GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
26 Temmuz 2011 Salı

Başkanlar Hareketi nereye…

Ampul ufukta görününce etekler tutuştu.
Genel seçimde AK Parti’nin yüzde 37’leri görmesi CHP’li başkanları kendilerine getirmeye yetti. ‘Bir şey yapmalı’ dediler. Ve harekete geçtiler. İlçe belediye başkanları en büyük handikapları olarak gördükleri Büyükşehir bürokrasisine karşı ayaklandı. Büyükşehir yasasından sonra hem gelir hem yetki bakımından ‘kuşa’ çevrilen ve bir bakıma ‘şube müdürlüğüne’ dönüştürülen ilçelerin başkanları toplantı üstüne toplantı yapıp, ‘Nasıl yaparız da yaklaşan tehlikeyi savuştururuz’ düşüncesiyle ‘Başkanlar hareketi’ni başlattı.
Kimilerine göre ‘Mahşerin atlıları, kimilerine göre Aziz Başkan’ın belalıları’ oldular.
Ama kim ne derse desin ortaya bir tablo çıktı ve İzmir yerel siyaseti hareketlendi.
Bakmayın siz CHP İl Başkanı Tacettin Bayır’ın ‘Mangal Partisi’ benzetmesiyle olayın vahametini azaltma teşebbüsüne…
Mangal Partisi’ne sığmayacak kadar derin, bazılarının algılayamayacağı kadar mevzular var bu harekette. 
 
*

Başkanlar Hareketi nereden çıktı ve süreç nasıl gelişti?
Daha önce de altını çizdiğimiz gibi bu hareketi zaruri hale getiren 12 Haziran genel seçimlerinin İzmir özelindeki vahim sonuçlarıdır.
AK Parti’nin pek çok ilçede ipi göğüsleyen taraf olmasıdır ya da…
İki yıllık koltuklarını sıkı sıkı sarılan başkanlar seçimden sonra koltuklarının sallandığını görmüşler, İzmir’in geçmiş seçimlerde olduğu gibi ‘çantada keklik olmadığını ya da olmayacağını’ algılamışlardır.
Sandıktan çıkan ampul, ilk olarak CHP’li başkanları aydınlatmıştır.
Hareketin doğuşu seçimin sonucuyla yakından ilgilidir yani…
Bu hareketi 20 yıl önce Yüksel Çakmur’a karşı ayaklanan ve ‘Salı Toplantıları’ düzenleyerek kamuoyunda gündem yaratan başkanlar hareketinden ayıran en önemli faktör de budur. Çakmur’a karşı ayaklanan ‘Ali Sözer, Ahmet Sarışın, Ertan Erdek ve Cihan Türsen’ Büyükşehir Belediye Başkanı’nın kendilerine/ilçelerine karşı olan tutumuna karşı ayaklanmıştı. O gün ayaklanan başkanların hiçbirinin bir sonraki seçimde seçim kaybetme korkusu yoktu çünkü. Bazıları soldaki bölünmenin etkisiyle seçim kaybetmiş olsa da hareketin çıkış noktasında tamamen Çakmur’un tutumu yatıyordu.
Bugünkü hareketin temelinde de Büyükşehir Belediye Başkanı ve Büyükşehir bürokrasisinin ilçelere karşı tutumu var.
Ancak öncelik iktidar yani AK Parti korkusunda. İzmir’i kaybetme, ilçelerinde kaybetme korkusu da var ya.
Ama işin kökenine inildiğinde yine tüm yollar Büyükşehir’e çıkıyor.
Hareketin içindeki bazı başkanlarla konuştum.
Neler yapacaklar ve hareketlerinin nihai hedefinde ne var?
Öncelikle Büyükşehir’den göremedikleri ekip/ekipman desteğini birbirlerinden sağlayacaklar.
Oluşturulan ortak ekip/ekipmanlar hareketin içindeki bir ilçeye gidip ‘toptan çözüm’ yaparak tüm sorunlara el atacak.
Makine parkurlarını birbirlerine açıp, kentin ufak/tefek sorunlarına anında müdahil olacaklar.
29 Mart 2009’da tüm İzmir’i alan CHP için geç kalınmış bir hareket diyebilirsiniz.
Böyle düşünmekte de son derece haklısınız. Ayaklanmanın Büyükşehir’e olan kısmına gelince… Neredeyse tamamı Başkan Kocaoğlu’nun yaklaşımından rahatsız. Yasa gereği İller Bankası paylarının ve de diğer gelirlerinin önemli bölümünü Büyükşehir’e aktaran başkanlar aynı oranda karşılık alamadıklarından şikayetçi.
En büyük öfke de Büyükşehir bürokratlarına karşı…
Başkan Kocaoğlu’na operasyon yaptıran bu öfke dinecek gibi de değil. Başkanların en fazla şikayetçi olduğu bazı isimlerin adeta ‘ödüllendiriliyor gibi’ daha yüksek makamlara getirilmiş olması öfkenin dozunu arttırıyor.
Burada hedefteki isim Fügen Selvitopu…
İlçelerin tüm projelerini engellemekle suçlanan Selvitopu’nun Genel Sekreter Yardımcısı yapılması başkanları çileden çıkarmış durumda.
Ya da ‘son ulaşım düzenlemesiyle’ ilçelerdeki tepkiyi arttıran Gül Şener’in ulaşımla ilgili iki şirketin tepesine getirilmesi…
Başkan Kocaoğlu’nun ‘içeriden bulduğu’ çözümlerin kendilerini memnun etmediğini, Büyükşehir bürokrasisindeki yaklaşımın toptan değişmesi gerektiğini savunuyor başkanlar…
İlçelerine yatırım yapacak iş adamlarının Büyükşehir bürokrasisi tarafından püskürtüldüğünü, ilçelerine yönelik rutin imzaların bile atılmadığını dahası Büyükşehir bürokratlarının Başkan Kocaoğlu’nu bile takmadıklarını anlatıyorlar.
Öte yandan Kocaoğlu’nun iç siyasete fazla dalmasının ilçeler düzeyinde yarattığı gerginlik de cabası… Genel seçim boyunca CHP İzmir İl Başkanlığı’nın talimatıyla sokağa indirilmemelerinin altında bile Kocaoğlu’nu görenler var.
“O istemedi, il başkanı bizi sokağa indirmedi, çalışmalara sokmadı. Çünkü sokakta bir tek kendisi olmak istedi’ diyenler…
Büyükşehir Zabıta Daire Başkanı’nın bile ilçe belediye başkanlarına ‘talimat’ yazar hale geldiğini söyleyen mi ararsın, ‘Bizi müdürlerinin kapısında bekletiyor, verdiği sözleri yerine getirmiyor, bürokratlarına söz geçiremiyor’ diyen mi?

*

Sonuç olarak ‘Başkanlar Hareketi’ canına tak demişler, dertliler hareketinden farksız aslında.
Bıçak kemiğe dayanana kadar sabredip, gemileri yakmışlar.
Hareketin içindeki pek çok isme göre Kocaoğlu onlara ‘ağabeylik’ yapmadı/yapamadı.
Tam aksine bazı ilçelerde projelerin/başkanların önünde set gibi durdu.
Yeni İmar Yönetmeliği ile ilçe başkanlarını by-pass edip, kentin tek hâkimi olma yolunda ilerliyor hatta.
Sonuç olarak Kocaoğlu’ndan ve bürokratlarından umudu kesen başkanlar ‘Gölge etme, başka ihsan istemez’ noktasında… Ve hareketlerini de sonuna sürdürmeye de kararlılar.
Hareketin bir Büyükşehir adayı çıkarmasını beklemiyorum şu anda.
Aralarında en az 4 tane Büyükşehir adayı var çünkü.
Ama süreç içinde öne çıkacak isimlerden birinin Büyükşehir adayı olması/gösterilmesi de şaşırtmaz beni. Başkanlar Hareketi’nin ferini kesmek için Büyükşehir’deki taşları oynatan Başkan Kocaoğlu’nun işi kolay değil. Kentin siyasal zemini sallanıyor. Ve de ayaklarının altından yavaş yavaş kayıyor. İzmir’in beyaz yüzü AK Parti ile dirsek temasına geçerken bazıları da özellikle başkanlar hareketinde yer alan bazı isimlerle önümüzdeki sürecin projeksiyonunu çiziyor.
Kocaoğlu’nu ise yalnız ve zor günler bekliyor. Bir an önce harekete geçip isyankar başkanların gönlünü alır, kollarına girip ilçelerin sorunlarına el atarsa başka…
Gelelim yaz ortasındaki ‘termal terapi’ meselesine… Yeni bürokratlarıyla kaynaşmak, önümüzdeki sürecin haritasını çıkarmak için Salihli’yi tercih eden Başkan Kocaoğlu’na tavsiyen bu toplantıyı İstanbul, Ankara, Kayseri, Konya gibi son sürecin yıldız illerinde yapması… Hiç olmazsa bürokratlar koltuklarına yapışmadan önce bir kentin yerel yönetim eliyle nasıl geliştiğini görme fırsatı bulur.
Salihli’de kaplıcaya girip gevşemek yerine İstanbul’un her geçen gün değişen silueti altında biraz şehircilik öğrenirler.
Tüm bunları söylerken başkanlar hareketi içinde yer alan bazı belediye başkanlarına yönelik eleştiri hakkımı saklı tutuyorum. Kendilerini seçilmiş kral zanneden boyundan büyük laflar edip boyundan büyük işlere kalkışan, eleştiriye ve demokrasiye prim vermeyen iş bilmezleri kast ediyorum.
Kimse alınmasın.