GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
22 Şubat 2010 Pazartesi

Zona da olabilirsiniz, yalama da’…

’‘Yandaş’’ etiketliler dışında kalanların ’‘zona’’ olmasına az biraz zaman kaldı.
Kısaca ’‘sinir uçları iltihabı’’ diye bilinir zona.’¶
Tetikleyicisi üzüntü, strestir.
Ağrısını ancak, bu hastalığı geçirmiş olan, çeken bilir. Bıçak gibi saplanır, kımıldatmaz, nefes aldırmaz, iki büklüm yapar. Ve en kötüsü ağrı, girdiği gibi kolay kolay çıkmaz.
Öldürmeyip süründüren/çektiren hastalıklardandır ve ilk haftada (o da ehil ellerde) tedavi edilmezse, ağrısı/acısı/yangısı bir sene kadar sürer.
 
Bu ülke, bu kadar sık aralıklarla, bu kadar gerilimli günler yaşamış mıydı?
Beyin yaşanan kötü olayları kısmen de olsa silerek yaşamımızı kolaylaştırdığı için, yaşananlar şu an belleklerimizde henüz tazeyken ’‘daha kötüsünü görmemiştik’’ demek, çok doğal.
Geçmişte de çok kötü günlerimiz oldu oysa.
12 Eylül’…
Özal iktidarının son dönemleri’….
Çiller-Erbakan koalisyonu’…
DSP-ANAP-MHP iktidarının çatırdadığı, Anayasa kitapçığının fırlatıldığı günler’…
2001 krizi.
Kapanan işyerleri, işten atılan binlerce insan, bir gecede el değiştiren servetler, batanlar, çıkanlar’… Kredi kartları, tüketici kredileri yüzünden intihar edenler’… Aklıma ilk geliverenler’…
Bütün bu kriz dönemlerini yaşadık ama bu dönemlerde; şöyle ya da böyle gelecek için bir umut ışığı görür, o ışığın yaydığı sinerji ile kendimizi rahatlatmanın bir yolunu bulurduk.
Oysa şimdi, ’‘gelecekte ne geleceğinden’’ bihaberiz.
Her günü, paldır küldür yaşıyoruz. Bu patırtı, bu toz duman içinde ne olup bittiğini ya da nelerin bizi beklediğinizi bilemiyoruz.
Bilemediğimiz için de geriliyor, endişeleniyoruz.
’“Yandaş medya’”nın ’“her şey güzel olacak’” çığlıkları, ’“ortada’” olanları daha da geriyor.
İki taraftan çekiştirilen, herkese göre farklı yorumlanabildiği görülen yargı kararları, en soğukkanlı/sakin düşünenlerin bile sinir uçlarını açığa çıkartıyor.
’‘Hukuk tartışmalarından hayırlı bir sonuç çıkabilir’’ havasındakiler de, AKP milletvekili Avni Doğan’’ın dobra dobra açıkladığı,  ’“Şimdi de biz fişliyoruz, ne var yani?’” sözü ile donup kalıyor.
’“Demokrasi havarisi’” kesilenler, ’“fişli demokrasi’” olmayacağını bilmiyorlar mı?
Ne yazıyorlar o fişlere?
Her birimiz hakkında,hangi kayıtlar tutuluyor?
Kime ihale verileceği, kimin işe alınacağı ya da işten çıkarılacağı, kimin ocağına incir ağacı dikileceği ya da kime ’‘yürü ya kulum’’ denileceğini,o malum fişler mi belirliyor?
Kime güveneceğiz biz?
Biz’… Yani hem darbelere karşı olan, hem de AKP’’li olmayan bizler? Gerçekten demokratik bir ülkede yaşamak, çocuklarını demokratik bir ülkede, ’“bir gece ansızın içeri alınabilirsin’” şarkısını duymak istemeyen bizler’… Kime?
 

 
Böylesi ortamlarda yazı yazmak, ’‘bulanık suda balık avlamak’’ gibi bir şey.
Bu hükümetin ne yapmak istediğinden emin değiliz.
Yaptıklarına şüphe ile bakıyoruz, çünkü samimi olmadıklarını görüyoruz.
İnandırıcı olmak için önce siyasette reform yapsalar, önce siyasi partiler yasasını, yeni seçim yasasını çıkarsalar, seçim barajını indirseler, seçilmeden önce verdikleri ve 8 yıldır tutmadıkları sözü yerine getirip milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırsalar mesela’… İçimizi ferahlatacaklar’…
Ama yaptıkları, fişlemek. İsimsiz ihbarlarla cezaevleri doldurmak. Geçmişte kendilerine çektirenleri gözaltına almak, cemaatlara dokunanları yakmak. Soruşturmadan tutuklamak. Gözdağı vermek, korkutmak.
Hayatı, ’‘bir fıkra’’ gibi yaşatmak...
Gözaltına alınan üç kişi aralarında söyleşiyorlar:
- Seni niye içeri attılar?
- Taksim Meydanı’’nda ’“Yaşasın Gonzales’” diye bağırdım’…
- Ya seni?
- Ben de ’“Kahrolsun Gonzales’” diye bağırdım’…
dönüyorlar:
- Peki ya siz?
- Ben Gonzales’’im’…
 
Yaşasın diyen de, kahrolsun diyen de, arada kalan da içerde.
Yiğit Özgür’’ün (muhtemelen) seçimlerden önce Radikal’’de çizdiği kapaktaki karikatüründeki gibi, ’“yalama’” vaziyetteyiz. Durum bu.