GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Suavi YARDIMOĞLU
YAZARLAR
19 Haziran 2014 Perşembe

5 yıl önce, 5 yıl sonra…

Beş yıl önce Ege’de Son Söz yayın hayatına başlarken, doğrusu bu kadar yol alacağını ben de düşleyemiyordum. Ama emek, özveri ve gazetecilik niyetiyle yola çıkmak, bunların ötesinde unutulan meslek değerlerine, yönetimsel ve yazınsal ilkeleri gözetmek ve bunlardan ödün vermemek, bugün Ege’de Son Söz’ü internet gazeteciliğinin ilk başvurulacak adreslerinden biri haline getirdi. Ne mutlu Ege’de Son Söz’e…
Biz de meslekte yılları hızla geride bırakırken, bu yetenekli genç kadroya, güzel işlere destek vermek adına tamamen gönül bağıyla başladığımız Ege’de Son Söz yazarlığında beş yılı geride bırakmış oluyoruz.
Bundan yola çıkarak, Ege’de Son Söz’ün yayın yaşamına başladığı yıllarda spor dünyasında neler olmuş, beş yıl sonra neredeyiz? Arena spor kültürüne fazla girmeden aklımıza gelen aklımıza gelen satırbaşlarıyla değerlendirelim dedik. Ortaya ilginç şeyler çıktı. Buyrun öyleyse;
Beş yıl önce Basketbol Türkiye kupası finali İzmir’de oynanmış Efes Pilsen – Erdemir’i yenerek kupayı kazanmıştı. Beş yıl sonra artık Altınordu’nun kupa nostaljisi ve Karşıyaka’nın çifte kupalı zaferini anmakla avunmuyoruz, artık… Pınar Karşıyaka’nın 5 yıl önceki finalist ve şampiyon Efes’i eze eze yenerek müzesine taşıdığı bir de Türkiye Kupası var…
11 Şubat’ta Fildişi Sahili maçı İzmir’de oynanmış. Aradan 5 yıl geçmiş, hala İzmir’e milli maç verilmesini bekliyoruz.
Voleybolda kazanmadık kupa bırakmayan Arkasspor, Erkekler GM Capital Avrupa Çalenç Kupası'nın İzmir'deki finalinde, Polonya'dan Jastrzebski Wegiel SA'yı 3-2 yenerek, Türkiye'ye Avrupa voleybol kupaları tarihinde erkeklerdeki ilk şampiyonluğu getirmiş ve başarılarını taçlandırmıştı. Unutulmayacak görüntüler vardı Karşıyaka Arena’da…
5 yıl sonra ilk kez filede bir sezonu kupasız kapattık. Ama Arkas’ın gelecek atılımı ve daha çok alt yapıya ağırlık vermesi voleybolseverlere avuntu oldu. Sevinsek mi , üzülsek mi bilemediğimiz Konak Belediyesi’nin ligdeki ilk yılında kümede kalması da sezonun İzmir adına diğer avuntularından biriydi. Ortada kalan bu başarı öyküsüne kendisine teklif götürülen Göztepe Başkanı Mehmet Sepil’in ne yanıt vereceğini merakla bekliyoruz.
Sepil’e ayrıca beş yıl önce düşünü bile kuramadığımız Bayan Basketbol 1. Lig takımı, ve bayanlar hentbolunda İzmir’in ikinci Süper Lig temsilcisi de önerildi.
Her zaman savunduğumuz model budur. Belediye son yasal düzenlemeler çerçevesinde yaşamlarını sürdürmesi olanaksız kılınan ama bu kentin önemli değerleri olan ekipleri sokağa atmak yerine, camia takımları ve kentini seven sponsorlorla paylaşmalı. Böylelikle belediye asıl işlevi olan kitle sporuna yönelebilir. Hem kitlelere spor yaptırabilir, hem de sporcuların yetişeceği tesisleri yaşama geçirebilir.
Neyse, tekrar beş yıl öncesine dönersek; Mayıs ayında İzmir'de Fortis Türkiye Kupası finalinin heyecanı yaşanmıştı. Beşiktaş – F.Bahçe'yi 4-2 yenerek, kupayı müzesine götürmüş ve sezonu 2 kupayla kapatmıştı. Ama kupadan çok İzmir’in kendine özgü havasıyla yarattığı dostluk havası ve sportif ortam konuşulmuş, basında Kordon’da birlikte bira içen, yan yana, omuz omuza dolaşan, sığ düşmanlıklarla ayrışan değil, sevgiyle kaynaşan sarı lacivert ve siyah beyaz renkler yer almıştı.
Bugün, beş yıl sonra İstanbul’da Beko Basketbol Ligi final serisinin son maçının oynanamadığı göz önüne alınırsa, İzmir’in kıymeti ve sporda hoşgörü ve sportmenlik adına geldiğimiz nokta bir kez daha ortaya çıkar sanırım…
Haaaa. Unutmadan söyleyeyim. Unutulmaz finalde, daha 6. dakikada eski takımı Fenerbahçe’nin ağlarını sarsan ve Beşiktaş’a kupa yolunu açan da şimdinin Karşıyaka Teknik Direktörü Yusuf Şimşek’ti… Yusuf hoca 32 yaşında milli takıma çağrılırken, Roberto Carlos tarafından da Zinedin Zidane’a benzetilmişti. Beş yıl sonra böyle futbolcuları görebiliyor muyuz? Ya da bundan sonraki beş yıllarda görür müyüz? Yorum sizlerin…
Yine beş yıl önce Hentbol Şeref Kürsüsü’nde hem ligde, hem de kupada, finalde Beşiktaş’a kaybeden İzmir Büyükşehir erkek takımına rastlıyoruz. Bayanlarda ise yine o yıl Büyükşehir EHF yarıfinaline kadar uzanmış. Ardından 2011’de Süper Lig ve Türkiye Kupasını birlikte kaldırmıştı. Şimdi bu ekiplerinin giderek eridiğini gözlemliyoruz. Beş yıl sonra, erkeklerde son maçta kümede kalışını ilan eden erkek takımı ve gençlerin ve emektarların özverisiyle alışık olduğu finallerin ve play off’un uzağında sezonu mütevazı yerlerde bitiren bayan takımı var, karşımızda…
Bilmem çok uzak mı gelir size? Beş yıl önce Türkiye’de Formula 1 yarışları yapılıyordu. İstanbul Park’taki 2009 Türkiye Grand Prix’ini Brown GP takımından Jenson Button kazanmıştı. Türkiye zaferi ilk 7 yarıştan altısını kazanarak Schumacher ve Jim Clark’ın rekorunu egale eden ve o yıl şampiyonluğa uzanan Button’ın kariyerinde bir dönüm noktası olmuştu.
Beş yıl sonra Schumacher’in sadece gözlerin oynatışına sevineceğimizi kim bilebilirdi ki? Tıpkı Türkiye’nin yarış takviminden çıkarılacağını da bilemezdik değil mi? Ama İzmir’in elinden yangından mal kaçırır gibi dünyanın en prestijli organizasyonunu ve formüla yarış pisti fırsatını kapanların, yüzlerine gözlerine bulaştırdıktan sonra “Ne yapalım. Çok para istediler” diyerek bir kenara çekileceğini tahmin ediyorduk doğrusu. Öyle de oldu, bizi yanıltmadılar…
Şimdi Konak Belediyesi ile özdeşleşen bayan futbolunda ilk meşaleyi tutuşturanın beş yıl önce, 1. Lig’de, sezonu Trabzonspor ve Gazi Üniversitesi ardından ücüncü bitiren Bucaspor olduğunu biliyor muydunuz? Beş yıl sonra Konak Belediyesi ile Avrupa’nın zirvelerini düşlemeye başladık. İzmir yine öncülüğünü gösterdi. Mustafa Kemal’in kızlarına teşekkürler…
Dileriz, İzmir’in bu değerine ve giderek arena futbolunun gölgesinden sıyrılıp tüm yalnızlığına ve devlet desteğinden yoksun görüntüsüne karşın daha sportif bir konuma bürünen ve 2005 Üniversiad’ın onur madalyasını gururla taşıyan kent sporuna sadece futbol ve arena penceresinden bakmadan daha fazla sahip çıkarız. Nasipse beş yıl sonra bu köşeden çok daha güzel şeyler yazarız…
Nice 5 yıllara Ege’de Son Söz…