GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
12 Ekim 2015 Pazartesi

Nerede yanlış yapıyoruz?

Bu günlerde, Ankara’da Barış mitingine yapılan insanlık dışı saldırıyı tartışıyoruz, yazıyoruz, gerçeği arıyoruz… Kim öldürüyor? Neden öldürüyor? Kaç kişi öldü? Kaç yaralı var? Durmadan aynı soruları soruyoruz ve öğrendiklerimizi paylaşıyoruz.
Defalarca başımıza gelmiş ve bundan sonra da gelecek insanlık dramlarından bir dram. En yakında yaşanmış olan en can yakıcı olandır. Elan canımız yanıyor. Fakat git gide uzaklaşacağız ve yeni bir felakette buluşmak üzere gündelik hayatın dertlerine gark olacağız.
 
Meseleye dünya ölçeğinde bakıldığında; İnsanlık âleminin kurduğu uygarlık kapitalist sistemle birlikte çığırından çıkmış durumda. Mülkiyet, Pazar ekonomisi ve değerin maddi temsili olan para üstüne inşa edilen sistem, insanlık durumunu daha iyi bir yere getirmedi.
Dünya sistemi kapitalizm derin bir kriz yaşıyor. Sıkışan sistemin terör yoluyla ortak korku yaratarak dünya halklarını kontrol altına almak, yılgınlık yaratarak kronik terör korkusuyla sindirmek, hizaya sokmak istediği meçhulümüz değil.
Fransız Devrimi sonrasında bugünkü anlamıyla tanımlanan terör, iki asırdır egemenlerin hizmetinde.
 
Türkiye özelinde ise, islamcı kadrolar ellerine geçirdikleri devleti dönüştürmek için çok kararlılar ve “gün bu gündür” diyor olmaları kuvvetle muhtemeldir. Toplumun ancak %40’ını kontrol edebildiklerini biliyoruz. Kurmak istedikleri İslami düzeni ve Türk usulü başkanlığı ülke genelinde kabul ettirmek için başvurabilecekleri yolların neler olabileceğini kestirmek güç değil.
Bakınız, Borsa 72 bin seviyesinden 79 bin seviyesine çıktı. Demek işler yolunda…
 
Yurtta ve dünyada durum böyle iken, terörün kaynağını ve nedenini sorgulamak çok anlamlı bir çaba değil. Ulaşılabilecek hiçbir isim gerçek fail olmayacaktır. Ulaşmayı deneyenlerin de bu bilgiyle yaşama şansı olacağını hiç zannetmiyorum.  Sisteme rağmen hareket eden terör örgütleri zaten yaşatılmıyor. Ortadoğu’da bunun nice örneğini gördük.
 
Bilmeliyiz ki terörü üreten kapitalist sistemdir. Terör bir Dünya problemi olarak görülmedikçe sonuç alınamaz. Onunla baş etmek, halkların dayanışmasıyla mümkün olacaktır. Nasıl ki burjuvazi kapitalizmi küreselleştiriyorsa; mazlum halklar da birlikte mücadele fikrini yeniden gündemine almak zorunda. Solu bekleyen acil sorunlardan biridir terör. Syriza’nın gösterdiği dayanışma önemlidir.

Terörün asli görevinin halkları hizaya getirmek olduğunu hiç akıldan çıkarmamak gerekir. Terörle mücadele salt polise, istihbarat örgütlerine, güvenlik güçlerine bırakıldıkça; terör, güç odaklarının zor oyunu olarak varlığını sürdürür. Aslında her şey alenidir. Gelin görün ki, burnumuzun ucuna dayanan o iri ve hantal şeyin terör gerçeği olduğunu algılayamıyoruz.
 
Unutamadığım bir anımdır; Paris Çalışma Müşavirliği’nde görev yaparken ASALA’nın saldırısına uğramıştık. Saldırıda iki çalışma arkadaşımı çapraz ateş açarak öldürdüler. Bu dava ile ilgili görüşmeler sırasında, Fransız yetkililerin bazı dosyaları açmamakta direndiğini gördük. Elimizde önemli olabilecek bilgiler vardı fakat ilgilenmiyorlardı. Uzun tartışmaların sonunda bize şunu söylediler; boşuna ısrar etmeyin, yukarıdan talimat gelmedikçe bu dosyalar açılmaz. Ve o talimat hiçbir zaman gelmedi.

Sonrasında, tören yaptık, “şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” dedik ve dağıldık. Hayat devam etti.

Terör, modern zamanların sopasıdır… Havuç peşinden koştukça o sopayı daha çok yeriz.