GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
19 Ekim 2011 Çarşamba

Bu işin matematiği yok!

Kanım dondu, elim kaleme/klavyeye gitmedi.
Daha Bitlis’teki şehitlerimizin yasını bile tutamamıştık.
5’i polis, ikisi çocuk 9 şehidin acısı yüreklerimizi kanatmaya devam ediyordu.
Kara haber Hakkâri’den, Çukurca’dan geldi bu kez.
Hem de ne haber!
24 şehit 18 yaralı…
Savaş bilânçosu gibi…
Tarifi olmayan bir acı…
Kelimeler kifayetsiz kalıyor!
Çok şey söylemek, çok şey yazmak istiyorsun.
Kelimeler boğazına/kalemine düğümleniyor!
*
Hani analar ağlamayacaktı? Hani her şey güzel olacaktı Sayın Başbakan?
Siz değimliydiniz bilmem kaç yılda 3 bin 400 teröristi öldürdük diye ajanslara demeç veren, bilgi veren daha birkaç gün önce… Geçen hafta Irak’tan gelen Zebari’ye ‘Kuzey Irak’ı temizleyin yoksa…’ diye ültimatom veren siz değil miydiniz?
Hani Başkomutanız, Cumhurbaşkanımız 4 gün önce o karakoldaydı. Bugün şehit düşen askerlerimizle karavanaya kaşık sallamış, kuru fasulye, pilav yemişti.
Hani devlet tüm gücüyle Çukurca’daydı?
*
Biliyorum, sizler de çaresizsiniz.
Aslında ‘çare’ de sizsiniz. Ama gelinen noktada ne yazık ki sizler de çaresizsiniz.
Yine aynı şeyleri yapacaksınız. Bundan önceki tüm toplu katliamlarda olduğu gibi… ‘Kanları yerde kalmayacak’ edebiyatıyla gözümüzün içine baka baka yalan söyleyeceksiniz.
Bal gibi biliyorsunuz.
Daha önceki 40 bin askerin/sivilin kanı bugün nasıl yerdeyse, Hakkari’deki gencecik fidanların kanı da daha uzun süre yerde kalacak.
Umarım bu kez doğru söylüyorsunuzdur.
Bıçak kemiği çoktan geçti çünkü… Ciğeri deldi, ciğeri…
Umarım bu lanet terörün kökünü bir şekilde kazırsınız.
KCK operasyonlarına ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘asker parkasıyla’ yaptığı Hakkari turuna bir misilleme gibi duran hain saldırıda yaşadığımız acının tarifi yok.
Biz bu kadarını yaşıyorsak Allah şehit yakınlarına metanet versin, sabır versin.
Üzülüyoruz. İçten içe ağlıyoruz.
Haykırmak geliyor içimizden, dağa/taşa çıkıp haykırmak!
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın ağlayarak boğazından dökülen kelimelere bakınız: ‘Hala adam öldürerek sonuç almaya çalışıyorlar. Bu insanlık suçu… İnsanlığa karşı suç işliyorlar’ diyor Günay ve gözyaşlarını serbest bırakıyor.
*
İnanıyorum ki adil/eşit bir savaşta Türk askerinin bileğini bükecek bir güç yok! Bu çapulcuların hiç haddine değil hatta…
Ama ihanetin bu tarifte yeri yok işte. Hem dış hem de yerel mihrakların desteklediği bir ihanet çetesiyle başa çıkmak kolay değil. Gündüz vakti döşenmiş bir mayına toslar gece vakti kurulmuş bir tuzağın içine düşersiniz. Koskoca Cumhurbaşkanı bile bölgeye ‘gizlice’ gittiği ortamda gerisini düşünün artık!
Dilim varmıyor ama diyeceğim. Neredeyse Amerika’nın Vietnam’daki durumuna düştük kendi ülkemizde. Olmadık tuzaklar, pusular, ihanetler çevirmiş dört yanımızı…
O nedenle dilinden barışı, elinden silahı düşürmeyen hain PKK ve onun her noktadaki yardakçısına seslenmek geliyor içimden…
Yeteeeeer! Artık yeter! Diye avazım çıktığı kadar bağırmak…
Bizler yani bu ülkenin acılı/acısız insanları… Geçmişe sünger çekip, herkesin hatası ve ihmaliyle bu noktaya gelmiş soruna bir isim koyup kalıcı çözüm yolu aradıkça.
Belki şehre bir film gelir, iklim değişir Akdeniz olur’ dedikçe;
Barış için içimizde yeşerttiğimiz fidanı suladıkça;
Sizler yani eli kanlı, dili kanlı örgüt üyeleri ve onun yardakçıları… Bu yolu bilerek ve isteyerek tıkıyorsunuz.
Çünkü akan kandan besleniyorsunuz. Hem siyaseten hem ticareten…
Milyarlarca dolarlık kaçakçılık, uyuşturucu rantınız bu kanın akmasına bağlı! Dağlarda, kentlerde kurduğunuz derebeylikten zevk alıyor, bu mevkileri/mevzileri kaybetmek istemiyorsunuz çünkü. Ama unutmayın ki, bu millet, nice badireler atlatmış, nice ihanetler görmüş nice çıkmazlardan çıkmıştır. Bu çıkmazdan da er geç çıkacaktır. Ama korkarım ki o gün bugün gibi olmayacaktır.  İhanet hak ettiği karşılığı bulacak 30 yıldır akan kanın hesabı elbet bir gün sorulacaktır.
Siyasetçiler adına Kürt sorunu diyerek yumuşatmaya, üzerini örtmeye ve de çözmeye çalıştıkça sizler ‘hayır ortada Kürt değil PKK sorunu, bölücü örgüt sorunu var’ diyorsunuz. Dün Bitlis’te, bugün Hakkâri’de önceki gün Diyarbakır ve Siirt’te yaşananlar da gösteriyor ki; bu ülkenin Kürt sorunu yok. Bu ülkede mevki/mevzi korumaya çalışan, kandan beslenen bir terör örgütü sorunu var. Bu ülkede 30 bin kişinin katili olmaktan kesin hüküm giymiş bir teröristin, ‘önemli misafir gibi’ ağırlandığı koğuşundan dağdaki örgütünü devletin gözünün içine baka baka yönetme sorunu var!
Bu ülkede dağdaki teröriste yardım yataklık etmenin de ötesine geçmiş hamiliğini, sözcülüğünü üstlenmiş belediye başkanları, meclis üyeleri, il genel meclis üyeleri sorunu var! Bu ülkede dağdaki teröristin sözcülüğüne soyunmuş milletvekilleri, adında barış olmasına rağmen silahıyla kan kusanların siyasal uzantısı rolünü üstlenmiş hatta TBMM’ye kadar uzanmış insanlar var.
Bu ülkede üç oy fazla almak adına Hakkari’de Türk bayraksız miting yapma gafletinde bulunmuş muhalefet partileri var. Bu ülkede, dünyaya meydan okuyan, dışarıda aslan kesilen ama bölücü terör konusunda siyasal kaygılarından kurtulamayan bir siyasi iktidar sorunu var!
Var da var!
Artık herkesin elini değil yüreğini, kellesini taşın altına koyması gereken bir noktaya geldik. Akan kanı şu veya bu yöntemle durdurmak zorundayız.
Barışı hem de kalıcı barışı tesis etmekten başka çıkar yolumuz yok! ‘Belki şehre bir film gelir, iklim değişir, Akdeniz olur’ umudunu koruyan herkesin derhal bir şey yapması gerekiyor.
Özellikle de sivil toplumun uyanması, halkı olduğu kadar bizi yönetenleri de uyandırması… Dediğim gibi bu ülkede Kürt sorunu yok Sayın Başbakan… Bu ülkede PKK, bölücü örgüt sorunu var. Ne pahasına olursa olsun temizlemek size düşüyor.
O yüzden yarın çıkıp, “Efendim Kuzey Irak’ı bombaladık. Şu kadar terörist öldürdük. 24’e karşı 50, 100 terörist geberttik’ demeyin sakın.
Bu işin matematiği yok çünkü…  Varsa da artık sökmüyor!