GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
13 Ocak 2024 Cumartesi

Yılmaz Büyükerşen belediyeciliği...

Seksen Darbesi öncesinde CHP’li belediyeler, belirgin olarak rakiplerinden farklı bir model ortaya koyuyordu. Karaborsa ve pahalılığın en önemli sorun olduğu dönemde Tanzim satışlar ve yine konut kooperatifçiliğine öncülük etmiş isimler hep CHP’li büyükşehir belediye yönetimleri idi. Vedat Dalokay, Ahmet İsvan ve İhsan Alyanak bu konuda akla gelen isimlerdir.

Son dönemlerde ise CHP ve diğer partilerin belediyeciliği birbirine çok benzemeye başladı. Hizmet belediyeciliği, kenti binalardan ibaret gören kent yöneticiliğine neo liberal ideoloji rehberlik eder hale geldi. Belediye şirketleri, taşeron işleri, ihaleler en önemli belediye faaliyetine dönüştü.

Ama yirmi beş yıl önce dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in Eskişehir’den adaylık önerdiği bir Profesör Yılmaz Büyükerşen ile yeni bir hikaye yazılmaya başlandı. Birçok yerde DSP belediye yönetimlerini kazanmıştı ama Eskişehir’de başka bir kent yönetim anlayışı dikkat çekiyordu.

Belediyenin şehre müdahaleleri ve uygulamaya konan projeler ile şehir dikkat çekici bir şekilde güzelleşiyor ve diğer şehirlerde olmayan bir kimlik kazanmaya başlıyordu. Büyükerşen’in ikinci döneminden itibaren Eskişehir, şehir görmek isteyenler için gezi rotası haline gelmişti bile. Yerli ve yabancı kent yöneticileri sırf bu nedenle Eskişehir’e ziyaretlerde bulunmaya başlamışlardı.

Üzerinden on beş yıl geçmiş. Ege Üniversitesinde Rektör danışmanlığı yapmaya başlamıştım. Rektör Prof. Dr. Candeğer Yılmaz hocamıza, “hocam bu öğretim yılı açılış konferansı için Yılmaz hocayı davet edelim” demiştim. O da memnuniyetle kabul etmiş ve peki hangi konuda konuşma yapsın ki deyince, “Kent ve Üniversite” karşılığını vermiştim.

Yılmaz Hocamız bu konuda güzel bir konferans verdi. Konuşmaya şu sözlerle başladı: “Benden hep ya üniversite ya da kent hakkında konuşma istendi bugüne kadar. İlk defa bu ikisini birlikte konuşma fırsatı veren bir konuşma istendi. Bundan çok memnun oldum. Çünkü kent ve üniversite kavramları birbiriyle çok alakalı kavramlar.”

Konuşmasında dikkat çekici bir iki cümleye daha yer verelim. “Üniversitelerin ve şehirlerin tarihi paralellik gösterir. Şehir olmayan yerde üniversite olmaz. Üniversitesi olmayan bir yerleşime de şehir diyemeyiz… Bugün üniversiteler de şehirler de yaralı maalesef.”

Farklı bir şehircilik anlayışı sergileyerek, şehre yaptığı yatırımlar ve hayata geçirdiği projelerle Büyükerşen, Eskişehir’i marka değil, kimlikli ve medeni bir yer haline getirmeye yaptığı katkı ile farklı bir belediyeciliğin mümkün olduğunu göstermiştir. Marka değil, kimlik diyerek şunu kastediyorum. Şehri bir pazarlama mekanı olarak görmeyip, orada yaşayan ve kenti kent yapan hemşerilerin yaşam kalitesini ve yaşadıkları şehre bağlılıklarını artıran özelliklere önem vermek, kimlikli kent yaratmak demektir.

Kültür, sanat, eğitim ve spor alanlarının çoğalması ve medeni/modern yaşam alanı anlamında kente yapılan en önemli yatırımlardır. Ve bunların rastgele değil, kent estetiğine uygun olması da son derece önemlidir.

Bozkır’da plaj, opera binaları ve müzeler…

Tam yirmi beş yıl süren bu yönetim anlayışını sonucunda, model alınacak bir belediyecilik uygulandı Eskişehir’de. Bu hem partiler tarafından hem de akademik olarak incelenmesi gereken bir dönüşümdür.

Hiç bilmediğiniz bir şehre girdiğinizde, orada kent yönetimini nasıl hissedersiniz? Temizliği ile mi, park ve bahçeleri ile mi, yol ve köprüleri ile mi? Eskişehir bunlara ek olarak başka bir şehir estetiği ve düzenlemesi sizi karşılar.

Yılmaz hocamızla o gün bir röportaj yapmıştım. Bu röportaj Ege Üniversitesi rektörlük yayını olan EGEDEN Dergisinde yayınlanmıştı. Röportajın içeriğini dikkate alarak şu başlığı atmışız. “Bir şehir yalnızca yatırım, alt yapı, asfalt demek değildir.”