GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
8 Haziran 2015 Pazartesi

Altay’ın zorlu yolculuğu

Kupalar sahiplerini buldu. Sevinçler, hüzünler, hayal kırıklıkları derken yeni hesaplar gündeme geldi.
İstanbul’da transfer kazanı kaynamaya başladı. Parası olan düdüğü çalıyor. Paralı Anadolu kaplanları da arkalarına aldıkları rüzgarların itici gücüyle yeniden yapılanıyor. Bir adım daha yukarıya çıkmanın hesaplarına girişiyor.
Alt liglerde ise sessiz sedasız bir yazgıyı bekleme süreci var. “Süper Lig A.Ş. kuruluyor. Sadece üst tarafa değil. Alt liglere de kaynak yaratılacak” diyerek borç sarmalı içindeki aralarında asırlık çınarlarında bulunduğu Anadolu kulüplerinin ağzına bir parmak bal çalınmaya çalışılıyor.
İzmir adına 3. Lig’deki en önemli soru 1914 yılında kurulan Altay’ın kendisini giderek daha derinlere çeken 3. Lig sarmalının içinden sıyrılıp sıyrılamayacağı? Eğer tünelin ucunda biraz ışık görünüyorsa bunun nasıl olacağı?
Bu soruların yanıtlarını biz de merak ediyoruz doğrusu?
Şu günlerde görünen tablo, Altay’ın onca köklü geçmişine karşın, cami avlusuna terk edilir gibi Kongre Divanı’nın eline bırakıldığı ve aslında bazı kesimler dururken üzerlerine vazife olmayan bir işe özveri ile soyunan Marmara yönetiminin açık çağrılar ile sağdan soldan 50-60 milyar lira bulmayı umarak, mevcut tablodan daha siyah bir manzara ile karşılaşılmaması için çabalaması…
Altay’ı camianın içinden antrenöre emenat etme, stat konusunda düğmeye basma gibi etkin ve yararlı girişimlerle göreve soyunan Marmara yönetiminin, içindeki gönülden Altaylılar’la birlikte elinden geleni ardına koymayacağına inancım sonsuz.
Tabi bu kadar borcun ardından göreve soyunmak her babayiğidin harcı değil. Ama sadece yönetimin sırtına bu zorlu yükü bindirip uzaktan seyretmek, göstermelik birkaç palyatif aksiyonla kamuoyunu yanıltmanın dışında camia ve ileri gelenleri adına yapacak şeyler de var.
Öncelikle şu gerçeği kabul etmek şart. Altay’ı kurtaracak bir “beyaz atlı prens” yok. Kimse zevk olsun diyerek veya sosyal sorumluluk adına ya da Altay’ı çok sevdiği için böyle devasa bir katkıda bulunmaz, bulunamaz.
Öyleyse sponsor arayışlarını doğru noktaya yöneltmek gerek.
Altay’ı top yekün borç girdabından çıkaracak, ismi büyük olsa da 3.Lig’de yer alan bir ekibe,  gözünü kırpmadan kayıtsız şartsız ve sınırsız ölçüde kaynak aktaracak, bir sponsor arayışı ütopik bir beklenti. Kaldı ki böyle bir sponsor çıksa bile bunu hangi amaçlarla istendiği ve kulübü nereye götüreceğinin de iyi sorgulanması şart.
Onun yerine mevcut mekanizmaları çalıştıracak, günlük tıkanmaları açacak, en önemlisi de altyapıyı (hem futbolcu satıp para kazanma- hem de transfer yasağında üç aşağı- beş yukarı yarışmacı futbolcu yetiştirme) gerçekci ana hedeflere yöneltecek biçimde ayağa kaldıracak bir organizasyonlar dizisine gereksinim var. Bunun için de sağlık bir şirketleşme modelini kulübe kazandıracak ya da bağımsız altyapıyı devralacak, Altınordu örneği gibi bir modelin değerlendirilmesi ve bu yönde çaba harcanması şart.
“Bu yıl düştük, seneye çıkarız” palavralarıyla, kulübü daha da içinden çıkılmaz uçurumlara sürükleme riskini almak yerine Altay’ı önce yapılanma ve ayakları üzerine sağlam basma adına bekleyecek, daha sonra yaşamsal sorunları bir ölçüde giderecek, ardından da gelecek günlerin atılımlarına dayanak sağlayacak planlı, sabırlı, bir kulüp modeline gereksinim var.
Bunun için de mevcut yönetime destek vermek, her adımda yönetimin yanında olduğunu (maddi-manevi) hissettirmek ve bir müddet “sen-ben” kavgasına yer vermeden Altay’ı düştüğü yerden kaldırmaya odaklanmak gerek.
Bu planları ve fikirleri bizden çok daha iyi verecekler var. Yeter ki insanlara, futbol yaşamının en görkemli günlerini yanı sıra en acı deneyimlerini yaşayıp bugünlere gelmiş olanları “para ağacı” olarak görmek yerine, onlara plan – sistem ve uygulama penceresinden bakıp, öyle yaklaşılsın. Sadece balık yemeyi düşünmek yerine artık camia olarak balık tutmayı öğrenmeye niyet edilsin.
Altay’ın önünde zorlu bir yolculuk var. Artık bu ölü toprağının da atılması gerek, tabi vakit geçirmeden…Yoksa her şey için geç kalınmış olabilir.
Bu zorlu yolculukta yolun açık, adın gibi kulüp yapın ve bulunduğun yer de “büyük” olsun, “BÜYÜK ALTAY”