GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
9 Şubat 2013 Cumartesi

Kürt sorunu topraksız köylüler sorunudur (1)

Türkiye, uzunca bir süreden beri, ayrılıkçı terör hareketinin ortaya çıkardığı ve adına kısaca “Kürt Sorunu”, daha sonra da “Demokratik Açılım" denilen bir sorunla yatıyor ve kalkıyor. Ancak sorunu bir bütünsellik açısından ele alan irdelemeler yeterince yok. Sorun, daha çok üst yapısal sorunlar adı verilen konular kapsamında ele alınıyor, ancak sorunun temelini oluşturan alt yapı sorunlarının, daha açıkçası terör hareketinin daha çok görüldüğü bölgelerde dirlikle doğrudan bağlantılı olan feodalitenin çözümlenmesi doğrultusunda önermeler ortalıkta gözükmüyor. Bir başka deyişle konunun toprak mülkiyeti, topraksız köylüler sorunu olduğu dile getirilmiyor, adeta saklanıyor.

Bu yaklaşımla, birbirini izleyen dört yazıyı kaleme aldım. Yazılarda, Kürt sorunu önce dış dinamikler ya da uluslararası açıdan irdelenmeye çalışılmıştır. Daha sonra da soruna iç dinamikler yönünden bir çözümleme getirilmiştir.
 
ABD ve AB ÜLKELERİ KÜRT SORUNUNU KAŞIYOR
ABD ve AB, özellikle Ortadoğu’nun petrolü ve stratejik önemi nedeniyle bağımlı hükümetler istiyor, yoksa yaratıyor. İsrail bunun için yaratıldı, Irak bunun için işgal edildi. Ortadoğu’daki egemenlik kurma savaşı, İsrail’den sonra Kürtler ile yürütülmek isteniyor. Bu bağlamda, Kuzey Irak’ta Barzani ve Talabani gibi feodal liderler aracılığıyla ABD tam bağımlı ikinci bir İsrail devleti yaratılmaya çalışılıyor. Bu amaca yönelik olarak göstermelik seçimler de yapıldı.
Türkiye’de de Kürt terör hareketi bu amaç için oluşturuldu. Bu doğrultuda Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan Kürt kökenli yurttaşların demokratik hakları, önce baskı altına alındı. Kendi dillerini konuşmaları bile engellendi. Şimdi soralım; Bu süreç ne zaman başladı ve hızlandı? Bu süreç, herkesin bildiği gibi, Türkiye’deki demokratikleşme hareketini engelleyen 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle başladı ve hızlandı. Askeri darbe, ABD Başkanı Fıstıkçı Karter’in “Bizim Çocuklar” dediği kimseler tarafından yapıldı. Askeri darbe, Türkiye’deki bütün demokratlar üzerinde olduğu kadar Kürt demokratları üzerinde de yaralar açtı, ceza evlerinde militanlar böylelikle yetişti. Daha sonra ABD ve AB, demokratik hakları geliştirme bahanesiyle Kürt ayrılıkçı terör hareketini, çeşitli araçlarla desteklediler. Terör hareketinin başta silah olmak üzere, uyuşturucu ve nüfus ticaretine göz yumdular. Kimi ülkelerde de terörist yetiştiren kamplar dahi kuruldu.

Şu durum rahatlıkla gözlemleniyor; Kürt sorunu bugün uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bu boyutun ortaya çıkması, ABD ve AB’nin parçala-bağımlı yap politikasının bir sonucudur. Doğal olarak bu bölgedeki devletler arasında en kuvvetli durumda olan, en bağımsız hareket eden ülke olan Türkiye’nin de yaratılan Kürt sorunuyla denetim altına alınması gerekiyordu. Bu denetim, Kürt feodalleri, daha Türkçesi Kürt toprak ağaları aracılığıyla yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Tarihçi Halil İnalcık, Avrupa’nın geçmişte Ermeni sorununu Osmanlı için kullandığını söylüyor ve “19. yüzyılda Avrupa bu yolla Ortadoğu’yu nasıl hükmü altına almaya çalıştıysa bugün de Türkiye’ye karşı aynı politikayı sürdürmektedir. Bence bütün bunlar, Avrupa’da 19. yy.’daki Question d’Orient politikasının devamından başka bir şey değildir” diyor (Çankaya, E.. 2005. Söyleşi, Tarihçilerin Kutbu, Halil İnalcık Kitabı, T.C. İş Bankası yayınları: 895, İstanbul).
 
Doğu sorunu, bir başka deyişle Oryantalizmin temelinde, Avrupa merkezci görüş var. Bu görüşe göre; “Batı gelişmeye açıktır, uygarlığın, teknolojik ilerlemenin yaratıcısı ve sahibidir. Doğu ise durağandır, gelişmeye kapalıdır. Bu nedenle Batı, tarihsel gelişimin muzaffer taşıyıcısı, Doğu’da onun edilgen alıcısı olacaktır. Bu iki karşıtlık Avrupa merkezciler tarafından kadın ve erkek kimliğine de indirgenmiştir. Modern Batı erkek, Doğu kadın olarak yapılanmıştır” (Hobson, J.M; 2008 Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri, Yapı Kredi Yayınları). İşte emperyalizmin altında yatan felsefe budur.

KÜRT AÇILIMI’NIN DIŞ BOYUTU NE?
Günümüzde Kürt Açılımı’nın dış boyutu ne? Bununla PKK hareketinin söndürülmek istendiği belirtiliyor. Nedeni şu; Irak’ın işgalinden sonra kuzeyde bir ikinci İsrail yaratılmak isteniyor. Yaratılmaya çalışılan bu ülkenin kısa ve orta dönemde yaşatılması için Türkiye’nin koruyucu kanatlarına gereksinmesi vardır. Üstelik içinde yaşamakta olduğumuz bu günlerde, her renkten Türkiye Burjuvazisi’nin, 2012 yılında 60 milyar doları bulan enerji ithalatı karşısında, neredeyse cari açığa denk gelen bu ithalatı azaltmak için, Kuzey Irak’ı Türkiye’ye Eklemleme Projesi’nden bahis ediliyor. Kimileri bu projeyi “Türk-Kürt Federasyonu” olarak adlandırıyor bile. Bu şekilde, hem Kuzey Irak’ın petrolünden nasiplenebilecek, hem de PKK sorununun çözümü söz konusu olabilecek düşüncesi sahneye sürülüyor.
Kuzey Irak’la Türkiye’nin en önemli sorunu, burada PKK’nın barındırılmasıdır. PKK’nın varlığı nedeniyle Türkiye bu bölgeye müdahil olmakta, bu durum da bölgenin istikrarını ABD açısından olumsuz etkilemektedir. Türkiye’nin bölgeye müdahil olmasını sona erdirmek ve bölgeyi denetim altına alması için PKK’nın silahı bırakması, söndürülmesi ya da en azından dizginlenmesi gerekmektedir. Bu amaca yönelik olarak PKK hareketinin dış dinamiklerce desteklenmesi, şimdilik devreden çıkacak gibi görünüyor. Bu durum olmasaydı, tasfiye edileceğini fark eden PKK, taleplerini yumuşatabilir miydi? Aslında dış dinamiklerin desteğini göreli olarak azalttığı PKK, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücü sayesinde bitme noktasına yaklaşmaktadır. Çünkü Türkiye’de Kürt kökenli yurttaşların büyük bir çoğunluğu ayrılıkçı harekete destek vermemiştir. Bu nedenle PKK’nın gücü halka dayalı olmaktan uzaktır. Var olan gücü, terör, saldığı korku ve propagandalar ile söz konusu olmuştur. PKK bunu elde etmek için en kıyıcı yöntemleri denemiştir.
Yazımızı şöyle özetleyebiliriz; Kürt sorunu denen sorun, Tarihçi Halil İnalcık’ın tanımladığı gibi uluslararası açıdan bir ”Doğu Sorunu” dur. Bir başka yaklaşımla Türkiye’yi de içine alan Ortadoğu’nun Batı tarafından denetimi ya da paylaşımı sorunudur. Temelinde de bölgenin petrolü ve stratejik önemi yatmaktadır.