GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
4 Ocak 2024 Perşembe

Siyasette şark tarzı

Yüzyıl oldu, Muasır Medeniyet hedefi konalı. Daha önce de girişimler vardı ama net hedef Cumhuriyetle konuldu. Şark tarzından uzaklaşıp, Batılılaşmaya yelken açacaktık.

Kul değil, yurttaş olacaktık. Birey olup, aklımızı kullanacaktık. Yani aydınlanma ile cemaat bağlarından sıyrılacak ve aklını kullanan bireyler yaratacaktık. Mesafe de aldık aslında belli bir süre.

Ama sonra modernleşme sürecimiz dümdüz gitmedi. Teklemeye başladı. Modernleşmeye direnmeye başlayan veya postmodern koşullar içinde geleneksel olan tekrar kendini üretmeye başladı.

Laikliğe karşı inanç grupları tekrar dayanışma örgütleri olarak görünür hale geldiler. Sünni Tarikatlar ve Alevi örgütleri post modern dönemde birçok kişi için dayanışma alanı haline geldi. Buna hemşehrilik dernekleri eşlik etti yaygın olarak.

Göçle büyük kentlere yığılan kitleler, kent ortamında uyum mekanizmalarını bu dayanışma ağları ile sağlamaya çalıştılar. Konut, iş ve diğer pek çok maddi ihtiyacını bu şekilde çözmeye gayret ettiler. Birey olarak kent ortamında yaşamak kolay değildi. Geleneksel bağlarını kent ortamında yeniden üreterek sadece maddi ihtiyaçlarını karşılamıyorlar, aynı zamanda kültürel yalnızlık duygusunu da erteliyorlardı.

Özellikle fiziki ve kültürel mesafe arttıkça, kent ortamında geleneksel dayanışma üretme kapasitesi de yükseliyordu. Yurt dışında daha belirgin hale gelen bu ihtiyaç ülke içinde de göçün fiziki ve sosyal mesafesine göre yükselebiliyordu.

Örneğin İzmir’de Denizliler, Aydınlılar veya Manisalılar Dernekleri ile geleneksel dayanışma üretmek neredeyse imkansızdır. Bu illerden İzmir’e gelenler için kayda değer bir fiziki ve sosyal mesafe/yabancılık söz konusu değildir. Ama Erzincan, Diyarbakır, Sivas, Tunceli ve Malatya gibi bölgelerden İzmir’e veya İstanbul’a gelenler için geleneksel dayanışma başka anlama gelecektir.

İş ve barınma ihtiyacı ile başlayan bu geleneksel dayanışma ağlarının zamanla siyasi alana yansıması da kaçınılmazdı. Nitekim uzunca bir süredir büyükşehirlerdeki yerel siyasetin en önemli dinamiği haline gelen geleneksel dayanışma ağları, kalıcı hale gelmeye başladı.

Parti kongreleri ve yerel örgütlerinde, belediye başkanlığı ve belediye meclislerindeki üye dağılımları yoğun bir şekilde yöre ve inanç derneklerine göre şekillenir hale geldi.

Kuruluş gerekçesi gelinen yörenin kültürünü veya inancı korumak şeklinde ifade edilse de, epeyce bir zamandır yöre ve inanç dernekleri bundan ziyade siyasi himayeye yönelik olarak faaliyet göstermektedir.

Bazı yazarların post modern kabileler olarak da adlandırdığı bu oluşumları sivil toplum olarak ifade etmek doğru değildir. Çünkü toplumun genel yararından çok belli bir çıkar grubu şeklinde örgütlenmişlerdir. Ayrıca modern anlamda demokratik bir katılımdan ziyade himayeyi hedeflemektedirler.

Bu post modern kabilelerin en aktif oldukları dönem, yerel seçimler öncesidir. Bu koşullarda siyasi partilerin ve profesyonel siyasetçilerin en fazla kapılarını çaldıkları oluşumlar da bunlardır. Tabii, bu beraberinde bazı pazarlıkları ve himayeyi doğurmaktadır.

Yöre ve inanç derneklerinin tüzüğünde herhangi bir partinin aday belirleme sürecinde rol almak ve etkin olmak gibi bir görev tanımlanmadığı halde, en faal oldukları alanlar bunlardır. Şu sıralar yöre ve inanç dernekleri yöneticilerinin neredeyse tamamının CHP Genel Merkez koridorlarında olmasının yöre kültürü ile ne alakası olabilir ki…

Giderek katılaşan ve yaygınlaşan bu işleyiş, Cumhuriyetin gerilemesi ve şark siyasetinin kurumlaşmasına katkı yapmaktadır. Çünkü bu yapı liyakatten çok kayırmayı hedef almaktadır.