GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
28 Eylül 2011 Çarşamba

Selen Bebeğin annesinden mektup var

Bembeyaz A 4 kağıda el yazısıyla yazılmış, üstelik üzerinde ‘görülmüştür’ damgası taşıyan mektup görmeyeli ne çok zaman geçtiğini düşündüm zarfı elime ilk aldığımda.
 
Hayatımıza cep telefonu/internet girdiğinden bu yana neredeyse unuttuğumuz mektup.
Yakını cezaevinde olanların, bir de meslek gereği biz gazetecilerin hala görebildiği, serin kağıtlardaki yakıcı yazılar…
Hiç tanışmadığım bir kadın ve bebeği için yazdığım makaleye, aylar sonra gelen bir yanıt.. Bir ağıt… Bir iç döküş… Bir teşekkür.
16 yıl çocuk sahibi olmak için uğraş verip kucağına aldığı bebeğinden ne acı tesadüf ki 1’inci doğum gününde ayrı düşen bir anneden, Serpil Keskin’den.
 
Cezaevine girdiği için sütten kesilen bir bebeği ve sütü taş kesilen bir anneyi anlatan, avukatlarının ‘tutuksuz yargılanması’ için yaptığı tüm itirazlar reddedildiği için adalet yerine gelmeden kesilen sütten bahsettiğim… İyi insanların anladığı, içine kötülük yuva yapmışların ise beni de acındırarak, duygulu kelimeler kullanarak, davanın seyrini değiştirmeye çalışmak, olayı saptırmakla suçladığı “Adaletin Kestiği Süt” yazısına yazılmış bir karşılık, her sayfası ‘görülmüştür’ damgalı bir mektup bu.
Bergama M Tipi Kapalı Cezaevi A-2 koğuşunda 5’inci ayını doldurmuş, iddianame henüz hazırlanmadığı için neyle suçlandığını bilmediğimiz… Ama… hiç tanışmadan, tüm anneler gibi aynı ortak içgüdüyü taşıdığımızı bildiğimiz bir kadından, Serpil Keskin’den.
 
 
 
 
Sevgili Gönül Hanım,
 
Ben İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 02 Mayıs 2011 tarihinde yapılan operasyonla önce gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan, sizin de makalenizde söz ettiğiniz Serpil KESKİN’im.
Size mektup yazmak yerine, yapılan bu yanlışlığın anlaşılacağını ve kısa bir süre sonra çıkacağımı umut ederek, sizi bebeğimle ziyarete gelip, benimle ilgili yazmış olduğunuz o güzel ve duyarlı yazınıza teşekkür etmek hayalini kuruyordum; ama maalesef olmadı.
 
Sevgili Gönül Hanım, benim için yazmış olduğunuz makaleden dolayı size teşekkür ederim. Ben 20 yıllık devlet memuruyum. Görevimi her zaman dürüst, çalışkan ve kanunlara uygun olarak görev yaptım. Hiçbir zaman kanunların dışına çıkmadım. Görev yerlerimin hiçbirinde soruşturma veya inceleme geçirmedim. Bunları yazmak ve açıklamak zorunda kalmam bile canımı acıtıyor.
Ben 16 yıl bebek sahibi olabilmek için, çok büyük acılar, sayısız ameliyatlar ve can acıtan sözlerle davranışlara maruz kaldım. Çok büyük üzüntüler yaşadım. Doktordan her çıktığımda sokaklarda deli gibi ağlardım. İnsanların benim ağlamama merakla bakmalarını sonradan fark ederdim. Bebeği olan ve hamile kadınlara büyük özlem ve hasretle bakardım. Birgün benim de bebeğim olacak mı? Ben de anne olabilecek miyim? diye düşünürdüm. Hep dua ederdim. Allahıma şükürler olsun acılarım son buldu. Bebeğim oldu, kutsal annelik duygusunu tattım.

Görev yapmış olduğum satın alma birimimizin işleri her zaman çok yoğundur. Ancak hamileliğimin son zamanlarında arka arkaya İçişleri Bakanlığı Müfettişlerinin, soruşturmalarının yoğun olması nedeni ile Temmuz 2010’da beklenen doğumumu 5 Mayıs 2010’da yapmak zorunda kaldım. Ne tesadüf ki ve ne acıdır ki, bugün tutukluluğumuza gerekçe olan konser ve organizasyon ihaleleriyle ilgili o tarihteki verdiğimiz teftişin konusuydu. Soruşturma bitti, yasal olmayan herhangi bir işlemimizin olmadığı, kanunlara ve mevzuata uygun olduğu tespit edildi; ama ne acı ki, bir yıl sonra bizler soruşturma geçirdiğimiz konularla ilgili hapishaneye atıldık.

Benim bu çok çalışmalarım yüzünden, bebeğim prematüre olarak dünyaya geldi. Bir ay küvezde yaşam savaşı verdi. Ben de dışarıda ağlayarak ve dua ederek onu bekledim. Çok kötü günlerdi. Doktorumuz, Selen erken doğduğu için, diğer bebeklerden fiziksel ve ruhsal olarak daha geri olduğunu ve bu yüzden özel bakım gerektiğini ve zayıf olduğu için anne sütünü hiç kesmemem gerektiğini söylemişti. Ama maalesef hayatın bana böyle bir acı yaşatacağını, bebeğime süt vermeme engel olacağını hiç düşünmemiştim. Sizin de dediğiniz gibi, “Adaletin kestiği süt.”
Hapishaneye ilk girdiğimde, göğüslerimin her sızlaması ve acısında, “Bebeğim senden özür dilerim, seni emzirememekten dolayı çok üzgünüm; ama bu yaşananlarda hiçbir suçum yok, ikimiz de masumuz” diyordum. Bebeğimin doğum gününde tutuklanarak hapishaneye atıldım. Benim için çok büyük bir ızdırap.

Benim gibi 16 yıl bebek özlemi yaşayan, annelik hayali kuran bir insan için, bebeğini ayda bir kez yarım saat görmenin bedeli olarak ne yaptım diye kendime soruyorum…

Doktorumuz bebeğimin yaşadığı travma yüzünden hapishaneye gelmesine izin vermiyor; ama ben onun hasretine dayanamadığım için ayda bir kez ailem açık görüşe getiriyor. O da sadece yarım saat görebiliyorum. Doktorumuz nasıl izin versin. Ayda bir açık görüşte bebeğimi kucaklama heyecanı yaşarken, bebeğimi görünce perişan oluyorum. Çünkü yavrum benim yanıma gelinceye kadar, her yerini didik didik arıyorlar, affedersiniz altındaki bezi bile çıkarıp kontrol ediyorlar. İkimizin yaşadığı bu acıyı anlayabiliyor musunuz? O yarım saat boyunca ikimiz de ağlıyoruz. Ben ve bebeğim bu acıyı hak edecek hiçbir şey yapmadık. Çok çalıştım, görevimi her zaman layıkıyla yaptım, ama karşılığı bu olmamalıydı.
 
Sevgili Gönül Hanım, size sekiz metre yükseklikteki beton duvarlar arasında bulunan küçük avludan sesleniyorum. Baktığım bir avuç gökyüzünde gördüğüm özgür kuşlara, “Bebeğime onu çok sevdiğimi ve özlediğimi söyleyin ve ondan bana haber getirin” diyorum. Bu küçük avluda ne tesadüftür ki, küçük bir kuş yuvası ve üç kuş yavrusu var. Annesi bir an bile yavrularını bırakmıyor. Bense bebeğimi bırakmak zorunda bırakıldım.

Sevgili Gönül Hanım, tam 145 gün oldu. Bana asır gibi gelen saatler, dakikalar geçmek bilmeyen acı ve ızdırap dolu 145 gün. Suçsuz olduğum anlaşılır ve bebeğime en kısa sürede kavuşurum umuduyla ayakta kalmaya çalışıyorum. Yaşadıklarım çok ağırıma gidiyor. Hayatım boyunca onurum ve şerefimle yaşadım. Bebeğime temiz bir isim bırakmak için yaşadım. Hayatım boyunca da öyle olacak. İnsan burada çaresizlik, ızdırap ve büyük acılar çekiyor. Hiçbir suçum yokken bunları yaşamak çok zor. Suçsuzum demek bile çok ağırıma gidiyor. İnsan burada kendini üstü açık bir mezara ya da kuyuya atılmış gibi hissediyor. Yaşarken ölmek buymuş. Bunu öğrendim burada.
 
Bu uzun satırları size neden yazdım; çünkü olayın başından beri beni en iyi anlayan kişisiniz. İnsan haksızlığa uğrayınca, yaşadığı üzüntü ve acı onu bitiriyor. Bir de benim gibi zor anneliği tadan biriyseniz.  

Buraya atılalı altıncı aya girmek üzereyim. İtirazlarımızın ne gerekçe ile reddedildiğini biliyor musunuz? Kaçma tehlikem bulunuyormuş. Ben bebeğimi, ailemi, sevdiklerimi ve ülkemi nasıl terk edebilirim ki? Ben devletin onurlu ve şerefli bir görevlisiyim. Kaçmamı gerektiren hiçbir suçum yok, hiçbir yere gitmiyorum. Suçsuzum ve haksız yere buradayım.
 
Sevgili Gönül Hanım, tek bildiğim insanların kin ve nefretten arınıp, vicdanlarının seslerini dinlemelerini ve insan sevgisiyle ve merhametiyle davranmalarını umuyorum. Bu dünyada iyi insanların var olduğunu biliyorum. Bu mektubumda size yaşadıklarımı ve duygularımı paylaşmak istedim. Umarım mektubum elinize geçer ve okursunuz. Bebeğim ve diğer bebekler için daha sevgi dolu yaşanası bir dünya umut ediyorum.

Sevgili Gönül Hanım, özgürlüğüme kavuşunca sizinle beraber, bebeğimle birlikte inşallah baş başa kahve içmeyi umut ediyorum. Sevgi ve saygıyla kalın.
 
22/09/2011
Serpil KESKİN
M Tipi Kapalı Cezaevi
A-2 koğuşu BERGAMA/İZMİR