GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
15 Şubat 2014 Cumartesi

An itibariyle İzmir’in siyasal tablosu!

CHP’deki aday sancısı, DSP’nin flaş transferleri İzmir’deki yerel seçim dengesini nasıl etkiler? Yanıtını arayacağımız soru bu. Öncelikle CHP’deki sarsıntı öyle birkaç günde gelip geçecek gibi görünmüyor. Çünkü tasfiye ve ihanet duygusu sadece İzmir’de değil ülke genelinde yaşanıyor. Hani Edirne’den Ardahan’a denir ya… Aynen öyle!
Ülke genelinde kadroyu neredeyse tamamen değiştiren Kılıçdaroğlu, bunu yaparken adaletli davranmamakla suçlanıyor. Yerel dengeleri belirli kişilere/yapılara teslim ederek parti içinde önemli bir kesime siyaset yapma şansı tanımayan CHP yönetimi, DSP’ye gidenlere bu açıdan haklı bir gerekçe yaratıyor.
Sonuç itibariyle de DSP’nin de intikam duygusuyla yanıp tutuşan güçlü adaylarla topa girmesi yerel seçim dengelerini önemli ölçüde değiştireceğinin sinyallerini veriyor.
Başlangıçta Güzelbahçe ve Torbalı’dan ibaretmiş gibi görünen DSP rüzgârı Menderes, Dikili gibi ilçelerde de esmeye başladı. Balçova’da Semra Aksakal ile Konak’ta da Tartan gibi güçlü bir figürün her an bu yarışa katılacak olması başka hangi ilçelerde kimlerin sırada olduğunu göstermeye yetiyor.
Dahası CHP’nin Karşıyaka’da yaptığı vahim hata DSP’yi bu ilçede de öne çıkarabilir.
CHP aday adaylarının sürüklediği ‘Göztepeli başkan istemiyoruz’ kampanyası, Karşıyaka gibi kendisini ‘35 buçuk’ olarak ifade eden bir kentte karşılık bulabilir. Kaldı ki 2011 genel seçimlerinde 93 bin oy farkını kabul etmekte zorlanan Binali Yıldırım’ın 2,5 yılda yapamadığını CHP birkaç saatte yapmıştır. Konak adayını Karşıyaka’ya atayarak…
Öte yandan CHP’nin Konak adayı gösterdiği Baro Başkanı Sema Pekdaş’ın maruz kaldığı ağır saldırıları hafife almamak gerekiyor.  Baro Başkanı sıfatıyla verdiği bir röportajdan cımbızlanan birkaç satırın başta DSP’ye göz kırpan Hakan Tartan olmak üzere ağırlıklı olarak CHP aday adayları tarafından kullanılması sahanın önemli bölümünde ciddi bir erozyon yaratabilir. Bilhassa Alsancak-Güzelyalı aksında…
Üstüne Tartan’ın DSP ya da AK Parti adayı olarak sahaya indiğini düşünün. Ne derseniz deyin. Tartan’ın İzmir’in bu bölgelerinde ciddi bir karşılığı vardır. Karşıyaka ve Konak gibi CHP açısından İzmir’in yükünü taşıyan iki ilçedeki tabloya baktığınızda durum hiç de iç açıcı görünmüyor. Tabi ki şimdilik… Gerçi saldırılar karşısında çoğunlukla sessiz kalan Sema Pekdaş, konuşmaya, kendini savunmaya başlarsa, sis bulutunu dağıtabilir.
Baro Başkanı olarak sadece KCK’lılara yapılan haksızlığa değil Ergenekon, Balyoz gibi TSK personeline, Cumhuriyetçilere, Kemalistlere yapılanlara da sessiz kalmadığını, başta Dursun Çiçek olmak üzere birçoğuyla hala mektuplaştığını, Gezi Parkı’nda ‘eli sopalı polis rezaletini’ ülkeye duyurup Ali İsmail Korkmaz gibi vahim kayıpların yaşanmaması için canhıraş bir mücadele ortaya koyduğunu, İzmir Büyükşehir Davası’nda ‘adalet’ arayışına omuz verdiğini anlatsa inanıyorum ki çok şey değişir.
Ama Konak’ta Hakan Tartan’ı inkâr etmek büyük bir yanılgıdır. Üzerine İlknur Denizli gibi savaşçı bir karakteri düşündüğünüzde yarışın kıran kırana geçeceği ortada. Nerede Konak’ta… İki gün öncesine kadar ‘uzak ara CHP alır’ dediğimiz ilçede.
DSP’yi konuşuyoruz ama MHP’yi de unutmamak lazım.
Murat Taşer’li MHP ilk kez İzmir’de yerel seçim partisi oldu.
Hem Taşer’in performansı hem de ilçe adayları alkışlanıyor.
Dikili, Aliağa, Bayındır, Foça, Bergama, Kemalpaşa, Urla, Kınık, Kiraz ve Torbalı gibi ilçelerde MHP’nin seçimi kazanabilecek durumda olduğu iddia ediliyor. Yaptığım araştırmalar iddiayı teyit ediyor. Metropol alanda Bayraklı, Konak, Gaziemir gibi ilçelerde de parlak adayları var. Önceki seçimlerde en çok 2–3 ilçede varlık gösteren MHP’nin bu kez bu kadar çok ilçede ‘iddialı’ kabul edilmesi 30 Mart akşamına ilişkin senaryoları gözden geçirmemizi zorunlu kılıyor.

İşçi Partisi de tıpkı MHP gibi ilçelerdeki tabanını CHP’ye kaptırmayacak adaylarla yola çıktı.
Ve kentte yerel seçim sancısı CHP üzerinden tavan yaparken bu durumda en fazla rahatlayan isim Binali Yıldırım’dır herhalde...
Operasyonlar ve havuz iddialarıyla sarsılsa da rakibin içinde kopan fırtınalar Yıldırım’ı olduğu kadar AK Parti adaylarına da rahat bir nefes aldırmış olabilir.
Demem o ki, İzmir bir süreliğine de olsa ‘genel seçim’ atmosferinden kurtulup ‘yerel seçim’ iklimine girdi. Başkanları, yazılanları, çizilenleri konuşuyoruz.
Adayların o ilçelerdeki karşılığını, seçimin riskini tartışıyoruz.
AK Parti açısından metropoldeki en iddialı ilçeler olan Bayraklı, Karabağlar ve Buca’da yaşanan yerel fırtınalar iktidarın adaylarını motive etmeye yetiyor.
Aday tercihinin bizzat CHP tabanı tarafından sorgulanması bu ilçelerde güçlü aktörlerle sahaya inen AK Parti’nin ekmeğine yağ sürerken DSP’nin bu ilçelerde güçlü figürlerle topa girmesi seçimi düpedüz riske atmaya yetebilir.
Ve CHP’lilerin intikam duygusuyla yanıp tutuşmaları, pireye kızıp yorgan yakma refleksini tetikleyebilir. Karşıyaka, Bayraklı, Karabağlar ve Buca’daki DSP adayları İzmir’in yerel seçim dengesinde çok şeyi değiştirir.
Ülke genelinde eser hâkim rüzgârlar CHP’nin yelkenini sonuna kadar şişirse de CHP’nin aday belirleme sürecini eline yüzüne bulaştırmış olması, bu rüzgârlardan yeterince yararlanmasını engelliyor. CHP küskünlerini ikna edip aday gösterilenlerin altını sağlıklı isimlerle doldurup kısa sürede sahaya indirebilirse maçı çevirebilir.
Yoksa CHP açısından işler sarpa sarmaya başlamıştır. Benden söylemesi…
Tabi ki İzmir’deki her türlü başarı ya da başarısızlık Kılıçdaroğlu’ndan da önce Kocaoğlu’nun hanesine yazacaktır. Ve de küskünlerin motivasyonunu arttıran husus da budur esasen. Kocaoğlu’na, Kılıçdaroğlu’na ders verme, had bildirme güdüsü…
Aklıselim seçmen ‘Kişisel bir hesabı görmenin sırası mıdır şimdi?’ diye sorsa da intikam ateşini söndürmek, hesabı seçimden sonraya ertelemek şimdilik mümkün görünmüyor.
Bugün itibariyle seçime tam 43 gün var. Hem uzun hem de oldukça kısa bir zaman…
CHP Konak ve Karşıyaka’dan istediğini alamaz, kritik diye saydığımız ‘Bayraklı, Karabağlar ve Buca gibi’ büyük ilçelerde de zafiyet yaşarsa 30 Mart sandığında her türlü sürprize hazır olmak lazım. Bu ilçelerde seçimin kaybı da dâhil her türlü sürprize…
Diyeceksiniz ki efendim bu konjonktürde mümkün mü? 2009’da CHP rüzgârı kasırga gibi eserken Tire’de seçimi Demokrat Parti’nin nasıl kazandığını, Bayındır’ın neden AK Parti’ye gittiğini doğru okumak lazım. Her ikisi de aday belirleme sürecinin hatalarının ürünüdür. Kaldı ki 40 gün sonra bu ülkede gündeme dair kimse garanti veremez. Rüzgârın nereden kimin için eseceği, hangi adayın/partinin yelkenini şişireceği belli olmaz.
CHP doğru adaylarla 30’da 30 yapma fırsatını yaşanan sancılı süreç nedeniyle riske atmış görünüyor. Toparlama şansı tabi ki var. Ama DSP Genel Başkanının ‘Masum’ davetleriyle işler biraz sarpa sarabilir. Hepsi bu.