GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Mehmet KARABEL
YAZARLAR
16 Eylül 2023 Cumartesi

Eşsiz ve rakipsiz!

An itibarıyla…

77 yaşında…

Kısmetse…

Yedi ay sonra “78’lik bomba” olacak…

Ama…

Hala genç kız görüntüsü ile baş döndürüyor…

Nasıl olur?

***

16 yaşında…

Henüz Çamlıca Kız Lisesi öğrencisiyken…

O devrin…

İstanbul’daki meşhur gece kulübü “Çatı”da…

Vakit gece yarısını geçmiş ama…

Tempolu alkışlar liseli o sarışın kıza nasıl gider?

Ve, nasıl olur da…

Tek kelime İtalyanca bilmeyen o mektepli kız…

O sıralarda…

Kendisinden beş yaş büyük İtalyan şarkıcı Mina’nın…

Dünyaya “marş gibi” ezberlettiği…

“Il Cielo In Una Stanza / Bir Odadaki Gökyüzü” şarkısıyla…

Alkışların en büyüğünü toplar?

Hani…

Eskiler, böyle durumlarda hemen “Allah vergisi” derler ya…

Aynen öyle…

***

Neredeyse 60 küsur yıldır…

Her daim göz önünde, üstelik ışıklar altında…

Çökmüyor!

Ne beyin olarak ne fizik olarak…

Bir sebebi olmalı…

İsim hafızası müthiş…

Yarım asırdır her soruya bir cevabı var…

Günün moda deyimi ile…

“Çok Akustik”

Benim diyen sanatçı, iddia ediyorum…

O’nun gibi “kalbinizin içinde” yankılanamaz!

Şuraya yazıyorum…

Şarkı söylerken, kendinden geçercesine…

Bir O, akıyor hala içinize…

Yakarcasına yüreğinizi…

Bi’de “Sanat Güneşi” rahmetli Zeki Müren

***

Henüz 17 yaşında, liseyi bitirmek üzere…

Ses Dergisi…

Yeşilçam’a yeni yüzler kazandırmak için…

“Kapak Yıldızı” yarışması açıyor…

Yıl, 1963…

Baba, o sırada Deniz Kuvvetleri’nde binbaşı…

İyi de…

Yarışmaya katılsın diye; bi’baskı, bi’baskı sorma gitsin…

Sonuç; erkeklerde Ediz Hun, birinci…

Bayanlarda ise, “Ayşe”

Ayşe’nin arkasından, Hülya Koçyiğit ikinci oluyor…

Yahu, kim bu “Ayşe”?

Aslında…

Kimilerine göre “alaturka” isim olan o “Ayşe” var ya…

Nüfusa göre…

Ajda Pekkan’ın, ilk adı…

O gün son oluyor…

Alaturka “Ayşe” gidiyor…

Alafranga “Ajda” geliyor…

Bi’daha kimse “Ayşe”yi hatırlamıyor bile…

Bu “alaturka / alafranga” muhabbetine döneceğiz tekrar…

***

Garip bi’şi oluyor, sanat dünyasında…

Daha genç kızlığa geçiş yaşına gelmeden…

Sesinle ve fiziğinle…

Alkışları paratoner gibi kendine çekiyorsun…

Üskelik…

Aynı yıllarda “Sinema Yıldızı” olup…

Yaşıtlarının rüyalarını süsleyen yakışıklı aktörlerle…

Kamera karşısında rol yapıyorsun…

Yeşilçam’ın “Tamba Tumba Esmer Bomba” güzelleri…

“Kalplere Vur Bir Zımba” dedirten…

Bu güzel sarışın bombayı nasıl kıskanmasınlar?

Yine de…

Anında “Sinema’daki Alaturka Kimlik”ten kurtulmak şart…

Zaten…

O güzel sarışın da…

Gidişatın farkına varıyor ve…

1963’te çevirdiği ilk filmi “Adanalı Tayfur” ve…

1969’da son kez kamera karşısına geçtiği “Harun Reşit’in Gözdesi” ile…

Yeşilçam yüzünden(!) üstüne yapışan “Alaturka”lıktan…

Toplam 47 filmde oynayarak kurtuluyor(!)…

***

Bi’düşünsenize…

Yeşilçam’ın o “Kezban Filmleri”ne devam etseydi…

Sanat hayatının 61’ıncı yılında bile…

Hala “Süperstar” olarak anılır mıydı?

Olsa olsa…

“Sinemanın Sarışın Taçsız Kraliçesi” olarak, aramızda gezerdi…

***

Yarım asır boyunca…

Bi’kucak dolusu unvan ürettiler O’nun için…

En yakışanı “Süper Star” oldu…

Bu unvan O’nda, “güçlü kadın” figürü oluşturdu…

Şaka değil!

Son yarım asırdır…

“Türk Pop Müziği” dendiğinde…

Akla gelen ilk isim hep “O” oldu…

***

Bir isteğimiz yerine gelsin diye, “Ölümü Gör!” andı ile…

Karşısındakine “gönül baskısı” yapan…

Tek millet olarak tarihe geçmiş olmamız tesadüf değildir…

Bi’ara Eurovision Şarkı Yarışması’na katılması için…

Memleket olarak çok baskı yaptık…

40 yıl önce isteksiz kabul etti…

“Aman petrol, Canım petrol” gibi…

Saçma-sapan bir şarkıyla, yarıştık; 15’inci olduk…

Çünkü, o şarkıda “alaturka” izler vardı ve O bunu taşıyamıyordu…

Yaşadığı hayal kırıklığı…

Bir başkasının omuzlarına çökse…

Bi’daha toparlanamazdı…

O çabucak, “sil baştan” yapıverdi…

Kendini hemen yenileme gibi bir Allah vergisi özelliğe sahipti…

***

Evlilikte nasipsizdi…

İlk nikah masasına Coşkun Sapmaz’la oturdu…

Altı günde(!) ayrıldılar…

İkinci kocası Mehmet Ali Bars’tı; altı yıl evli kaldı…

Sonra bi’daha evlilik konusunu hiç açmadı…

***

Plak, kaset, albüm kayıtları…

Yarım asır içinde 15 milyonun üstünde sattı…

Hala…

Bu güzel ülkenin…

Tüm zamanların “en çok satan” yıldızı olarak anılıyor…

Devlet Sanatçısı unvanı var…

Sanat ve Edebiyat Nişanı var…

Dünyaca ünlü “Hollywood Reporter” dergisine göre…

An itibarıyla…

Gösteri dünyasının dünyadaki en güçlü 100 kadınından biri…

***

Derler ki, “kestirmediği / estetik yaptırmadığı” yer kalmadı…

O, bir yıldız…

Yaptırmasın da aynaları mı parçalasın, sabah-akşam?

Devir değişti; artık erkek sanatçılar…

“Tanrım beni baştan yarat!” dercesine, bıçak altına yatıyor…

77 yaşına kadar tek başına…

Sanat aleminde “ayakta durmak” kolay mı?

Bakın çevrenize…

Bugün 20’lik kızlar bi’dudak dolduruyor…

Öpüşmek kelimesini lügatınızdan çıkarırsınız…

Özetle…

Yıllara meydan okumak başka şey…

Yaşlanmak başka şey…

Gizemli bir özelliği vardı, o güzel sarışının…

16 yaşından beri…

Yaptığı işi “ciddiye” aldı…

Bu nedenle…

Sanat yaşamı boyunca (hala) başarılara imza atıyor…

Sanki…

Türkiye O’na dar gelmiş, Batı’ya açılma arzusu…

Hep içini kavurmuştu…

Ajda, daima “Avrupalı” bir sanatçı gibi davrandı; öyle yaşadı…

***

Ajda Pekkan…

Türkiye’nin yetiştirdiği…

Bugüne kadar…

Asla “alaturka” olmayan belki de tek sanatçısı…

O hep “alafranga” olarak kaldı…

“Çatı”ya çıktığı 16’sında nasılsa…

Bugün 77’sinde de öyle…

Meslektaşım Ufuk Akça’nın dediği gibi…

Sanki…

Fransa’da doğmuş; yemiş-içmiş…

Büyüyünce de Türkiye’ye yollamışlar!

Kadın dediğin biraz alaturka olur, biraz sulu gözlü olur…

Yerli yersiz kompleks yapıp, ağlar…

Olmadık zamanda sinirlenir…

Hapşırır, öksürür ülkemin her kadını gibi…

Gazetecilere…

Evinin mutfağından canlı yayında imambayıldı filan yapar…

Oysa…

Süper Star Ajda, çok fazla “kusursuz”

***

Gözlerini dünyaya açtığında…

İkinci Dünya Savaşı daha yeni sona ermişti…

Ne ilginçtir; kimileri O’nun için…

Neden hala “dünyalığını yapmamış gibi” çalıştığını sorguluyor…

Yanlış teşhis!

Çünkü…

Bu özel kadın “zirvede” olmayı seviyor!

Aynaya baktığında “güzel” görünmeyi seviyor!

Dinç ve çekici yapısıyla “akıllarda kalmayı” seviyor!

Yardımsız…

Dimdik ayakta durarak yıllara meydan okuyor!

Çünkü…

Ruhu alafranga…

Bu nedenle 100 yaşında da olsa…

O’nun tek derdi…

Bugünkü gibi kalmakla ilgili olacak…

Yoksa…

N’apacak parayı-pulu; kime bırakacak?

Bütün mesele “zirvede ölmek”, unutulmuş bi’star olmamak…

Yanlış mı, koyduğum teşhis?

Nokta…

Hamiş 1: Şöyle diyor, yakınlarına: “Yaptığım işten, bugüne kadar getirdiğim Ajda Pekkan markasından çok mutluyum… Ama arkasında ben durduğum için; ben durmasaydım olamazdı… Çünkü sistem yoktu ki… O sistemi tek başına bir kadın olarak yaratmak, buraya kadar getirmek 50 seneden fazla, hakikaten yürek ister, gerçekten çok zor…”

Hamiş 2: İlk kez fotoğrafını çekip, haberini yaptığımda “Ege Ekspres”teydim… Yıl; 1974… Alsancak Atatürk Spor Salonu’ndaki konserin yıldızıydı… 49 yıl geçmiş o günün üstünden… Bir rüya gibiydi o gün… Vallahi, bugün de öyle… Hatta çok daha olağanüstü… Çünkü; eşsiz ve rakipsiz!”

Sonsöz: “Ajda Pekkan, ne yaptığı belli olmayan ama ne yaptığını çok iyi bilen bir kadındır! / Christine Haydar – Fransız Sinema Oyuncusu…”