GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
19 Ekim 2011 Çarşamba

Hala oturacak mıyız elimiz böğrümüzde?

Biz ki, ağırlıklı olarak yerel gündemi konuşur/yazarız.
Kentimizde, bölgemizde olup biteni konu ederiz.
Belediye meclislerinden, belediye başkanlarından, kente yapılacak ya da yapılamayan yatırımlardan; seçim yaklaşıyorsa seçimin yerel damarlarından söz ederiz.
Bazen… Ülke yangın yerine döndüğünde… Al bayraklara sarılı genç tabutlar sınırlarımıza girdiğinde…
Kentimizde/mahallelerimizde ağıtlar yükseldiğinde…
Kalemimizi ‘terör’e batırır, ‘yeter’ deriz, ‘analar artık ağlamasın’ deriz, ‘bu ülke daha ne kadar kanayacak’ deriz, ‘yok mu bahtı kara halkını görecek’ diye bağırırız.
Bu ülkede 30 yıldır bitmeyen/bitirilemeyen; ister terör deyin, ister kardeşin kardeşi boğazlaması deyin, ister ‘Kürt sorunu’ deyin adı her neyse, kan akıyor bu topraklara, kan.
Emek emek, gözlerinin içine bakılarak büyüttüğümüz evlatlarımız, üzerlerine kimbilir ne hayaller kurduğumuz çocuklarımız, canlarını emanet ettiğimiz kuzularımız, ceset torbalarıyla ana/baba evlerine gönderiliyor.
Söz bitti attık.
Her gün bir vatan evladı ölürken, her gün terör yazmadığımız halde, söyleyecek tek bir sözümüz kalmadı.
Evirip çevirip benzer kelimeleri yazmaktan da yazılanları okumaktan da bıkıp usandık.
Aynı bayat, aynı hamasi cümleleri kuran siyasetçilerden ikrah getirdik.
‘Kanları yerde kalmayacak’, ‘hesap sorulacak’, ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ klişelerinden nefret ettik.
Naftalinli sandıklara konup, zamanı gelince silkelenip ikram edilen bütün cümlelerden tiksindik.
 
Hangi söz, hangi kelime, hangi cümle, evladını tabutla geri alan ana babanın, eşin, kardeşin, yavuklunun acısını dindirir söyler misiniz?
Evladı askerde olan, yüreği ağzında kara haber kaygısıyla bastığı yeri görmeyen anne babaların yüreğini, hangi açıklama soğutur?
Barıştan başka umudumuz yok ama kim yapacak, hangi siyasetçi sağlayacak bu barışı?
Bizler böyle sessiz yığınlar olarak durdukça,
İsyanlarımızı, öfkelerimizi içimize gömdükçe,
Gözyaşlarımızı içimize akıttıkça, kim zorlayacak barışı?
Hayatlarını ‘politika’dan kazananlar mı?
Bugüne kadar evladını hiç şehit vermemiş eski/yeni milletvekilleri mi?
Bugüne kadar evinin önüne hiç kendi evladının tabutu gelmemiş generaller mi?
“Hayat devam ediyor, ölenlere rahmet, kalanlara sabır” laflarıyla geyiğe devam edecek şov dünyası mı?
Kim?
Bu sorunun tek cevabı var, o da BİZ!
Eğer bu ülkeye barış gelecekse, bunu ancak BİZ yapabiliriz.
Eğer bu ülkede çocuklarımız şenlikle askere gidip düğün alaylarıyla askerden karşılanacaksa; bunu ancak BİZ gerçekleştirebiliriz.
Bunu da ancak, yerimizde oturmayarak, sokaklarda acıdan taş kesilmiş sessizlikle saatlerce yürüyerek gösterebiliriz.
Slogan yok, alkış yok, gösteri yok, hamaset yok, yumruk yok.
Sadece sessizliğin sesi, sessizliğin gücü var.
Acının artık tüm yüreğimizde/bedenimizde boy verdiğini, tohumun çatlamakta olduğunu göstermek var.
Durmayın!
Sessiz, sıcak evlerinizde/bürolarınızda çaresizlik içinde oturmayın!
İçinizde biriktirdiğiniz bütün çaresizlikleri, öfkeleri, acıları bizi yönetenlere, parti ayrımı gözetmeksizin hepsine sessizlikle haykırın!
Eğer şimdi/bugün göstermeyeceksek bu tepkimizi/öfkemizi/acımızı, ne zaman göstereceğiz?
Daha mı bekleyeceğiz sıralanmış dizi dizi tabutları?
Gözlerimizi kaçırarak daha ne kadar yaşayacağız böyle?
İçimizdeki acı tada rağmen, daha ne kadar sürdüreceğiz ‘mış gibi’ yapmayı, her şey yolunda oyununu oynamayı?
Evlatlarımızdan daha önemli kaybedecek neyimiz var ey insanlar! Neyimiz?