GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
21 Aralık 2011 Çarşamba

Politika out, ‘Batsın bu dünya, yaşasın Marduk!’ in…

Bir yandan insanı tepe sersemi yapan gündeme, öte yandan eve dair sorumluluklara, sanki herkes yılın son ayını bekliyormuş gibi sırayla yatağa düşen ev ahalisine yetişeceğim derken gözden kaçırmışım işte. Bugün Radikal’de görünce, gözlerime inanamadım desem… Yeridir yani.
Olay şu. İnanışa göre (inanış diyorum çünkü hiçbir bilimsel veri yok) Marduk'la randevuya bugünden itibaren tam bir yıl kalmış. Her ne kadar NASA, gezegenin Dünya'ya çarpmayacağını açıklasa da, insanların 'kıyamet' beklentisi sürüyormuş. Dünyayı saran bu yok olma beklentisi/korkusu/paniği, biz çılgın Türkleri de sarmış; Türkiye'de de Facebook gruplarında örgütlenen, her şeyi geride bırakıp kırlara göç eden insanlar varmış.
Açılmış gözlerim, burada kendini gülmeye bıraktı ama önce size şu Marduk’tan bahsetmem lazım ki dünyayı nemenem bir tehlike beklediğini -benim gibi bilmiyorsanız- öğrenin. Zira ne olur ne olmaz, bakarsınız gelecek yıl bugün bummmmm! Cümleten hepimiz eyvallah demişiz yaşama/dünyaya…
Birlikte okuyalım Radikal’den:
Bundan tam 28 yıl önce ABD’nin California eyaletinde konuşlu bulunan IRAS uydusu anlaşılamayan bir şey görüntüledi. İlk başlarda ne olduğuna karar verilemeyen ve bilim insanları arasında çeşitli tartışmalara konu olan bu cismin bir galaksi sistemi olduğu sonra anlaşıldı ama Amerikan basını çoktan bu cismi, ‘yeni bir gezegen’ olarak kamuoyuna tanıtmıştı bile.
Bu haberle birlikte neredeyse her 10 yılda bir patlak veren kıyamet söylentileri yeni baştan yazıldı, çizildi. Efsaneye göre her 3 bin 661 yılda bir Güneş’in yörüngesine girerek Dünya’nın yakınından geçen Marduk, namı diğer Nibiru 21 Aralık 2012’de gezegenimize çarpacak ve ‘beklenen sonu’ getirerek insanlığa dair tüm izleri yok edecekti. IRAS uydusunun o gün keşfettiği şey ise bütün bu kaçınılmazın müsebbibi Marduk’tu.
Teorinin ortaya atıldığı vakitlerde ayyuka çıkan bu felaket söylentileri belirli bir kesim dışında pek ilgi görmedi ama söz konusu efsane, mitolojik kaynaklarla güçlendirilince, kıyamet senaryoları kamuoyunun gündemine bir anda oturuverdi. Bu kaynaklara göre 12. gezegen olarak nitelendirilen Marduk, en son M.Ö 1649 yılında Dünya’ya çok yakın geçmiş ve neden olduğu sel felaketleri, volkanik patlamalar ve büyük depremler, nice uygarlığı tarihe gömmüştü.
 
Bugün, kıyametin kopacağı iddia edilen 21 Aralık 2012 tarihine bir yıllık geri sayımın başladığı gün. Kimisi felaketlere karşı önlemini alıyor, kimisi olacakların kaçınılmaz olduğunu söyleyerek kendini hayatın güzelliklerine adıyor, kimisi de Marduk’un hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini söyleyerek ortada dolaşan söylentilere kulak asmıyor. Ancak bu belirsizliğin içinde bazı sorular merak uyandırıyor.
Marduk nedir, ne değildir? 21 Aralık tarihinde Dünya’ya bir cisim çarpacak mı?
Özünde eski Mezopotamya tanrılarından biri olan Marduk, bu coğrafyadan günümüze ulaşmış birçok yazıtta adı geçen bir simge. Hatta Babil yaratılış destanı Enûma Eliş’e göre şehrin baş tanrısı, Eski Mısırlılara göre ‘milyonlarca yılın gezegeni,’ Mayalara göre ise Beşinci Güneş çağının bitiş sebebi…
2012’de Dünya’nın yok olacağına inanan on binlerce insan konuyla NASA’yı e-mail bombardımanına tutunca, kurum resmi bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Açıklamada 2012 yılında gezegenimize hiçbir şeyin çarpmayacağı söylendiyse de insanların içi pek rahatlamadı. Açıklamanın kamuoyunu paniğe sevk etmemek için CIA tarafından yapıldığını dile getiren geniş bir kesim hâlâ 21 Aralık 2012’de, gezegenin daha önce hiç görmediği bir felaketle karşı karşıya kalacağına inanıyor.
 
Dünya’ya herhangi bir cismin çarpmayacağının açıklanmasının ardından bu kez ortaya atılan teoriler değişti. Son düzenlemelerle birlikte Marduk’un Dünya’ya çok yakın geçeceği ve oluşan manyetik kuvvetle bir dizi astronomik olayın yaşanacağı iddia edildi. Mesela bunların en çok bilineni, 21 Aralık 2012 tarihinde Marduk’un ikinci bir Güneş gibi tepede yer alacağı ve Ay ile neredeyse aynı büyüklükte gözükeceği. Buna göre gezegen iki kere Dünyamıza yakınlaşacak ve ilki 7 Eylül’de gerçekleşecek bu yakınlaşma sırasında ortaya çıkan manyetik kuvvetle eşi benzeri görülmemiş depremler, seller ve fırtınalar yaşanacak. Yüz milyonlarca insan hayatını kaybederken, hayatta kalanlar ise açlık ve susuzluğun neden olduğu savaşlarda safını belirleyecek. Ama en sonunda gün gelecek, devran dönecek ve Marduk, Güneş Sistemi’ni 1 Temmuz 2014’te terk ederek manyetik etkinin azalmasını sağlayacak.
Ortaya atılan ikinci iddianın nispeten daha korkunç olmasından dolayı, başta ABD’de olmak üzere dünyanın pek çok yerinde insanlar önlem alıyor. Mesela New Hampshire eyaletindeki Matrix Enstitüsü’ne üye binlerce kişi, felaketlere karşı hazırlıklar yapmaya başladı bile. Hazırlıkların temelini ise Amerikalı kâhin Gordon Michael Scallion’un çizdiği ‘Yeni Dünya Haritası’ oluşturuyor.
Haritaya göre Avrupa kıtası takımadalara ayrılarak tamamen yok olurken, Anadolu coğrafyası kazadan beladan kurtulmuş bir şekilde varlığına devam ediyor. Amerika bin parçaya ayrılmış, Afrika’nın ortasından iki koca deniz geçiyor, Rusya’nın yerinde ise yeller esiyor. Ayrıca enstitü, üyelerine bu haritanın yanında ‘felakete 72 saatte hazır olma kitleri’ ve ABD’de çok az kişinin bildiği ‘saklanacak sığınakların adreslerini’ satıyor.
 
Dünyada bunlar olup biterken Türk halkı Marduk efsanesiyle biraz olsun geç tanıştı. (bendeniz de bugün fark ettim!) Geri sayım başlamışken ülkemizde de Marduk mevzuu ciddi ciddi tartışılıyor. İnternet üzerinden örgütlenen pek çok kişi, sosyal paylaşım sitelerinde kurduğu gruplarda ‘kaçınılmaz sonun’ ne zaman geleceğinin münakaşasını yapıyor ve bu sona karşı ne gibi önlemler alınabileceğini konuşuyor.
Marduk’tan kaçış planı yapan kişilerin gruplar oluşturduğu ve felaketten önce sığınakların nereye yapılacağı, erzakların nasıl saklanacağı gibi konular belirlenmiş. Konya, Nevşehir, Kırşehir, Antalya gibi yerlerde sığınak yapılmaya başlandığı ise yine bu grup içinde yazılanlar.
Beni en çok şaşırtansa, felaket gelecek diye hayat felsefesini değiştirdiğini, ‘anı yaşa’ felsefesini benimseyerek bankadaki birikimini çekip har vurup harman savurarak yaşamaya başlayanların varlığı. Türkiye’de de evini/işyerini satıp savıp güvenli bölgelere taşınanlar bile var Facebook’ta yazanlara bakarsan. Ama en şaşırtıcı gelense, bu tartışmalara katılan ve hayatlarında radikal bir karar alanların yaşlarının genelde genç olması.
Herkesi ölümlü, bir kendini bir de sevdiklerini ölümsüz zannettiğini sandığım, kendi gençlik yıllarımla kıyasladığım için herhalde… Sahiden de şaşırdım.
Yine de gençlerin paniğini, yaşamlarını radikal anlamda değiştirmelerini anlamayışım ve hatta bırakın müstehzi gülüşü, harbiden bu paniklerine gülüyor oluşum ve ‘niye ben zerrece endişe etmiyorum’ üzerine düşünmeden edemiyorum.
Çocukluğum ‘tevekkül’e sarılmış bir ailede geçtiği için mi?
Buna rağmen, inançlardan/gözle görülür elle tutulur olmayandan çok kısa sürede sıkılıp sadece bilimsel olana sarıldığım için mi?
Gençlik ateşini idealizmle tattığım için mi?
İdealizm ateşiyle yanarken, bir yandan da fondaki ‘batsın bu dünya’ müziğinden çaktırmadan/fena halde etkilenmiş olduğum için mi?
Türkiye’de/kentimde olup bitenlere, öldür Allah pembe gözlüklerle bakamadığım ‘ne olacaksa olsun yetti artık’ deyip durduğum için mi?
Her an deprem olacak tedirginliği/kuşkusu duyup, deprem profesörlerinin neredeyse dillerinde tüy bitiren açıklamalarına/uyarılarına rağmen, yine de milyarlarca Türk evladı gibi yerimden bile kıpırdanmadığım için mi?
Ya da Marduk dünyaya çarpar da kıyamet koparsa, asla ve kat’a sağ kalan olmayı aklımdan bile geçirmeyeceğim için mi?
Belki de hepsi… Bütün şıklar…
 
Aslında, ünlü kâhin Nostradamus’un kehanetlerine dayanarak 2000 yılında da Dünya’nın yok olacağı iddia edilmişti. Dijital kıyametin yaşanması ve insanlığın kaosa sürüklenmesi bekleniyordu. Dünya milenyuma sağ salim girince, o yıllarda da kırlara, bayırlara göç edip felaketi bekleyen pek çok insan da rahata ermişti. Hatta kıyamet kopacak diye kariyerinin zirvesinde futbolu bırakıp ibadete başlayan Arjantinli kaleci Carlos Roa da bir şey olmayınca eski takımı Mallorca’ya geri dönmüştü.
Yine bir başka kıyamet efsanesinde… Rusya’da bir papazın kutsal kitaptaki matematiksel şifrelerden yola çıkarak 21 Mayıs 2011 tarihinde Tanrı’nın yeryüzüne geleceğini ilan etmesinde de benzer şeyler yaşanmıştı. 20 Mayıs gecesi kiliseleri dolduran ve dualar eşliğinde sabahlayan halk, kıyamet kopmayınca derin bir nefes alıp günlük yaşamlarına/gailelerine geri dönmüştü.
Belki de bütün bunları görmüş/geçirmiş oluşumdan…
Ne bileyim…
Bildiğim, milyarca insanı endişelendiren/korkutan Marduk; beni böylesine gevşetti, hani neredeyse ‘İlahi Marduk, sen çok yaşa e mi!’ dedirtti ya… Sevdim ben bu Marduk’u.
‘Batsın bu dünya, yaşasın Marduk’ deyişim, bu yüzden!