GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
3 Kasım 2023 Cuma

Avrupa sürdürülebilir gıdadan vaz mı geçiyor?

Avrupa Birliği ve AB Parlamentosunun son savaş günlerindeki ikiyüzlülüğü, güvenilmezliği malum. Başka sıkıntılar da var.

Üyesi olmaktan sevinç duyduğumuz Slow Food ile Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu arasında 2023 başından bu yana soğuk rüzgarlar esiyor. Sow Food önceki gün bir açıklama yaparak, “Avrupa Komisyonu sürdürülebilir gıda sisteminden vazgeçiyor”dedi. Bu iddia önemli. Slow Food tarafından dile getirilince önemi daha da artıyor:-.

17 Ekim günü çalışma programını Avrupa Parlamentosu’na sunan Avrupa Komisyonu, gıda sistemlerini dönüştürmenin artık kendi önceliği olmadığını açıkça ifade etti. 2024 çalışma programında hayvan refahı ve sürdürülebilir gıda sistemlerine ilişkin vaat edilen önerilerin yer almadığı görülüyor. Gıda sistemlerinin mevcut krizlerin giderilmesinde oynayabileceği rol ve mevzuatın bunu desteklemedeki rolü göz önüne alındığında bu çok büyük bir ihmal aslında.

Avrupa Komisyonu, yasama sürecini başlatan, ayrıca Birliğin yürütme organı olarak AB müktesebatını, bütçeyi ve programları uygulamaktan ve idari denetimden sorumlu kurum... Avrupa Komisyonu, her bir üye devletten bir kişinin yer aldığı, 5 yıl için seçilen 27 üyeden oluşur. Bu kişilere “komiser” adı verilir. Her komiser bir veya daha fazla AB politikasının yürütülmesinden sorumludur. Komisyon adeta bir Bakanlar Kurulu gibi faaliyet gösterir. Komisyon’da komiserlerin yanı sıra, Avrupa Birliği görevlilerinden oluşan 25.000 kişilik bir idari teşkilat da mevcuttur.

Slow Food açıklamasında, “AB Başkanı von der Leyen’in bir tavır alması ve “Tarladan Sofraya Stratejisinin” boş bir vaade dönüşmemesini sağlaması için çok geç değil” denildi...

Slow Food Genel Sekreteri Marta Messa Komisyonun önümüzdeki aylara ilişkin siyasi stratejisini şöyle yorumlamış: Sürdürülebilir gıda sistemleri kanunu, hayvan refahı kurallarındaki revizyon, menşe etiketleme kuralları ve Pestisitlerin Sürdürülebilir Kullanımı Yönetmeliğine ilişkin belirsizlik de dahil olmak üzere teslim edilmemiş önemli dosyaların sayısı göz önüne alındığında Slow Food, çok daha fazlasına inanıyor. Aslında “Tarladan Sofraya Stratejisinin” başarılı olması için yapılması gerekenler belli ama yapılmıyor.

Öte yandan, Komisyon’un AB’de yeni GDO’ların serbestleştirilmesi yönündeki önerisine ilişkin tartışmalar çalışma programında kalmaya devam ediyor ve bu durum, tarımsal ekolojiye geçişi desteklemek yerine biyoteknoloji çözümlerinin kullanılabilir hale getirilmesine öncelik verildiğini gösteriyor.

Son olarak, Komisyon’un öncelikleri arasında yeni bir madde yer aldı: “Çiftçiler, gıda zincirindeki paydaşlar ve vatandaşlarla daha fazla etkileşim kurarak, sürdürülebilir gıda sistemlerine geçiş konusunda birlikte çalışarak AB’de tarımın geleceği konusunda stratejik bir diyalog.”

Slow Food, çiftçiler ve vatandaşlar da dahil olmak üzere paydaşlarla diyaloğun adil gıda politikası oluşturma açısından çok önemli olduğuna inanırken, odağın “gıda sistemlerinden”“tarım”a kayması, gıda sistemlerinin gıda üretiminin ötesindeki etkilerinin daha az dikkate alınabileceğine dair endişe verici bir sinyaldir. Örneğin gıda ortamlarının sağlıklı beslenmeye erişimde oynadığı önemli rol veya gıda endüstrisi ile çiftçiler arasındaki güç dengesizliğinin giderilmesi gibi. Slow Food, bu yeni stratejik diyaloğun, Slow Food da dahil olmak üzere sivil toplumun yıllarca süren yapıcı diyaloğunu göz ardı etmek istemesinden ve bunun yerine temel mevzuatı daha da geciktirmesinden endişe ediyor.

İklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı ve kirlilikten oluşan üçlü gezegensel krizlerden beslenmeye bağlı hastalıkların yayılmasına, erken ölümlere ve yaşam maliyeti krizine kadar şu anda karşı karşıya olduğumuz birbiriyle bağlantılı çok sayıda kriz, gıda sistemimizin başarısızlıklarını daha da vurguladı . Tedarik zincirindeki aksaklıklar ve gıda fiyatlarındaki enflasyonist artışlardan en çok düşük gelirli haneler ve küçük ölçekli gıda üreticileri etkilenirken, büyük sektör oyuncuları karlarının istikrarlı bir şekilde arttığını gördü.

Slow Food DirektörüMadeleine Coste ise“AB liderlerinin, geçen yıl Ukrayna’da savaşın patlak vermesinden bu yana tarımsal sanayi ve muhafazakar politikacıların ana iddiası olan, Avrupa’nın “dünyayı beslemek” için gıda üretimini yoğunlaştırması gerektiği yönündeki yanlış anlatıyı reddetmenin zamanı geldi”diyor.

Gerçek şu ki, gıda sistemlerimizin sürdürülemezliği ve adaletsizliği ortadan kalkmıyor; bir yandan da Kovid-19’dan toparlanmayı da içeren devam eden krizler, yaygın kuraklıklar ve aşırı seller, devam eden çatışmalar ve artan yaşam maliyeti herkes için derin endişe yaratmaya devam ediyor. Hareketsizliğin iklim, biyoçeşitlilik, bizim ve hayvanlarımızın sağlığı ve refahı üzerindeki maliyeti milyarlarca doları temsil edeceğinden göz ardı edilemez.

Slow Food, önümüzdeki hafta 8 Kasım’da Brüksel’de Good Food Good Farming tarafından düzenlenen “Gıda Sistemlerini Masaya Geri Döndürün” protestosunda AB liderlerini sözlerini tutmaya çağıran çok sayıda sivil toplum grubu arasında yer alacak.