GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
20 Eylül 2013 Cuma

Kocaoğlu’na ‘rampa’ ve Nişancı’nın itirazı!

CHP’li 8 ilçe başkanının Ankara çıkarmasına ilişkin çok şey söylendi. Yazıldı, çizildi.
Lakin hala yerine oturmayan bazı taşlar var.
Diyorlar ki; bu organizasyonla bir dönem İzmir siyasetinde kasırga gibi esen ‘Mahşerin 8 atlısı’ arasında yakın bir bağ var. Ankara’ya çıkarma yapanların 5’i mahşerin atlıları olarak nam salan başkanların ilçe başkanı.
Bazıları o kadar yakın ki siyaseten…  İlçe Başkanının belediye başkanından habersiz lavaboya çıkma ihtimali bile yok.
Bakmayın siz sonradan ‘danışıklı dövüş’ kokan ‘rampa’ görüntülerinin verildiğine…
Etle tırnak kadar yakındılar aslında...
Konak İlçe Başkanı Sinan Karamustaoğlu bir konuda çok haklı…
Onlar üzerinden Kocaoğlu’na yanaşmaya çalışanlar var.
Mahşerin atlıları hareketinin en Ray-Ban’lı süvarisi Hasan Karabağ ‘yanaşmacıların’ başında geliyor mesela... 4,5 yıldır birlikte yol yürüdüğü, etle tırnak olduğu, kader birliği ettiği İlçe Başkanı Levent Ölçer’i bir çırpıda kenara itip, basit bir piyon gibi oyundan çıkarma girişiminde bulunması başka nasıl yorumlanabilir ki?
Çok değil daha düne kadar Aziz Kocaoğlu’na karşı her türlü oluşumun içinde yer alanların bugün bir anda en yakın yoldaşını kurban etmesini, gözden çıkarmasını ibretle izleyen sadece ben değilim... Bence yılların tecrübesi Aziz Kocaoğlu da ancak ‘kasaba siyasetinde’ karşılık bulacak ucuz hamlelerin ziyadesiyle farkındadır.
**
CHP’li 8 ilçe başkanının kısa sürede deşifre olan Ankara çıkarmasına ilişkin senaryolar havada uçuşuyor. Diyorlar ki, hedef çok büyüktü.
“Hareketin merkezinde Sinan Karamustafaoğlu ve Polat Manduz vardı.
Bektaş Gül’ü sürecin parçası yapan Manduz’la olan hemşeriliği…
Civar ilçelerin katılması biraz tesadüf biraz ‘büyük’ planın parçası.
Amaç İzmir’in siyasi patronluğu…
En azından bir ilçeyi ‘mümkünse Konak’ı siyaseten devralmak…
Bu harekete resmi/gayrı resmi Büyükşehir adayları açık/örtülü destek veriyor.”
Diyorlar…
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz diyorum ben de…  
İlçe başkanlarının en önemli mesajı ‘değişim’di. Sihirli bir mesajdır değişim.
Sanıldığı gibi sadece Büyükşehir koltuğunda ‘değişim’ demiyor başkanlar.
Mümkünse metropol ilçelerin en az yarısında ‘değişimin’ şart olduğu mesajı veriyorlar.
Kılıçdaroğlu’na ‘Kocaoğlu’na mecbur değilsin’ değilsin mesajı veren başkanlar,
Yeni CHP iddiasının devamı için değişimin metropol ilçelere de yansıtılması gerektiğinin altını çiziyorlar.  
Yeni CHP’nin devamı için de ‘eski CHP’lilerin tırpanlanması, tasfiyesi gerekiyor haliyle.
Değişim algısının yerel seçimle birlikte tamamlanmasını bekliyorlar.
Neyse! Bu tartışmada köprünün altından daha çok su akacağa benziyor.  
Yakın zamanda 2. bir Ankara seferi olur mu bilemem. Lakin bu hareketle İzmir’de örgüt içinde örgüt görüntüsünün oluştuğu, bu tablonun da seçim öncesi CHP açısından hiç de ‘şık’ kaçmadığı ortada.
Peki, değişim hedefinin merkezinde neden Kocaoğlu var?
Çünkü büyük ölçüde kesinleştiği konuşulan Kocaoğlu’nun ilçelere de ‘el’ koyacağı beklentisi ister istemez Aziz Başkan’ı hedef de yapıyor aynı zamanda.
Dolayısıyla ilçe başkanlarının gidişini biraz da bu çerçevede görmek lazım…
*
Birkaç gün önce kaleme aldığım ‘Tunç Soyer nereye koşuyor?’ başlıklı yazısının yayına girmesinden dakikalar sonra telefonun öbür ucundaki isim Hamit Nişancı’ydı
Seferihisar’ın eski başkanı…
Çok genç yaşta oturduğu koltukta 10 yıl geçirmiş, Aziz Başkan’ın ‘CHP’ye gel’ teklifine rağmen bir şekilde partisinde kalmış, ANAP’ın bittiği 2009’da bile hatırı sayılır bir oy almayı başarmış, bugünlerde daha çok AKP’den adaylığı konuşulan ama duruma göre her an CHP’nin de gündemine girme ihtimali olan Nişancı…
Baştan söyleyeyim…
Tunç Soyer’i de severim Hamit Nişancı’yı da…
Soyer’in vizyonerliğini, Nişancı’nın enerjisini…
Seferihisar özelinde Hamit Nişancı kesinlikle bir değerdir. Bağrından çıktığı ilçenin halkına dokunan, dokunmayı seven bir siyaset adamı…
Nişancı’nın arama nedeni cevap hakkıydı.
İlçe genelinde konuşulan 70 milyon liralık mal satışı iddiasına ilişkin Soyer’in cevabının kendisine cevap hakkı doğurduğunu söylüyordu.
Çok şey söyledi Nişancı ama ‘cevap hakkı’ dediği bölüm Soyer’in, “Önceki dönemde İngilizler’e satılmış, parası alınmış/harcanmış ama teslimi yapılmamış bir gayrimenkulü 40 milyon liraya sattık. İngilizler’e paralarını ödeyip kalanıyla Seferihisar halkına hizmet ediyoruz” ifadesiydi.
Önceki dönemden kasıt tabi ki Nişancı’nın dönemiydi.
Öncelikle Seferihisar Belediyesi’nin bu dönemde 70 milyon liralık mal sattığı konusunda ısrar ederek ‘Belediye binasını bile Büyükşehir’e sattı’ ifadesini kullanan Nişancı, ‘önceki dönemde satılan, parası alınan’ ibaresinin gerçeği yansıtmadığını, ‘Kanunen satılmış malı tekrar satmak ne kadar mümkün müdür’ diyordu.  
Aradaki fiyat farkını ise Türk ekonomisinin 2009’dan bu yana kat ettiği mesafeye bağlayarak, “2009’da 10 milyon eden bir gayrimenkulün bugün 40 milyon etmesi normaldir” diyordu.
 “Seferihisar’da hiçbir şey göründüğü gibi değil, örtünün altında sıkıntılar var. Birkaç ay içinde adaylık noktasında son kararı vereceğim. O zaman sıkıntılara ilişkin konuşmaya başlarız” diye devam ediyordu.
Duyduğuma göre Tunç Soyer’in Seferihisar’a başvurmamasıyla ‘adaysız kalan’ CHP’de bazı milletvekilleri Nişancı’nın kapısını şimdiden aşındırmaya başlamış.
Zaman zaman CHP’li vekillerle görüştüğünü doğrulayan Nişancı, görüşmelerin şimdilik dostluk düzleminde gerçekleştiği bilgisini verip, “AK Partili dostlarla da sık sık bir araya geliyoruz. Henüz verilmiş bir kararımız yok” demekle yetiniyor şimdilik.
Görünen o ki Seferihisar’da 2009’un rövanşı kıran kırana geçecek.

İkili karşı karşıya gelir mi bilinmez.
Ama gelirse Nişancı bu kez 2009’dan daha iddialı, daha enerjik ve de daha güçlü görünüyor.