GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
4 Mayıs 2011 Çarşamba

Ankara ve İstanbul’da yapılabilir miydi?

Yılmaz Özdil bile ‘Bu operasyon asıl AKP’ye yapılmıştır’ diyorsa (Ki son yazısında diyor) iki gündür anlatmaya çalıştığım anlaşılmıştır. Dağınık CHP’yi derleyip toparlayan Büyükşehir Operasyonu en büyük zararı sessiz sedasız yürüyen AK Parti’ye verdi.
Bugün üçüncü gün… İzmir’in Aziz Başkan’a sahip çıkma refleksi görülmeye değer!
İTO Başkanı Ekrem Demirtaş, EBSO Başkanı Ender Yorgancılar, Başkanlar Kurulu’nun diğer üyeleri, Ege-Koop Başkanı Hüseyin Aslan gibi pek çok önemli isim Kocaoğlu’na açık destek verdi.
İki günde iki önemli miting yapıldı belediyenin önünde, arkasında… Çoğunluğu partili ya da belediye çalışanı da olsa meydandaki coşku, heyecan ve birlik ruhu görülmeye değerdi.
Bugün üçüncüsü yapılacak. Yerel seçimden kalma ‘İzmir Aziz’dir Aziz Kalacak’ sloganı Konak meydanını inletecek. 
*
Yargı şaşkın, hükümet şaşkın hatta CHP şaşkın! Ve tabi ki İzmir halkı da…
Bir türlü seçim atmosferine giremeyen, operasyonla birlikte İzmir dibine kadar seçimi konuşmaya başladı. 700’ün üzerinde polisin katıldığı, 45 kişinin gözaltına alındığı, seçime 40 gün kala yapıldığı için sadece İzmir’i değil Türkiye’yi ayağa kaldıran operasyonun yarattığı hengame sürüyor.
Dananın kuyruğu önemli ölçüde yarın kopacak! Bakalım yargı ne diyecek?
Büyükşehir’de 100’ün üzerinde dosyaya el konulmuş… Sayıya bakınız… 100’ün üzerinde. Büyükşehir Belediyesi gibi dev bir kurumda 100 dosya yarım saatlik zaman diliminde oluşuyor. Kaynaklar Belde Belediyesi’nde bile operasyon evrakları kamyonlarla götürülmüştü. Güzelbahçe’de kamyon bile yetmemişti. Ne oldu sonra? 605 yıl hapis istenen belediye başkanı beraat etti! Bir kamyon evrak incelendi, başkan aklandı.
21 ilçe 3,5 milyon nüfusu idare eden bir kurumda 100 dosya nedir ki? Devede kulak bile değil… Sadece 2012 bütçesi 2,250 milyar TL. Eski parayla katrilyon.
Davaya temel teşkil eden Sayıştay Raporu ne diyor. 40 milyon TL kamu zararı var. Bakınız raporda ‘kamu zararı’ diyor. Yolsuzluk da değil! Ve de Sayıştay raporu belediyenin son 5 yılını kapsıyor. Beş yılda Büyükşehir Belediyesi’nin yönettiği bütçe 10 katrilyon.
Kamu zararı 40 trilyon. Bir örnek vereyim o zaman…
Buca’daki toplu konutlar meselesi var Sayıştay raporunda… Kentsel dönüşüm projelerinde kullanılmak üzere Aziz Kocaoğlu 925 konut yaptırdı Buca’da… 3+1 lüks daireler. Dönemin Belediye Başkanı Cemil Şeboy (haklı ya da haksız) inşaat için gerekli ruhsatı vermedi. İki yıl boyunca Büyükşehir Buca’dan ruhsat başvurusuna yanıt alamadı. En sonunda yetkisini kullanıp kendi ruhsatını kendi verdi. Olay İzmir medyasında da çok habere konu olmuştu zaten…
İşin mali büyüklüğünü bilmiyorum. Ama Büyükşehir inşaata başladığında imar yönetmeliği farklıydı, inşaat tamamlandığında farklı. Arada imar yönetmeliği değişmişti. İşin projelendirilmesi eski yönetmeliğe göre yapıldığı ve iş o yönetmelik üzerinden ihale edildiği için yangın merdivenleri ve asansör gibi konularda yeni yönetmeliğe göre sorun oluştu.
Sorunu ortadan kaldırmak için yangın merdiveni ve asansör konusu yeni yönetmeliğe uygun hale getirildi. Bunun için yeni ihale açıldı. Meseleyi eski yönetmelik/yeni yönetmelik açmazından değil de ‘ruhsat’ üzerinden inceleyen Sayıştay bu olay yüzünden 700 bin liralık kamu zararı tespit etti. 925 konutun yapıldığı bir işte usul hatası yüzünden 700 bin lira… Yani Buca gibi yerde 3 daire parası bile değil! Şimdi yandaş medya bu olaya yolsuzluk diyor. Buna yolsuzluk demek için gerçekten insaftan yoksun olmak gerek!
Hani futbol yorumcusu Erman Toroğlu diyor ya, ‘Penaltı penaltı gibi olmalı’ diye… Aynen öyle… Bunun gibi pek çok dosyadaki hata usulden…
Yine operasyona temel olan konserler ve organizasyonlar meselesi için bakanlık müfettişlerinin verdiği ‘soruşturmaya gerek yoktur’ kararları var.
Operasyonun görünen yüzünde bunlar var. Ama görünmeyen yüzünde ne olduğu bilinmiyor. İddiaya göre dişe dokunur bazı belge ve bilgeler de var. Ama hepsi şu anda iddia boyutunda… Zaten öyle bir bilgi ya da belge varsa da Kocaoğlu da bunun arkasında durmayacaktır. Yapan cezasını çekecektir.
Polisin ‘hizmetli, odacı’ kılığında belediyeye girip tüm belediyeyi dinlemesi, izleme cihazları koyması, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve bürokratlarını dinlemesi de işin üzerinde durulması gereken detaylarından. Burada kimseyi aklamaya ya da karalamaya çalışmıyoruz. İzmir’den aday gösterilen bakanlar Günay ve Yıldırım’ın tabiriyle ‘zamansız ve de manidar’ bir operasyonun 12 Haziran’daki seçimlere yansımasını ele almaya çalışıyoruz. AK Parti şu ana kadar krizi iyi yönetti.
Milletvekili adaylarına ve teşkilata konuşma yasağı getirildi. Operasyon netleşinceye kadar sadece bakanlar konuşacak. İzmir Valisi ve emniyetinin haberdar olduğu ama bakanların haberdar edilmediği bu operasyonun zamanlaması emniyeti de savcılığı da rahatsız etmiş durumda. İddiaya göre emniyet ikiye bölünürken siyasi iktidardan tam destek alınamamış olması en büyük sorun. Savcıların da rahatsız olduğu, üzerlerindeki kamuoyu baskısının arttığı konuşuluyor şu sıralar. Anlaşılan o ki siyasi iktidar operasyonu sahiplenmediği gibi dozunu da düşürmeye çalışıyor.
CHP ise süreci alabildiğine siyasallaştırmanın peşinde… Kendi ifadesiyle 40 yıllık arkadaşları gözaltına alınan Kocaoğlu, ‘Onları bırakın, beni alın. Hesabınızı bana sorun’ diyecek kadar olayın dozunu yükseltiyor. Bu olaydan CHP’nin kazançlı çıkacağı kesin. Ama Kocaoğlu için şu anda aynı şeyi söylemek mümkün değil. İzmir’in başkanı yıpranıyor. Yarın öbür gün medyaya özellikle de yandaş medyaya servis edilecek konuşma tutanakları ya da kamera görüntülerinden çıkacak operasyon detaylarından değilse de sinirsel, psikolojik açıdan yıpranıyor.
Son iki yılında siyasete alabildiğine dalan ve belki de bugün onun bedelini ödeyen Başkan Kocaoğlu, İzmir halkından İzmir’in sivil toplumundan gördüğü desteği ne yazık ki her şeyini feda ettiği CHP’den, genel merkezden göremiyor.
CHP’nin kalesi/kalbi kabul edilen bir noktada yürütülen siyaset kokan operasyon için Kılıçdaroğlu iki satırlık açıklama ile yetiniyor. O da ‘Biz Kayseri’yi gösterdik, onlar İzmir’e gitti’ diyerek… Baykal olsa ortalığı ayağa kaldırmıştı çoktan…
Yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Volkan Canalioğlu’nun sözüm ona ‘destek’ açıklamasının satır aralarında şu ifade var. ‘Yolsuzluk çıkarsa biz yanında değil karşısında oluruz’ Bu mudur yani…
Demek ki bunlar, daha partilerinin kalesini, o kaleyi yöneten komutanlarını tanımıyorlar. Kurultay’da divan başkanı yaptıkları komutanı…Yolsuzluk çıkarsa ne demek! Yoksa Aziz Başkan’la başkaca bir hesapları mı var birilerinin?12 Haziran sonrası için önemli bir alternatifin pasifize edilmesinden içten içe memnun mu birileri yoksa?  Ya da Kocaoğlu’na İzmir halkı kadar güvenmiyor mu yukarıdakiler?
Tüm bunların yanıtlarını aramaya devam edeceğiz. Sonuç olarak; AK Parti cephesinde korkunç bir rahatsızlık yaratan, İzmir’e yönelik seçim stratejisini alaşağı eden ve daha çok parti içi hesaplaşmaların dışavurumu gibi duran, CHP’yi kendine getiren ama Kocaoğlu’nu da bir o kadar yıpratan bu operasyon her yönüyle tartışılmaya devam edilecek.
Seçime kadar yani 40 gün içinde kimin haklı, kimin suçlu olduğunu tespit etmek mümkün olmadığına göre, operasyonun İzmir ve çevresinde sandığa yansıyış biçimini birlikte göreceğiz. Zaten kimin haklı ya da suçlu olduğunu bulmak bu aşamadan sonra yargının işi olduğuna göre bize tek bir soruya yanıt aramak kalıyor. Kritik seçime 40 gün kala böyle bir operasyon Ankara ya da İstanbul’da yapılabilir miydi?
‘Yapılabilirdi ya da yapılabilir’ diyen var mı?
İşte vicdanlarda karşılık/yanıt bulmayan asıl soru bu.