GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
22 Ağustos 2015 Cumartesi

Pistin günah keçileri...

Dünya atletizmi Pekin’de başlayan Dünya Şampiyonası`na kilitlendi. Türkiye de 12 atletle dünya atletizminin olimpiyatlarla birlikte bu en büyük organizasyonunda sınav veriyor.
Madalya umutlarımız yine devşirme atletlerimizde. Madalya geliri mi, gelse de kaç sene sonra geri alınır?
Atletizm gündemimiz ise son yıllarda aşırı bir sıklıkla önümüze gelen doping skandallarından bir süre sıyrılacak. İnşallah yerine yenileri gelmez. Elvan`ın ardından Aslı`nın da 8 yıl ceza alması, şimdi temiz yöntemlerle yarışan ve önlerindeki  türlü engelleri aşmaya çalışan, örneğin futbolcu olmak yerine atletizmi seçme şanssızlığına uğrayan(!) , dürüst atletlerimizin de üzerine de yeni bir yafta yapıştırmış durumda:
Acaba hangisi dopingli çıkacak?
Aslı kendini savundu: "Bunun olimpiyatlarla ilgisi yok" dedi. Demek ki biyolojik pasaportla ilgili bir konu. İşin ilginci, ortalık ayağa kalkmış ne sporun, ne devletin zirvesinden, dişe dokunur bir açıklama yok. Dopingle mücadele için ne yapacaksın? Yöntemin, politikan, önlemin, uzun-kısa vadeli politikaların ne? Dopingli çıkan atlet sayın 40`ı geçmiş. Neredeyse Ruhi Sarıalp`e kadar tüm madalyaların elden gidiyor, ne gam. 
 Canlı yayında telefonda kutladığın, köşklerde ağırladığın önüne altınlar serip, evler bağışladığın kahramanı bir anda "günah keçisi" ilan ediyorsun. Evleri, altınları geri alıyorsun, salonlardan ismini siliyorsun. İş bitiyor öyle mi?
Sistemi, yöntemi, yanlışları, eğitimsizliği, bilimsel eksikliği sorgulamak yok.
Bir anda mütevazi atlet yaşamından evlere, altınlara, şöhrete kavuşmanın kısa yolunu seçmek yerine sürünmeyi mi tercih edecekti acaba sporcu? Mevcut olanı yan yollara saptıracak ödül çılgınlığı yerine destek, teşvik ve yeni yıldızlar yaratmayı seçmek, aynı parayı sisteme, bilime, antrenörlere, tesislere harcamak neden denenmez? Neden her şeyde kolay, ama yanlış olanı seçmek spor kültürümüze yerleşmiş? Ve kimse buna karşı çıkmıyor?
Dünya atletizmi ve bilim bir yarış içinde... Bir yanda WADA, öbür yanda bilim. Bu sporcular üst düzey sporcular ve atletizm demek, kendinle, insanlığın fiziksel, biyolojik, gelişimiyle, evrimiyle, mutasyonla yarış demek. Padişah macunu, bal, süt, yumurta bunlarla şampiyon çıkaramazsın. Ya da gece gündüz, salt idman yaparak. Bu insanüstü tempoyu yakalaman, vücudun sınırlarını zorlaman gerek. Elbet biyokimyasal takviye alacaksın. Ama WADA`nın sana çizdiği sınırlar içinde... Sporcu sağlığını, yaşamını riske etmeden...
Bakıyorsunuz 30 yıl öncesinde gündemde olan anabolizan maddelerden yakalanıyoruz. Yani doping yapmayı bile beceremiyoruz. Onların döndüğü yoldan biz yeni gidiyoruz. Artık 10 yıla kadar geri dönülebilen, anlık müsabaka performansının değil, biyolojik pasaportun izlendiği müthiş sıkı bir sistem var. Bu sistemin içinde babadan kalma yöntemlerle, şark kurnazlığı ile değil, bilim adamlarıyla, bilimsel merkezlerle ilerlemiz gerek.
Spor ahlakını, fair play ruhunu, küçük yaşlardan itibaren sporcu, ardından antrenör, sonra yönetici, ve en önemlisi de devletin spor kurmaylarının özümsemesi, spor politikalarını ve yöntemleri bu niyetle bilimsel temeller ve dürüstlük çerçevesinde belirlemesi gerek. Bunu beceremezsen, buna niyet etmezsen... Gün gelir aslanların önüne atılacak "günah keçisi" de kalmaz. "Ruhi Sarıalp" li günlere geri dönersin...
Başarıları madalyaları, sadece televizyondan izlemekle yetinirsin.