GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
9 Mart 2010 Salı

Bihter olsaydı, o salon bize yetmezdi

İçiniz dışınız ’“kadın’” oldu mu, bilmem.
Olduysa da olsun derim zaten. 8 Mart’’ın özelliği/önemi bu.’¶
Kadın sorunlarını dile getirmek, çözüm önerilerini sunmak; kadını, 364 gün baktığınızdan farklı olarak, bir de biz kadınların anlatımıyla görmek.
8 Mart geçti gitti demeyip, devam edeceğim bu yüzden.
Pazar günü Bayraklı Belediyesi’’nin düzenlediği ’“Kadın Olmak/Soru(n)larımız’” panelindeydim.
Çalışma arkadaşlarının çoğunluğunu kadınlardan seçen, bir yıldır ilçesinde kadın örgütlenmesine gerçekten önem veren Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’’ın bu duyarlılığı nedeniyle katılma davetini geri çeviremediğim panel, şahsım için ’“şölene’” dönüştü dersem, abarttığımı düşünmeyin lütfen.
Şölene dönüşmesinin nedeni; birincisi, panelist arkadaşların hazırlıkları/kimlikleri ve kişilikleriydi.
İkincisi de Soyer Kültür ve Sanat Fabrikası’’nın o minik salonunu dolduran, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu izleyicilerdi.
Bilgiye, öğrenmeye açık o kadın gözlerindeki ışık, panel sonrası her bir panelistin çevresine doluşarak aktardıkları enerji; bir tatil günümü farklı boyuta taşıdı.
Kanal kanal programları dolaşan, abuk sabuk sözde kadın programlarının tribünlerini dolduran kadınları; bazen Türkiye’’nin çoğunluğuymuş gibi görme gafletine düştüğümü fark ettim orada. Dertlerini/çaresizliklerini, ortalık yere dedikodu gibi döküveren kadınlara duyduğum öfkemi soğuttum.
Kadınların ne çok yara ile başa çıkabilme yetenekleri olduğunu yeniden hatırladım.
Ve erkeklere yapılan yatırımın kadınlara da yapılması halinde dünyanın nasıl bir yer olabileceğini hayal ettim.
Çok can acıtıcı konulara değinilse de, yüzüm zaman zaman burulsa/asılsa da, iki saat boyunca içimden çoğunlukla gülümsedim.
’“Vay be’” dedim içimden, ’“biz kadınlar aslında ne kadar, ama ne kadar çok güçlüyüz’…’”
 
’“Din ve kadın’”ı anlatan şair Bilsen Başaran, ’“eğitim ve kadın’” üzerine aydınlatıcı bilgiler veren adaşım Gönül Kaya, evdeki kadının toplumdaki yerini dillendiren Kezban Akyavaş, içindeki resmi yaşatmak için Antalya’’dan ailesinden kopup gelen ve İzmir’’de resimle/çizgiyle/karikatürle savaş veren Hande Dilek Akçam, üniversiteli bir genç olarak kadına ayna tutan Oya Asıl; hepsi ama hepsi çok güzel anlattılar kendilerini, gördükleri erkekleri/kadınları ve kadının nasıl acımasızca sömürüldüğünü, ezildiğini’…
Hele bir de işsiz kadınları anlatan işsiz Tarih Öğretmeni Ezgi Alanyüz vardı ki’…
’“Uzun zamandır kendime uygun bir iş bulamadım ve benim durumumda olan pek çok kadının olduğunu biliyorum. Ama yine de karamsar değilim. Evet, üniversite bitirdim ve işsizim.
’‘Okuduğum yıllara acıyor musun’’ derseniz; ASLA! Çünkü artık eğitimli bir ev hanımıyım. Bu ne demek? Yani artık pilav yaparken milletvekillerinin meclisteki tartışmalarını, yerleri silerken ülkemin geleceğini düşünüyorum’” derken bile karamsar değildi.
Kendine olan güvenini yitirmemişti. Gülümsemesi dudaklarındaydı. Ve gözleri’…
Gözleri ışıl ışıl, tıpkı bir çocuk gibi apaydınlıktı.
 
Okulunu bitirip diplomasını eline almasına rağmen evinde boş boş oturan ’“317 bin işsiz öğretmen’”den biri olan Ezgi’’nin; o gün, o panelde yaptığı konuşmanın tamamını, sizlerin de duymasını istiyorum.
Onun için bugünden, ’“yarınki köşemin Ezgi Alanyüz’’e ait olduğunu’” duyuruyorum.
Milli Eğitim Bakanlığı’’nın kız çocuklarının okutulmasına destek vermek için yaptığı ’“Haydi Kızlar Okula’” kampanyasının simgesi ’“Kardelen Ayşe’”nin bugün hala atanmamış ve işsiz bir öğretmen olduğunu öğrenmeniz,
Ezgi’’nin tüm yaşadıklarına rağmen umudunu nasıl diri tuttuğunu, hepimize nasıl umut dağıttığını okumanız gerektiğine inandığım için.
 
Elimizden alamadıkları da bir tek umudumuz zaten. Birbirimize yaslanarak/dayanarak onu diri tutmak için, birbirimizin sesini duymaya ihtiyacımız var.
O seslerden birini duymanız için yarın bu köşede Ezgi olacak.
Umarım bu genç kızın gücü/kararlılığı, size de güç verecek.
Dayanma ve savaşma gücü’…
İhtiyacımız olan da bu değil mi?
* * *
SON SÖZ: Aşk-ı Memnu’’nun Bihter’’i bu yazının neresinde diyenlere’…
O panelde Bihter (Beren Saat) olsaydı, yüzde bir milyon eminim ki, o salon yıkılırdı.
Yoktu, yıkılmadı’…
Peki, bu yazının başlığında da Bihter olmasaydı da mesela ’‘kadın sorunları’’ yazsaydı’… Okur muydunuz?
Sizi kandırdım ama bunun için üzgün değilim.
Medya Takip Merkezi’’nin 2009 yılı sonuçlarına göre, ’“Türkiye’’nin medyada en çok konuştuğu/izlediği/üzerinde tartıştığı kadının Bihter olması’”na bir göndermeydi bu yaptığım.
Sizi kandırdığım için değil, işte bu sonuç için üzgünüm ben. Ya siz?