GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
4 Ocak 2012 Çarşamba

‘Duygusal’ açıdan…

Yeni yılın ertesi için polis tarafından ifade daveti gittiğinde, Aziz Kocaoğlu’nun personelinin yeni yılını kutlamak üzere kürsüde olduğunu, kendisine polislerin tebligat yapmak üzere geldiğini haber veren görevliye ‘beklesinler’ deyip belediye çalışanlarına moral ve umut dağıtan konuşmasına devam ettiğini sevgili Ümit’ten duymuştum.
Hiç kimseyle paylaşmadan, rutin işine devam etmesini, Cumhuriyet Meydanı’nda ‘hiçbir şey yokmuş’ gibi, kutlamalara katılan vatandaşların coşkusuna karşılık vermesini biraz şaşkınlık, biraz hayret ve galiba ‘vay be’ nidasıyla karşılamıştım ama…
Yeni yılın ilk günü mesaiye İzmir adliyesi’nde başlayacağını, eşine ve çocuklarına da duyurmadığını öğrenmek…
Eşinin ve oğullarının, savcıya ifade verdiğini televizyonlardan öğrendiğini öğrenmek,
Şaşırtıcı olmaktan öte bir şeydi.
Onları üzmemek/endişelendirmemek adına, bu kadar önemli bir (ki, ucunda tutuklanma ihtimali olan) gelişmeyi, sadece avukatları ile paylaşması…
Doğrusu… Aziz Bey’i gözümde ‘insan olarak’ bir adım ileri taşıdı.
Bu kadar düşünceli olmayı,
Fedakarlık yapmayı kaç erkeğin, hatta kaç kadının yapabileceği üzerine düşündürttü.
Yeni yıl coşkusunu yaşayabilmeleri adına, haydi çocuklara söylenmemesini anlarım da hayat arkadaşından moral/destek almaktan ‘onun iyiliği adına’ vazgeçmeyi…
Kaç insan başarabilirdi?
 
Aziz Başkan’la ilk yakın görüşmeyi, kentteki kadın gazetecilere verdiği bir yemekte yapmıştım.
7.5 yıl önce o yemekte henüz rahmetli Piriştina’nın ölümünün gölgesi altındaki çekingen tavırlarını/davranışlarını/sözlerini/yaklaşımını izleyip,
O’nun ‘hayata yakışıklı bir fotoğraf vermek’ gibi bir iddiası olmadığını yazmıştım.
En yakışıklı fotoğrafın, altı özenle çizilmiş bir tevazu değil de, ‘olduğu gibi olmak’ olduğunu o günlerde söylemek erkendi elbet ama…
Şimdi zamanı.
İş dünyasının; yaptığım röportajlarda hizmetlerle ilgili eleştirilerini esirgemedikleri ama ‘çelebiliği’yle ilgili olarak birbirlerinden habersiz aynı noktada samimiyetle buluştukları Aziz Kocaoğlu, bu sıfatı sonuna kadar hak ettiğini gösterdi benim gözümde de.
Bunca erkek nobranlığı arasında…
Ailesine karşı bu kadar koruyucu, bu kadar ince düşünceli bir erkek görmek…
Bir başkan olarak hizmetle ilgili eksikliklerinin üzerini kalın koyu bir kalemle çizdirmedi elbet. De…
Onu kafamda yeniden tarif etmenin, portresini farklı bir bakışla gözden geçirmenin yolunu açtı.
İnsanları bir bütün olarak tanımanın ne kadar eksik/zor (hatta bazen imkansız) olduğunu bir kez daha düşündürttü.
 
Keşke bütün kızdıklarımızın/eleştirdiklerimizin/söylendiklerimizin naif/düşünceli/şefkatli yanlarını daha sık, daha çok görebilsek…
Daha az kırıcı, daha affedici, daha hoşgörülü, daha anlayışlı mı olurduk?
Yeni bir dil, daha yapıcı bir bakış oluşturur muyduk?
Boğazın dokuz boğum olduğu, daha mı sık aklımıza gelirdi?
Bilemedim…