GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
3 Mayıs 2011 Salı

Çılgın Operasyon ve AK Parti’deki yansıması!

Operasyonun perde arkası iyice aralanıyor. Sayıştay raporu ana çıkış noktasıymış! Yandaş medya öyle diyor en azından…
Yandaş medyaya anında servis edilen rapora göre Büyükşehir Belediyesi’nde 40 milyon TL’lik kamu zararı var. Hatta zarar 100 trilyonu aşıyor. Operasyon İzmir’de yapılıyor. Haber Ankara’dan yazılıyor.
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Koaoğlu, Genel Sekreteri Pervin Şenel Genç’le konuşmuş, konuşma teknik takibe alınmış! Kocaoğlu şirket müdürüyle konuşmuş, konuşma takibe alınmış. Yani İzmir’in başkanı dinlenmiş! Sadece başkanı mı? Bürokratları da tabi ki!
Operasyona temel teşkil eden Sayıştay raporuna göre Başkan Kocaoğlu birinci derece sorumlu… Yani ortada bir çete, suç örgütü varsa, başı Kocaoğlu… (Ben demiyorum yandaş medyaya servis edilen belgeler diyor)
Tam da burada yanıt bekleyen önemli bir soru var ortada.
Bu kadar teknik takip, 4 savcıdan bir yılı aşkın inceleme, 40 trilyonluk kamu zararı toplamda 100 milyonluk zarar varsa ortada…
Kocaoğlu neden dışarıda?
Neden alınmadı? Ya da alınamadı?
Yoksa birilerinin maçası mı sıkmadı?
Kocaoğlu’na her şey diyebilirsiniz. Beceriksiz, başarısız, vizyonsuz, misyonsuz kötü siyasetçi hatta kötü başkan… Her şey ama her şey… Ama hırsız diyemezsiniz. Yolsuzluk yaptı, hırsızlık yaptı diyemezsiniz. Deseniz de tutmaz.
*
Gelelim Kocaoğlu’nun neden dışarıda tutulduğuna…
Tam da bu noktada meselenin iktidar içindeki hesaplaşma boyutuyla karşı karşıya kalıyoruz belki de. İzmir’deki büyük operasyon ilk etapta CHP’nin, Kocaoğlu’nun canını sıkmış olabilir. Ama asıl canı sıkılan AK Parti oldu. Dün gece yarısı özel toplantılarla durum değerlendirmesi yapıldı. Gün boyu kimsenin ağzını bıçak açmadı.
Çünkü bu operasyon dağınık durumdaki CHP’yi yek pare hale getirdi. Çünkü bu operasyon CHP’deki tüm ekipleri, tüm örgütü ve ilçe belediye başkanlarını Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu etrafında topladı. Daha önce aynı fotoğraf karesine girmekten imtina eden belediye başkanları, ilçe başkanları omuz omuzaydı. Dün ve bugün yapılan destek mitinglerindeki heyecanın dozu görülmeye değerdi. İthal adaylar, yanlış bölgeye yazılan adaylar, genel merkezin Tayland modeli projesi, parti içi tasfiye ve 12 Haziran hesaplarıyla boğuşan CHP, büyük operasyon sonrası adeta aradığı kanı buluyor ve kendine geliyordu.
İşte AK Parti’nin canını sıkan tablo da buydu.
Uyuyan dev uyanmıştı çünkü.
İzmir’e ‘sevgi elini’ uzatan, EXPO 2020’ye aday gösteren, çılgın proje açıklamaya hazırlanan, beyannamesinde 2,5 sayfalık yer ayırıp 11 başlıkta 33 ayrı vaatle kente hizmet yağdırmaya hazırlanan iktidarın tüm hesapları operasyonla yerle bir oldu. Yandaş medyaya sızdırılan Sayıştay raporları operasyonun ibresini Ankara’ya çevirmiş olsa da AK Parti’deki rahatsızlık ciddi anlamda hissediliyordu. Kültür Bakanı Günay’ın ‘Operasyon zamansızdı’ demesi, Binali Yıldırım’ın operasyonu onaylamayan yorumları birleştiğinde hükümetin en azından önemli bir kanadının bu işin içinde olmadığı sonucuna varmak zor değil. Hatta öyle garip bir olay var ki, operasyonun başladığı saatlerde İzmir İl Başkanı Ömer Cihat Akay ve Bakan Yıldırım’ın programlarında Büyükşehir Belediyesi’ne ziyaret var.

Operasyondan habersiz olan Akay ve Yıldırım tam Büyükşehir’e gitmek üzereyken uyarılıyor. İki bakanın yani Yıldırım ve Günay’ın bilmemesi operasyonun arkasında hükümetin olmadığı sonucunu da tek başına vermiyor. En azından operasyonun hükümet ya da AK Parti içinde bir hesaplaşmanın sonucu olduğu iddiasını ortadan kaldırmıyor.
Tabi ki Büyükşehir’e yönelik şok operasyonun arkasında parti içi bir hesaplaşma da yatıyor olabilir. Başbakan Erdoğan’ın son süreçte tasfiye ettiği bazı yapılar Erdoğan’ın hizmet odaklı seçim stratejisini ortadan kaldırmak için, İzmir’deki siyasal bloklaşmayı yeniden tetiklemek için düğmeye basmış olabilir. İşte AK Parti İzmir kulislerinde tartışılan en önemli senaryo da bu. Ve de AK Parti için bu türden hesaplaşmalar yeni değil…
Büyükşehir Adayı olmasına kesin gözüyle bakılan dönemin AK Partili Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy, ağır ithamlarla seçime aylar kala operasyona maruz kaldı.
Neler yazılmadı ki Şeboy hakkında…
Ne Miami’deki daireleri ne Ferrarisi ne de 300’ün üzerinde dairesi… Ama tamamı fos çıktı. Bir süre sonra Şeboy serbest kaldı ama Büyükşehir adayı da olamadı tabi ki.
Bu operasyon o dönem parti içi hesaplaşmalarla ilişkilendirilmişti. Şimdi neden olmasın diyorlar. Diyen ben değilim… Pek çok AK Parti adayı/yöneticisi böyle düşünüyor şu anda.
Ve de bu iddialarını temellendirmek için de Kocaoğlu’nun dışarıda bırakılmasını gösteriyorlar. Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanlarına yönelik operasyon bakanlık iznine tabi… Yani özel yetkili savcıların Kocaoğlu’nu almak için bakanlıktan izin alması gerekiyor. Tabi ki bakanlık izni söz konusu olunca konu hükümetin uhdesinde…
İzmir’e yönelik yeni bir dil yeni bir söylem geliştiren Başbakan Erdoğan’ın tüm seçim stratejisini yerle bir edecek bir operasyona izin vermesi de mümkün değil.
Çünkü Erdoğan, dağınık vaziyetteki CHP’yi İzmir’de toparlayacak bir operasyona onay verecek kadar siyaset fakiri değil.
Çünkü bu operasyon sadece İzmir’i değil tüm Ege’yi kendine getirecek, Batı’daki siyasal kutuplaşmayı arttıracak, ‘AK Parti İzmir’i cezalandırıyor’ tezini güçlendirecek nitelikte. Yani kentin gönlünü çılgın projeyle kazanmaya çalışan Erdoğan’ın amacını baltalayan çılgın bir operasyon bu. Olay bu kadar basit… Ve de işte bu nedenle AK Parti İzmir teşkilatı üzgün hatta şaşkın!
Hatta iddia odur ki AK Parti genel merkez düzeyinde operasyona tepki göstermiş. Taltif bekleyen emniyet hala açıklama bile yapabilmiş değil bu yüzden. Belki de gözaltı kararları tutukluluğa hiç dönüşmeyecek. Ama artık ok yaydan çıktı. Operasyonun ardından toparlanan CHP’nin 8 ve 9. sıra adayları şu sıralar vekillik yeminini ezberlemeye başladılar. Haksız da sayılmazlar hani! Kentin daha fazla gerilmesi halinde oluşacak siyasal tablo aşağı/yukarı belli.
*
Gelelim operasyona temel olan raporun içeriğine… Önemli bölümü bir yılı aşkın süre önce medyada yer bulan iddialardı bunların. Konserler ve organizasyonlar, tanıtım filmi. Geçen yıl tanıtım filmi ve konserlere ilişkin soruşturma talebi İçişleri Bakanlığı tarafından reddedilmişti. Yani bakanlığın ‘soruşturmaya gerek yoktur’ dediği konuda savcılık gözaltı kararı alabiliyor. Çünkü burası Türkiye…
Belediyecilik yapıyorsanız özellikle de Büyükşehir Belediyesi’nde görevliyseniz mevcut yasalarla çözemediğiniz pek çok sorununuz var demektir. Ve de bazen yapılan işi yasal duruma getirmek zorunda da kalabilirsiniz.
Sorun acil olabilir ya da yasalarla tanımsız olabilir. Bu da sadece İzmir’in değil tüm belediyelerin en temel sorunudur. İnanıyorum ki Sayıştay raporuna konu olan maddelerin tamamı ya da tamamına yakınında ‘yolsuzluk’ yoktur. Hata olabilir ama yolsuzluk olabileceğine ben ihtimal vermiyorum. Velev ki var; kasıtlı bir yolsuzluk tespit edildi. Suçlusu cezasını zaten çeker. Sonuç olarak; Türkiye’nin 81 il ve 4 binin üzerinde ilçe belediyelerinin adını bir kağıda yazıp fanusun içine atın. Rast gele üçünü çekin… Neresi çıkarsa çıksın. Mutlaka ve mutlaka daha fazlasını bulursunuz.