GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
26 Şubat 2010 Cuma

Ünal Ersözlü: Önce insan, sonra gazeteci’…

Gazetecilik, azıcık da ’“kıskançlık’” mesleğidir.
Senin düşünemediğin ya da düşünüp de yapamadığın bir röportajı, bir meslektaşın kaleminden okurken beğeniden içinin yağları çıtır çıtır erise de, beynine üşüşen kıskançlık (fesatlık değil!) sinyalleriyle başa çıkabilmektir.’¶
Bütün gün uğraşıp ’“en iyi gazeteyi’” yaptığını zannederken, rakip gazetenin ’“tek bir haberle’” öne fırladığını görüp, tüm emeğinin boşa gittiğini düşünmek; kendi ekibini tepeden tırnağa fırçalarken, rakip ekibe ağız dolusu ’“bravo’” diyebilmektir.
Kendi yazdıkların tam olarak içine sinmez ama daha iyisini de yazamazken; ertesi gün bir köşede yazılanın daha dün senin aklından geçen olduğunu fark edip ’“niye ben bunu akıl edemedim’” diye hayıflanmaktır. O güzel yazıyı döşeyen meslektaşına ’“eline sağlık’” derken, içinden de kendine ağız dolusu saydırmaktır’…
Gazetecilik, 24 saati rekabetle (=adrenalinle) dolu olan,
Rüyalarını bile işgal edip haber yaptıran/yazı yazdıran;
Tek düze işlerle huzur bulamayacak ruha sahip ’“arızalıların’” mesleğidir.
Ama aynı zamanda biraz şair,
Ama aynı zamanda çokça adaletli,
Ve aynı zamanda dünyayı/yaşadığı ülkeyi/yaşadığı kenti okuyabilecek bilgi birikimine, sıkı bir altyapıya, sağlıklı gözlem gücüne ve ’“insan’”ı odak alabilecek insanlık düzeyine sahip insanların,
’“Ne kazanabilirim’” derdindeki tüccar ruhluların değil de, sanatçılar gibi ’“ne yaparsam alkışlanabilirim’” tasasını çekenlerin işidir.
Benim için gazetecilik, özetle budur’…
 
Bugün, bana bunları düşündüren, Sabah Gazetesi’’nin İzmir ilavesi oldu.
Her sayfasının içine düştüm, her röportajı, her köşe yazısını, her araştırmasını, her bilgiyi satır satır okudum.
Yetmedi, kıvırdım büktüm çantamın içine sokuşturdum ki, gece evde kimi satırları, altını çizerek bir daha geçeyim, beynime hapsedeyim’…
Sonra Ünal’’ın’… Benim için ’“sevgili arkadaşım/dostum/sırdaşım’”; sizler içinse ’“Sabah Gazetesi Ege Temsilcisi’” sıfatını taşıyan Ünal Ersözlü’’nün telefonunu çevirdim.
’“Bu ilavenin içinde olmadığım için kıskançlıktan çatır çatır çatlıyorum’” dedim.
’“Olmayan kadronla, bu kadar güzel bir gazeteyi nasıl hazırladın’” diye sordum.
’“Senin yazına bayıldım, Haşmet’’in (Babaoğlu) yazısına eridim, Refik Durbaş’’ın ’“Şiirin ve Şairin Nişanesi İzmir’”e bittim’” diye döktürdüm.
Yetmedi, güzel kardeşim Öncel’’in (Öziçer) İzmir sevdalısı Hıncal Uluç’’la yaptığı İzmir röportajını, egedesonsöz’’de de yayımlamak için istedim.
 
Ne zaman içim sıkılsa, ne zaman ’“insanlardan’” sıtkım sıyrılsa, ne zaman bir dost kazığı yesem, aradığım/telefonunu çevirdiğim üç-beş isimden biridir Ünal.
Benim için ’“insanlığın yüz akı’”dır çünkü.
İnsanlara kızdıysam eğer bir şekilde, tedavi edeni Ünal’’dır. İnsana dair kaybettiğim umutları yeniden birer birer benim için bulan, dağılan ruhumu toparlayandır.
İşte övgüyle bahsettiğim Sabah İzmir, ’“önce insan, sonra gazeteci’” Ünal Ersözlü’’nün eseridir.
İzmir’’i okuyamayan, Ege’’de zamanı donduran, okuması ruha eziyet haline gelmiş Yeni Asır’’ıma inat; aynı binada yeşeren gazetecilik umududur.
 
Ellerine sağlık can dostum, ellerine sağlık.
İyi ki varsın, iyi ki İzmir’’desin. İyi ki gazetecisin. Ve iyi ki benim arkadaşımsın. Eline sağlık.