GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
5 Mayıs 2011 Perşembe

CHP kovalıyor AK Parti kaçıyor

İlk bakışta ortada bir ‘tertip’ var gibi. Cep telefonlarının dinlenmesi yetmemiş olacak ki içeriye ‘ajan’ sızdırıp görüntü de almışlar çünkü. Sanırsınız ki İzmir’de deveyi hamuduyla götürüyorlar. Şu ana kadar açıklananlara bakıyorsunuz…
Çoğu çiçek, böcek! Yani ıvır/zıvır… Buzdağının görünen kısmında bir şey yok.
Anlaşılan o ki birileri kafayı İzmir’e ve İzmir Büyükşehir’e fena takmış! Davayı soruşturan savcı Yargıtay üyesi olmuş, yapılmış. Yargıtay Üyesi Sait Demiröz, topu kalenin önüne kadar getirip, altı pas üzerinden yeni savcılara bırakmış. Onlara da topu boş kaleye yuvarlamak kalmış tabi ki.
Senaryo böyle…
2 Mart’ta yapılacak operasyon sözüm ona savcı değişikliği yüzünden 2 Mayıs’a yani seçimden 40 gün öncesine denk getirilmiş. Sayıştay raporları dediler. Rapordan çıka çıka mobil tuvalet çıktı. 52 mobil tuvalet alımı işinde kamu 8 bin lira zarar etmiş. Hani konserlerde ya da etkinliklerde ‘ihtiyaca binaen’ kullanılan mobiller…
Adamlar İzmirlilerin çişine kadar incelemişler. Herhalde mobil tuvaleti daha ucuza mal eden firmalar vardı. Ya da bir mobil tuvaletçi Aziz Başkan’ı şikâyet etti.
Otobüs ihalesinde 1,7 milyon lira zarar edildiği söyleniyor. Kime ve neye göre zarar?
Şoförlerin fazla çalıştırılması sonucu 1,5 milyon lira kamu zararından bahsediliyor.
Buca’daki toplu konut meselesindeki yönetmelik değişikliğinden kaynaklı mesele biraz abartılıyor. Ve asma tavan meselesi var bir de…
Buca konutlardaki asma tavan işinde metraj yanlış hesaplanmış. Ne olmuş sonra biliyor musunuz? Kamu bin lira zarar etmiş… Ba ba ba… Tam bin lira kamu zararı… Adamlar kılı kırk yarıp, her şeyi gramı gramına hesaba/kitaba dökmüşler. Sayıştay raporlarında varsa bir arıza… Büyükşehir savunmasını yapar. Kabul ederler ederler… Etmezlerse hatalı olan, kusuru bulunan çeker cezasını… Sayıştay raporuyla operasyon yapıldığını ilk defa duyuyoruz, görüyoruz. Bizim bildiğimiz Sayıştay raporlarıyla kamu yöneticilerine zimmet çıkar, kamu zararı tazmin edilmiş olur.
Her gün yeni bir iddia… Aliağa-Menderes sisteminin tanıtım filminde yolsuzluk yapıldı.
İyi de bilader yeri geldi mi Aliağa-Menderes’in yarısı hükümetin demiyor musunuz? Yani sistemi işleten İZBAN’ın yüzde 50’si TCDD’nin değil mi? Tanıtım filmini neden Büyükşehir’e çektiriyorsunuz o zaman? Neden TCDD tarafı müdahil olmuyor bu tür işlerde. Ne yani, işler iyi gidince TCDD… Sarpa sarınca Büyükşehir mi oluyor? Ama ayıp oluyor.
*
Konserler aynı firmalara veriliyormuş. Şikâyet ettiler. Geçen yıl bakanlık müfettişleri inceledi. Soruşturmaya gerek yoktur’ deyip gitti. Tanıtım filmi yüksek bedelle çekilmiş diye şikâyet ettiler. Yine müfettiş geldi, ‘soruşturulacak bir şey yok’ deyip dosyayı kapattı. Bakanlığın kapattığı dosyaları savcılık yeniden açıyor. Bir şey varsa, gerçekten bir şey varsa açsınlar. Ama kurt ile kuzunun hikâyesindeki gibi… Birilerini yemeğe karar verdikten sonra kılıf aramasınlar ya da bulmasınlar.
*
Maliye Bakanlığı’nın ödül verdiği, uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşlarının devletten bile fazla güvenip daha yüksek puan verdiği Büyükşehir Belediyesi ve çok sayıda çalışanı bugün adliye koridorlarında. Yani töhmet altında…
İşte bu kadar kolay Türkiye’de adam harcamak!
Aziz Başkan’a ‘divan başkanı’ olmanın, CHP’yi sırtlamanın bedeli ödettiriliyor sanki.  Ya da yolsuzluk iddialarıyla AK Parti’li belediyelerin kabusu olan Kılıçdaroğlu’na misilleme yapılıyor.
Gaziemir Semt Garajı açılışı için yapılan törenin bile hesabı sorulduğuna göre…
Neymiş Kılıçdaroğlu’nun katıldığı semt garajı açılışına otobüs kaldırmış…
İyi de kardeş… Başbakan, bakanlar çatır çatır devletin araç/gereçlerini kullanmıyor mu seçim çalışmalarında. Büyükşehir, kendi açılışına otobüs kaldırmayacak mı?  Kimsenin çıtı/gıkı çıkmıyor. Devletin valileri, kaymakamları, müdürleri, memurları neredeyse aday gibi çalışıyor. Onlara soruşturma/moruşturma yok.
*
Bakanlık müfettişleri her daim İzmir’de… CHP’li belediyeleri mesken tuttular. Sayıştay denetçileri de öyle… Yetmemiş olacak ki sivil polisleri de sokmuşlar belediye koridorlarına…
Bu kadarına ‘orantısız güç’ derler beyler. Ankara’ya İstanbul’a yapamadığınızı İzmir’e yapmaya kalkarsanız bu hesap sandıkta görülür.
Oysaki ne güzel gidiyordu her şey. Operasyon öncesine kadar CHP’nin Tayland Modeli ile İzmir’i nasıl kaldındıracağını, AK Parti’nin kente yönelik Çılgın Projesi’nin ne olduğunu, EXPO 2020 adaylığının getireceği artıları konuşuyor, tartışıyorduk.
İki bakanlı, 5 il başkanlı AK Parti listesi ile 7 ithalli CHP listesini konuşuyorduk.
Ve de kentte zevk verecek bir siyasi maça hazırlanıyorduk. Bir anda Booom! Operasyon patladı. Deyim yerindeyse maçın henüz 10. dakikasında ‘şike’ yapıldı.
Hakem haksız bir penaltı verdi sanki. Demişler ki; ‘Doğrunun kalesi yıkılmaz. Sallanır ama yıkılmaz’ Yanlış yapan AKP’li de olsa CHP’li de olsa cezasını çeksin tabi ki. Ama penaltı da penaltı gibi olsun. Ofsayttan gol verilmesin yani.
*
Gelelim sürecin teknik idaresine… CHP altın bulmuş gibi alabildiğince olayı siyasallaştırmanın derdinde. İl Başkanı Tacettin Bayır’ın ‘Bizim yapamadığımızı yaptılar, operasyonla oylarımız arttı’ sözünden de anlaşılacağı üzere operasyona içten içe sevinenler bile var. Pek çok Büyükşehir yöneticisinin ailesi, kendisi perişan…
Koyun can derdinde kasap et yani. Çocukluk/gençlik arkadaşları gözaltına alınan yani bir anlamda ‘can evinden vurulan’ Başkan Kocaoğlu, operasyonun yarattığı şaşkınlık ve duygusallığı üzerinden atabilmiş değil. Verdiği mesajlar adli bir vaka için biraz sert.
CHP Genel Merkezi’ndeki sessizlik hala dikkatimden kaçmış değil.
Anlaşılan Kılıçdaroğlu, buz dağının altını görmeden konuşmayacak.
*
Gelelim AK Parti’ye… CHP olayı siyasallaştırmaya çalıştıkça AK Parti geriye çekilip, ‘olay yargısal’ demeye çalışıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın siyasi refleksiyle şekillenen stratejiyle AK Parti, süreçten en az hasarla çıkmaya, mümkünse de puan almaya gayret ediyor. Büyükşehir Belediyesi önünden AK Parti’ye kadar yürüyen, siyah çelenk bırakan işçilere bile ses çıkarmadı İl Başkanı Ömer Cihat Akay. Özel sohbetimizde olayın siyasallaşmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirip şöyle devam etti. ‘CHP’nin önünde işçiler (Konak Belediyesi’nin taşeronları) 40 gündür çadır kurmuş durumda. Eylemlerini sürdürüyorlar. Onlarca kez davet edildik. Olayı siyasete alet etmemek için gitmedik’. Ertuğrul Günay, Binali Yıldırım, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, Hüseyin Çelik… Aynı dili konuştular, aynı şeyleri söylediler günlerdir. Zaten diğerleri de konuşmadı, susturuldu. Başbakan Erdoğan’ın üzgün olduğu, operasyonu zamansız bulduğu, İzmir’de/Ege’de siyaseten yara almaktan çekindiği konuşuluyor kulislerde de.
Dikkat ederseniz henüz açıklama bile yapmadı. Yoksa Kayseri meselesinin üzerine İzmir’den yüklenebilirdi Kılıçdaroğlu’na… Ama yapmadı.
Çünkü 40 günde kimin suçlu, kimin masum olduğunu bilmenin/bulmanın mümkünü yok. Siyasallaşacak bir operasyonun İzmir ayağında kimin zarar göreceği de belli. Pek çok İzmirlinin gözünde kenti cezalandıran ve yaşam alanına müdahale etme ihtimali bulunan AK Parti olur zarar gören. O yüzden Başbakan Erdoğan topa girmeye çekiniyor.
Buzdağının görünen kısmında bir şey yok gibi… İnanmıyorum ama altında varsa başka! Yani yarın öbür gün medyaya sızma/sızdırılma ihtimali bulunan konuşma tutanaklarında ya da görüntülerde büyük balık çıkarsa başka.  İşte o zaman Erdoğan’ı da AK Partilileri de kimse tutamaz.
Koro halinde söylerler yolsuzluk türküsünü.


Not: Kaç kişi tutuklanırsa tutuklansın ya da kaç kişi serbest kalırsa kalsın bu dava daha çok su götürür. İlk etapta tutuklanan hatta hakkında 600 yıl hapis cezası istenenlerin bir süre sonra serbest kaldığı bir ülkede yaşıyoruz. O yüzden kimin suçlu kimin masum olduğunu söylemek için erken.