GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
23 Eylül 2023 Cumartesi

Yaşıyor...

Yıllar, yıllar önce…

“Sanat Güneşi”nin Bodrum’daki evinin salonu…

Unutulmaz bir yaz akşamı…

Henüz sofra kurulmamış…

Zaten oturup da bi’şiler atıştırdığı yok ki zaten!

Fotoğraf şöyle:

Yıllardır evi çekip çeviren hizmetlisi Fatoş

Karşısında da Zeki Müren

Son plağında yer alacak şarkıyı…

Şahane sesiyle söylüyor…

Ortalık çınlıyor…

Hizmetlisi Fatoş da ter dökerek can kulağıyla dinliyor…

Sonra…

Soruyor, Fatoş’a:

“Nasıl olmuş şarkının burası?”

Fatoş’a göre “işkence” bir buçuk saattir devam ediyor…

Uçuk kaçık, dünya tatlısı bir adam…

İnsan hizmetlisine “test ettirmek” için şarkı okur mu?

Zeki Müren okur!

Süper ve çılgın bir adam işte…

Yeri geldiğinde deli dolu…

Yeri geldiğinde adı gibi çok uyumlu ve zeki...

Dengeyi bir türlü tutturamadan(!)

Uçlar arasında gelip / giderek bu dünyadan göçtü; gitti…

O’nun billur sesi...

Bizim kuşağın kulaklarında...

Görüntüsü bile hala...

Cam gibi berrak anılarımızın zaman tünelinde dolaşıyor...

Aramızdan ayrılalı çeyrek asrı geçse de...

O’nu...

Şarkılarıyla, anılarımızda yaşatmaya devam ediyoruz...

***

Yarın (24 Eylül) ölüm yıldönümü…

Hayranlarına veda edeli 27 yıl olmuş bile...

Çeyrek asrı geçmiş...

Mesela...

Bugün 30’lu yaşlarını sürdürenler...

O’nu hiç görmedi...

Ama…

O’nun dönemini yaşamış gibi Zeki Müren’i tanıyorlar…

***

Dönelim, 27 yıl öncesine…

Yıldız tarihi; 24 Eylül 1996, günlerden Salı…

Akşam güneşi, asırlardır olduğu gibi…

İzmir Körfezi’nde batmaya hazırlanıyordu…

Tam da aynı dakikalarda…

“Sanat Güneşi”nin yorgun kalbi…

Son kez atıyor…

O kalp, dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıyordu…

San’at yaparken ölmek…

Her sanatçıya nasip olmaz…

Zeki Müren, o vedayı tadanlardan…

“Koklamaya kıyamam…” diyerek…

Şarkısını yazdığı “Manolya Çiçeği”ne benzetirdi İzmir’i…

Çeyrek asır “Manolya Bahçesi”nin sahnesinde alkışlandı…

Canı kadar sevdiği kentte son nefesini verdi…

O sırada…

Henüz 65 yaşındaydı…

***

40 yıldır yanından ayrılmayan Göksenin Çakmak

O dakikaları anlatıyor:

(Göksenin Bey, fi tarihinde lisede Felsefe Hocam…)

“Stüdyoda rahatsızlandı, makyaj odasında yaşamını yitirdi... Ambulansla Eşrefpaşa Hastanesi’ne götürdük... Yüzü tanınmayacak derecede kızarmıştı… Paşam vefat ettikten sonra insanlar birdenbire değişti… Daha önce (Ah Zeki Beyciğim bu kıyafet size çok yakışıyor) diyen terzisi, vefattan sonra, (Ben bunların parasını almadım) demeye başladı… Sonra n’aptı biliyor musunuz? Zeki Bey’in kalbine yapılan adrenalin iğnesinin enjektörünü alıp, çankasına koydu… Hayatımda bundan daha üzücü bir şey yaşamadım!”

***

Kabul etmek lazım; Zeki Müren, zor bir insandı…

Uyumak istediği zaman evdeki telefonların fişi çekilirdi…

Yatak odasının perdeleri bile siyahtı…

Gözüne siyah maske, kulaklarına mum tıkaç koyardı…

Uyurken en ufak bir bardak sesi duysun…

Evi ayağa kaldırırdı…

Yemek meselesi ayrı bir olaydı…

Yemek yemeyi çok sever ama herkesin içinde yemezdi…

Günde iki öğün O’na yeterdi…

Hareket etmezdi…

Sol ayak baş parmağında gut vardı, şeker ve kalp hastasıydı…

Çok sağlıksız yaşadı…

***

San’at Güneşi’nin, neredeyse hiç “dostu” yoktu…

Sadece arkadaşları vardı!

Onlarla…

Masasını, neşesini, eğlencesini paylaşırdı…

Doyasıya eğlendikten sonra…

Sabaha karşı İstanbul Dördüncü Levent’teki evine…

Tek başına giderdi…

Kelimenin tam anlamıyla yapayalnızdı…

(O popüler şarkısını hatırladınız mı? / Sözleri Zeki Müren’e ait…)

“Kimsesizlerin kimsesiziyim, kimsesizim… / Yalnızların yalnızıyım, yalnızım... / Dertlilerin dertlisiyim, dertliyim… / Aşıkların aşkıyım, aşığım... / İsmim Mesut, göbek adım Bahtiyar… / Yıllarca hep böyle bildiniz siz… / Mesut Bahtiyar'dan şarkılar dinlediniz...”

Böylesine bir sanatçı…

Nasıl oluyor da…

O coşkusunu, neş’esini çevresine saçabiliyordu?

Kimbilir?

Belki de hep “rol” yapmıştı; biz fark edememiştik!

***

Türkiye’nin Sanat Güneş’i…

Yaşamı boyunca “üç olay”a çok üzüldü…

Ve başına gelenleri hiç unutmadı…

***

Biri, İzmir’de geçti…

CENTO (Merkezi Antlaşma Teşkilatı) toplantısı yapılacaktı…

Büyük Efes Oteli yönetimi…

Nazikçe ayrılmasını istedi Zeki Bey’den…

Çok içerledi…

İkinci olay, babası Kaya Müren’in vefatında yaşandı…

Ünlü sanatçı büyük gazetelerin tamamına…

“Acı kaybımız” diye tam sayfa ilan vermişti…

Çankaya Köşkü’den aradılar…

Telefonun öbür ucundaki yetkili sitem ediyordu:

“Babanız için tam sayfa ilanlar verdiniz… Peki, ya sayın cumhurbaşkanımıza hak vaki olursa o zaman ne yapılacak? Tam sayfadan daha büyük ilan nasıl verilebilir?”

Zeki Müren, şokta…

Buna rağmen, kendini toparlıyor şöyle diyor:

“Benim üzüntüm bana yeter… Onu da siz düşünün…”

Üçüncü olay, hepsinden acıklı…

Neden, böyle diyorum?

Çünkü, bire bir yaşadım…

80’li yılların sonuna doğruydu…

Yeni Asır’da Yazıişleri Müdürü’yüm…

Zeki Müren, Hürriyet’ten tanırdı beni…

Bi’yığın haberini yaptığımı hatırlıyorum…

O sırada…

Bodrum Belediye Başkanı, ANAP’tan seçilen Cevat Bilgiç’ti…

Zeki Müren’in…

Taparcasına sevdiği o güzelim turistik ilçede evi vardı…

Başkan Bilgiç ve Meclis üyeleri…

Sanat Güneşi’ne müthiş bir sürpriz yapmaya karar verdi…

Sessiz sedasız…

Duvarların bile sağır olduğu bir sırada…

Paşa’nın evinin bulunduğu sokağa…

“Zeki Müren” adını koyacaklardı…

Her şey hazır olunca da…

Bodrum’un Reisi Cevat Bilgiç ve Meclis üyeleri…

Zeki Müren’i, Halikarnas Disko’ya davet ettiler…

Sürprizi anlattılar…

Adını taşıyan sokağa asılacak plaketi gösterdiler…

Havalara uçtu Zeki Müren…

Böyle müthiş bir sürprizi hiç beklemiyordu…

Tam o sırada…

Postacı geldi, Belediye Başkanı Cevat Bilgiç’in yanına…

Yıldırım telgrafı uzattı…

Telgrafı yollayan…

O günlerin SHP Bodrum İlçe Başkanı Musa Gökbel’di…

“Zeki Müren Sokağı” adına karşıydı…

Ortam buz kesmişti…

Herkes merak ediyordu…

Bir siyasetçi neden “Sanat Güneşi”nin adını çöpe attırmak isterdi ki?

Üstelik o büyük ses…

Devlet Baba tarafından…

“Devlet Sanatçısı” olarak ilan edilmişti…

Belediye Başkanı Bilgiç…

Siyasi baskıya pes etmedi, “Zeki Müren” adını duvardan indirmedi…

Aradan kısa bir süre geçti…

Bodrum’da mahalli seçim zamanı gelmişti…

Belediye el değiştirdi…

CHP’li Emin Anter, Bodrum’un Reisi oldu…

Birkaç ay sonra…

Bodrumlular bi’de baktılar ki…

“Zeki Müren Sokağı” tabelası, yerinden sökülmüş…

Bir arsaya atılmıştı…

Zeki Müren, kahroldu…

Yeni Asır’daydım, o süreçte…

“Ayıptır…” diye yazdım, bi’daha yazdım…

O günkü Bodrum Belediyesi…

İnatla tabelayı alıp, durması gereken yere asmıyordu…

Bodrumlular, yerel medya, İstanbul gazeteleri ateş püskürüyordu…

Hatta…

“Sanat Güneşi”, ortalığın harman olduğu o süreçte beni aradı…

“Uğraşma Karabel, değmez…” dedi…

Sonunda…

Tepkiler çığ gibi oldu, dönemin belediyesi “elim mahkum” diyerek…

Tabelayı yerine astı…

Ancak, yaşananlar…

Zeki Müren’i telafisiz çok üzmüştü…

***

Son Fuar yıllarında…

Artık “Manolya”nın sahnesinde de çıkmaz olmuştu…

(1988/89 yılları…)

Daha sonra Osman Kavran’ın çalıştırdığı…

“Göl Gazinosu”nu renklendirdi…

N’olursa olsun…

İzmirliler’den ayrılmak istemiyordu…

O günlerde…

İzmir’deki yakın dostlarına…

Yılların kendisinden neler alıp götürdüğünden yakınıyordu:

“Gördünüz değil mi? Koca Zeki Müren ne halde… Nasıl da ihtiyarladı… Nasıl da çöktü… Hep genç mi kalacaktı ki…”

Eski neşesi yoktu; üstelik zor hareket ediyordu…

Zaten kalple ilgili sorunları başlamıştı…

Bilinçsiz kortizon kullanımı nedeniyle sürekli kilo alıyordu…

Artık göbeğini korselerle bile gizleyemiyordu…

Bir gazeteci dostuna, itiraf gibi şöyle demişti:

“Yaşlılık kötü şeymiş… Hiç düşünmezdim böyle olacağımı… Hep genç kalacağım sanıyordum… Hep körpe Zeki Müren olacağım, diyordum… Neredeee…”

***

Sanat’ın Paşası diyoruz ya…

Aslında…

O gençliğimizin…

İlk sevdalarımızın…

İlk heyecanlarımızın…

İlk kalp çarpıntılarımızın ortağıydı…

O’nun sayesinde duygu dünyasına girdik…

O’nun ölümsüz şarkıları…

Enfes yorumu…

Bize “gönül yolunda” kişilik kazandırdı…

Gel gör ki…

Hayat, böyle bi’şi işte…

Kimselere kalmıyor, yarınlar…

Nokta…

Hamiş: Zeki Müren'i çok taklit eden çıktı ama O hep şunu söyledi: “Taklitler aslını yaşatır” ve öyle de öyle oldu… Zeki Müren vefat edeli çeyrek yüzyılı geçtiği halde anılıyor ama taklitleri daha sağken unutuldular bile… Türkiye’nin Sanat Güneşi milyonların kalbinde yaşamaya devam ediyor / devam edecek…

Sonsöz: “Şimdi uzaklardasın, gönül hicranla doldu… / Sevda bahçelerinin çiçekleri hep soldu… / Zeki Müren – Türkiye’nin Sanat Güneşi…”