GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
24 Nisan 2023 Pazartesi

Yine bahar geldi…

Türkiye’nin bugününe dair söylenen sözün, 1980-2023 döneminin getirdiklerinden bağımsız bir değeri olamaz.

1960 ihtilalinin, 1971 muhtırasının, 1980 darbesinin hakeza getirdiklerinin sistemde yol açtığı dönüşümleri doğru bakış açısıyla ele almadan bugüne dair söz söylemek çok anlamlı değil. 

1980 darbesi, 24 Ocak kararlarını hayata aktarırken liberal dönemi başlatmayı amaçlıyordu; fakat yanı sıra, kamusal alanda İslam normlarını öne çıkaran bir dönemin de kapıları aralanmıştı.

Kenan Evren’in liderliğini yaptığı dönüşümde, Turgut Özal’ın önü açıldı. Böylece, ticaret burjuvazisinin öne çıktığı bir yanı İslam bir yanı liberaldönem başladı. 2002 yılında da AKP ve Erdoğan ile zirveye ulaştı.

Şunu söylemeye çalışıyorum; Erdoğan ile anılan 21 yıllık dönemin eleştirisi, aslında 40 yıllık neo liberal dönemi kapsar. Ve seksenden itibaren olan bitende Batı’nın oynadığı rol belirleyicidir.

Durumu şöyle de ifade etmek mümkün; Cumhuriyet devrimi, yetmişli yıllarda yükselişe geçen tükenişi izleyen iki binli yılların çöküş süreciyle nihayet yıkılışın eşiğine geldi.

Bununla birlikte, yeni başlangıçlar için, 14 Mayıs seçimlerinin Milat olabileceği konusunda iyimser olmakta yarar var.

Küreselleşen kapitalizmin neo liberal döneminde Türkiye’nin bir diğer handikabı da vasatlaşma oldu.

Kırk yıl içinde öyle bir paradigma çökmesi yaşandı ki kamusal yaşam normları yerle bir olurken bilim ve siyaset vasatların işgali altında kaldı.

Her şeyin ucuzuna ve kolayına teşne hale gelen okumuş zümre vasatlaştı. Bilginin ve değerlerin metalaştığı, değerlinin yerini önemlinin aldığı ülkede, görüntü ve gösteriyle hemhal gündelik hayatın bayağılığı olağanlaştı.

Bugünün entelektüeli, aydını, yarı aydını, İslam soslu neo liberal dönemde vasatlaşmanın getirdiği kolaylığı ve ucuzluğu çok sevdi.

İşte yine bahar geldi… İki kere dünya savaşı çıkararak yüz milyondan fazla insan öldüren emperyal güçlerle kucak kucağa, Ermeni soykırımı, Kürt katliamı, Dersim vahşeti, diyecekler… Türklere, “katil” diyecekler.

İnsan haklarına dayalı devlet üzerine düşünmek, fikir üretmek yerine bağırıp çağırmak…

Yeni bir çağın şafağında, yeni hayatı, yeni toplumu, yeni insanı konuşmak yerine, içi boş kavram ve sloganlarla eğleşmek…

Yine bahar gelecek ve Türkiye yüzünü Batı’ya dönecekse, kurulmakta olan yeni dünya düzenini anlamak asıl meselemiz olmalı.

Aksi halde, sistemin periferisinde, dayatılan koşullara boyun eğmek zorunda kalacağız.