GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Gönül Soyoğul
YAZARLAR
4 Mart 2011 Cuma

’‘Hayır’’dan vazgeçiyorum, ’‘yetmez ama evet’’e dönüyorum!

Ergenekon davasından yargılanan Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan’’ın birlikte kaldıkları Silivri 4. No’’lu Cezaevi’’ndeki iki kişilik koğuşları, bir gece yarısı değiştirildi.
İki gazeteci (fiziki olmasa da ruhen) itilip kakılarak, Silivri 1 No’’lu Cezaevi’’ne nakledildi.
Yazılı bir açıklama yapan Balbay’’ın avukatı Hüseyin Ersöz’’ün anlattıklarından öğreniyoruz; Balbay cezaevinin bir ucundaki F-3 koğuşuna, Özkan ise cezaevinin diğer ucundaki B-3 koğuşuna/hücresine yerleştirilmiş ki; Ersöz, ’“Bu durum Balbay ve Özkan'ın hiçbir şekilde bir araya gelmemesi için yapılmıştır. Zira farklı bloklarda bulunmaları sebebi ile avukat görüşüne giderken koridorda dahi görüşmeleri mümkün değildir" diyor.
Yani cezaevinde olmaları besbelli yetmemiş; ’‘tecrit’’ cezası da eklenmiş tutukluluk sürelerine. Ki bu iki gazeteci de henüz sanık; haklarında mahkumiyet kararı yok bildiğiniz gibi’…
*
Avukat Ersöz’’ün açıklamasından öğrendiklerimiz, bunlarla sınırlı değil.
Mesela Balbay’’ın kaldığı koğuş, AIDS, verem hastaları ile olağanüstü geçimsiz kişilerin en fazla 10-15 gün kaldıkları müşahede koğuşlarından.
İnşaatı yeni bitmiş ama onlarca eksiği bulunan koğuşun tuvalet ve banyosunun harç artıklarından ayın yüzey görüntüsünü andırdığını,
Havalandırmaya açılan kapısının kilidi ve tokmağının olmadığı için kapanmadığını, kapının altındaki 4 parmaklık açıklığı soğuktan korunmak için Balbay’’ın battaniye ve yatağı ile örtmeye çalıştığını,
Ayrı bir lavabo olmadığı için bulaşıkları tuvalet lavabosunda yıkamak zorunda olduğunu,
Daha önce tuvaleti kullanan kişilerin pislikleri temizlenmeden bırakılan hücredeki tuvaletin giderleri harç dolu olduğundan sifonların kullanılamadığını,
Hücre pencerelerinin 80’’e 100 cm olduğunu, 4 dilimli petekle ısıtıldığını,
Pazartesi günü dilekçe verilmesine karşın halen tv seyretme ve gazete okuma imkanı verilmediğini de öğreniyoruz aynı açıklamadan...
*
Ve bu haberin mürekkebi kuramadan, bu kez peş peşe, gazeteci göz altılarını duyuruyor ajanslar, haber siteleri, televizyonlar’…
Bir süre önce adını ’‘sıradaki gazeteciler’’ kapsamında görüp içimin cız ettiği isimlerden biri, Nedim Şener de var aralarında.
Bugüne kadar sekiz kitabı yayınlanmış, gazetecilik örgütleri yanında sivil toplum kuruluşlarından da ödüller almış, 2010 yılında merkezi Avusturya'da bulunan Uluslararası Basın Enstitüsü (International Press Institute) tarafından dünya genelinde ismi belirlenen 60 "Basın Özgürlüğü Kahramanı" arasında yer almış Nedim Şener de Ergenekon’’dan gözaltında’…
İstihbaratçı polislerin başvurusu üzerine ’‘Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları’’ isimli kitap nedeniyle, 28 yıl hapis cezasıyla yargılanan Şener’’in evi de diğer gazeteciler gibi ’‘sabaha karşı’’ basılıyor. Bir hafta önce kalp ameliyatı olan eşi yakınlarının evine götürülüyor; fenalaşınca hastaneye kaldırılıyor..
Şener, evinin aranmasından sonra süresi belli olmayan gözaltı için emniyete götürülürken, ’“Yaşasın basın özgürlüğü. İçişleri Bakanı’’na selam olsun’’’’ diye bağırıyordu.
*
Ve Ahmet Şık.
Daha ortada Ergenekon yokken Nokta’’da 'Genelkurmay'ın medya andıcını ortaya çıkaran, meslektaşı Ertuğrul Mavioğlu ile birlikte  "Kontrgerilla ve Ergenekon'u Anlama Kılavuzu" ile "Ergenekon'da Kim Kimdir" adlı kitapları bir yıl önce yazan... Ergenekon’’un varlığını sulandırmak bir yana devletteki derin ilişkileri tüm çıplaklığıyla ortaya koymaya çalışan bir gazeteci’…
Kirli ilişkileri gün yüzüne çıkarmaya çalışan bir gazetecinin Ergenekon’’la nasıl ilişkilendirildiğini dehşet içinde anlamaya/bilgi almaya çalışırken öğreniyoruz ki, Şık’’ın hazırlığını sürdürdüğü henüz çıkmamış kitabı, ’‘Fethullah Gülen ve cemaati’’ üzerine’…
Elbet kuşkuluyduk ama test edilip onaylanmış oldu, bu (şimdilik) son ev baskınları/göz altılarıyla’…
Radikal Gazetesi muhabiri/yazar Ertuğrul Mavioğlu’’nun da dediği gibi, bugünlerde ’“düşünen, konuşan, yazan, çizen herkesin başına böyle bir saldırının gelmesi söz konusu.
Açık söylemek gerekirse normal bir ülkede yaşıyor olsak kıyametin kopması gerekir. Çıkmamış kitaba siz nasıl don biçersiniz? Kaldı ki, nasıl olur da yıllarını derin devletle mücadeleye vermiş bir gazeteciyi derin devletle nasıl yan yana koyarsınız?’”
İleri demokrasi dedikleri, bizim bir türlü anlayamadığımız demek ki buymuş.
’‘Türk basınının Amerika’’dan/Avrupa’’dan bile daha özgür’’ olduğunu söyleyen yetkililerinin özgürlük anlayışı, demek ki böyle bir şeymiş.
Ama bunlar yetmez!
Referandumda 12 Eylül’’le hesaplaşmaya(!) ’‘hayır’’ demiştim; aklım başıma ancak geldi, şimdi oyumu geri alıyorum ve ’‘yetmez ama evet’’e çeviriyorum.
Gözaltılar, tutuklamalar, ev basmalar, dava açmalar falan yetmez.
Devam edin. Hala anlamayanlar için, Amerika’’dan daha özgür basın nasıl oluyormuş, fikir hürriyeti, yazma/okuma özgürlüğü nasıl oluyormuş, daha daha örneklerle anlatın/gösterin bizlere.
Bunca kalem erbabı, bugüne kadar anlatamadı yapılanları.
Siz devamını getirin. Lütfen!
Sağ gösterip sol vurmaya devam edin ki, milletin aklı iyice karışsın, suçluyu suçsuzu ayırt edemez hale gelsin ve sonunda "hepsi çeksin cezasını’” desin.
Yapılmak istenen de bu değil mi zaten?
Bütün AKP karşıtlarından topluca kurtulmak!