GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
5 Nisan 2011 Salı

Aziz Kocaoğlu’nun 7 yılı üzerine…

Sabah, Varyant’a doğru yenilenen Şato’ya giderken zamanın nasıl akıp geçtiğini soruyordum kendime, kimbilir kaç nedenle, kimbilir kaçıncı kez…
Minnet ve özlemle andığımız Piriştina’nın vefatından sonra İzmir Büyükşehir’in koltuğuna oturan Aziz Kocaoğlu’nun 7’nci yılını devirmiş olmasıydı bana bir kez daha zamanı hatırlatan.
7 yıl boyunca yaptıklarını ve yapacaklarını anlatacaktı medyaya Aziz Başkan; eh, belki biraz da yapamadıklarını…
*
İzmir basını neredeyse tam tekmil, Şato’nun bahçesindeki kahvaltı faslını tamamlayıp basın toplantısı için salondaki yerlerini almıştı gittiğimde. Ve Başkan konuşuyordu.
Geciktiğim bölümde bir şey kaçırmamış olduğumu öğrendikten sonra, ilgim kimi zaman dağılsa da Aziz Bey’in anlattıklarını ‘yeni ne duyabilirim’ isteğiyle dinledim.
Yeni olan üç konu vardı Başkan’ın anlattıkları arasında.
Akdeniz’in gücünü arkasına almadan İzmir’in marka kent olma yoluna çıkamayacağından hareketle, kentte ‘Akdeniz Akademisi’ kurulacağını, İzmir’i bir tasarım kenti yapmayı hedeflediğini söylemesiydi birincisi.
Bir diğer ilk, 4 sendika ile yaptıkları anlaşmaydı. Belediye kadrolarında zaman içinde oluşmuş ücret dengesizliğini gidermek için bir ek sözleşme yaptıklarını (ki bunun ayrıntısı haberlerde var) açıkladı Aziz Bey.
Üçüncü dikkat çekici açıklama ise bir meslektaşın ‘Basmane’deki ayıp çukurdan ne zaman/nasıl kurtulacağımız’ sorusuna verdiği yanıtla geldi.
Yüksel Çakmur’un kulaklarını çınlatan(!) Aziz Kocaoğlu, “EGS ve Güçbirliği, Danıştay’daki dava sonucunun beklenmesinden yana, onu bekliyorlar. Açık söyleyeyim, kafamdan orası için pek çok şey geçiyor. Baktım olmuyor, tıpkı Aşık Veysel Rekreasyon Alanında olduğu gibi düğümü keser yolumda yürürüm” dedi. Basın toplantısından sonra ısrarla ‘o düğüm nasıl kesilecek’ diye sormama rağmen, daha fazla renk vermedi. Ama Aziz Bey, çukurla ilgili ilk kez bu kadar sert/net/kararlı görünüyordu; hepimizin yorumu böyle oldu.
*
Basın toplantılarının bana göre en sahici/samimi kısmına, toplantı bittikten sonra başkanla oturup karşılıklı sigara tüttürülen anlara gelirsek…
Gülerek, karşılıklı iğneleyerek sorulan ve cevaplananlar arasında bir meslektaşın seçimlere yönelik sorusuna, ben de şu soruyla katkıda bulundum:
“Siz bana birkaç ay önce, seçimlerde İzmir’de CHP’nin alacağı yüzde 50 ve üzerinin başarı, yüzde 50 altının ise başarısızlık olacağını söylemiştiniz. Bu rakamda ısrarlı mısınız? Gerek Gürsel Tekin’in, gerekse Süheyl Batum’un başarı çıtasını yükseltip yüzde 70-75’lerden bahsetmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Aziz Başkan’ın cevabı, ‘Sallamak/atmak serbest, isteyen istediğini söyler” oldu.
“CHP’nin İzmir’de başarısız olması halinde fatura kime çıkar sizce?”nin yanıtı ise, günün en anlamlı yanıtıydı. Aynen şöyle dedi:
“Eğer CHP, İzmir’de başarısız olursa, bunun sorumlusu ben olurum. Başarılı olursa onu üstlenmede bana sıra gelmez nasıl olsa!”
Beni en sevindiren, daha doğrusu umutlandıran açıklamalarından birini, İkiçeşmelik’le ilgili sorum üzerine verdi Aziz Başkan.
Kent merkezin tartışmasız ‘en çirkin/ucube’ yeri olan İkiçeşmelik’le ilgili projenin başlayıp sonuçlanmasının çok uzun zaman alacağından yola çıkarak, ‘spotçuların oradan hemen uzaklaştırılmasının, neredeyse ana caddeye de birkaç koltuk-masa atacak denli fütursuzlaşan bu esnafın öncelikle kaldırılmasının mümkün olup olmadığını’ sordum ve cevaptan kesinlikle mutlu oldum.
Önümüzdeki hafta buradaki esnafla toplantı yapılacağını ve bu yönde hazırlık olduğunu söyledi Kocaoğlu. Toplantı sonrası bürokratlarıyla birlikte İkiçeşmelik’ten Agora’ya kadar yürüdüğünü ve spotçuların işgallerine bir kez daha sinirlendiğini, bazı acil talimatlar verdiğini öğrenmek, doğrusu o çirkin güzergahı maalesef her gün kat etmek zorunda kalan milyonlarca insandan biri olarak, beni kesinlikle mutlu etti.  
*
Gerek basın toplantısı, gerekse bir grup meslektaşla Şato’nun bahçesinde sigaralarımızı tüttürürken yaptığımız sohbette, hep şu soruyu sorarken buldum kendimi.
Başkan’ın anlattıkları, elimizdeki ‘7 yılda neler değişti’ sorularının uzun yanıtlarına/hizmetlere rağmen, neden ‘Kocaoğlu algısı’ onu ‘efsane’ yapmaya yetmiyordu?
Önündeki 3 yılda neler yaparsa bu algıyı değiştirebilirdi? Yapabilir miydi? Efsane olabilir miydi?
Bu akşam (20.30’da) iki meslektaşımla, Ümit Yaldız ve Nedim Atilla ile Ege Tv’deki “Söz Meclisten İçeri” programında bu sorunun yanıtı üzerinde yoğunlaşacağız. Bekleriz efendim!