gürsel Tekin’in somut bir adımını ben görmedim. Gören, duyan ya da bilen varsa söylesin. Sorunu çözmek yerine üstünü örtme girişimiydi yaptıkları. Yukarıda saydığım sebeplerle Ankara’dan gelen rütbeli CHP’lilerin konunun özüne vakıf olmamaları dahası İzmir’i tanımamaları, isyan hareketinin uzantılarının aylar/yıllar öncesine dayandığından bihaber olmaları ve de durumdan vazife çıkarma çabaları göze çarptı daha çok.
İl örgütünün belediye başkanları toplantısına ‘Birgi’den Bozdağ’a kadar tüm belediye başkanlarını davet etmek suretiyle’ ‘sulandırma’ çabaları dikkat çekse de isyan cephesi meramını hem sözlü hem de yazılı olarak anlattı. Aziz Başkan’ın bir saati aşkın görüşmede burnundan kıl aldırmadığı, ‘üstüme gelmeyin’ mesajıyla konuyu savuşturduğu konuşuluyor.
Ankara’dan gelen heyetin isyan cephesine daha yakın olduğu hissinin yanı sıra meselenin İzmir’de çözümlenememiş, Ankaralık olmuş olmasının verdiği eziklik bile Kocaoğlu’nun direnişini engelleyememiş görünüyor. İsyan cephesi açısından bakarsak, sağlıklı bir platformda sorunlarını ‘genel merkeze’ aktarma imkânından öte hiçbir şey yok ortada.
Daha önce gayri resmi yollardan konuyu aktardıkları isimlerin bu kez yüzüne karşı konuştular. Bu da onları bir parça rahatlattı.
Peki, bundan sonra ne olacak?
Kocaoğlu ‘vidaları’ gevşetecek mi? İlk emareler daha da sıkacağı yönünde. Belediye başkanlarının isyanından sonra hazırladığı ilçelerin ilan-reklâm gelirlerini azaltan ‘başkanlık önergesinin’ Cuma günkü meclisten geçirilmesi için talimat verdiği iddia ediliyor Kocaoğlu’nun, Çin seferine çıkmadan önce. Yani, ortada geri adım ya da ‘uzlaşı’ sinyali olmadığı gibi durumun daha da sertleşebileceğine ilişkin sinyaller var.
Gelelim ‘genişletilmiş/sulandırılmış’ başkanlar toplantısında ‘Bu rapora Aziz Bey’in de imza atması gerekir, taleplerinizin yüzde 70’i doğru’ diyen Gürsel Tekin’den sonra yüzü kirece dönen İl Başkanı Tacettin Bayır’a…
Belediye başkanları onun zaten Aziz Kocaoğlu ile çoktan ‘anlaştığını’ ‘Kocaoğlu’nun il başkanı’ olarak hizmet verdiğini iddia ediyor. Birkaç gün önce yapıldığı iddia edilen Kocaoğlu-Bayır-Yüksel zirvesinden il kongresine dönük hesapların bile yapıldığı söyleniyor hatta. Gürsel Tekin-Volkan Canalioğlu’nun programı kesinleştikten sonra medyaya düşen Bayır-Yüksel demecinin aynı paralelde olması böyle yorumlanıyor çünkü.  
İl kongresinde Kocaoğlu-Yüksel yapısının adayı Tacettin Bayır!
Tabi ki Ankara’nın gözünden iyice düşen Bayır’ın o kadar siyasi ömrü olursa…
*
Gürsel Tekin-Volkan Canalioğlu’nun iki günlük programının diğer ayrıntılarına dönersek;
Tekin’i havalimanında karşılayan kadroya bakmak lazım önce;
“Murat Haluk Öncel, Nuri Batuhan ve Halil İbrahim Şenol…’
Taban tutmak derken neyi kast ettiğim anlaşılmış olmalı. Yeni CHP eski ekiplerin üzerine inşa ediliyor İzmir’de. Tekin’in akşam otel lobisine ve de sabah kahvaltısına da İzmir örgütünden ‘seçme isimler’ davet ettiği, örgüt mensuplarının Tekin’e tutunmak için ‘özel çaba’ sarf ettiği de gözlerden kaçmadı. ‘Kral öldü, yaşasın yeni kral’ diyen İzmir örgütü, ‘Dün dündür, bugünse bugün’ sözünün sahibi Demirel’in anlayışını iyice özümsediğini ortaya koyan tavırlar içindeydi.
Sadece bir yıl önce kente gelişinde il düzeyinde bile karşılanmayan Tekin’in ‘Ye kürküm ye’ diyen Nasrettin Hoca kadar da keyifli olduğu yüzünden okunuyordu.