GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
24 Mayıs 2010 Pazartesi

Toplu katliam mı, sıfır numara tıraş mı?

Tarihi kurultayı yerinde bir gazeteci olarak anlatacak o kadar çok şeyim var ki sizlere’…
Değişen dengeler, yakalanan iktidar havası, parti içi barışın tesisi, önemli bir ekibin tasfiyesi, İzmir ve ülke siyasetinde öne çıkan yeni aktörler, tasfiye edilen yapıların son durumu, bundan sonra atacakları adımlar, genel seçim ve referandum öncesi partinin atacağı ya da atması beklenen adımlara kadar çok sayıda önemli sorulara yanıt bulacağınızı umuyorum bu sütunlardan.
Öncelikle kurultaydan akılda kalanlarla başlayalım.
 
Baykal’’ın salona gelmemesi dışında eksik yoktu. Gerçi yaşanan coşku Baykal’’ı hatta başına gelenleri unutturdu, unutturmasına da yine de salona dahi gelmeyerek başına gelenlerden CHP kurultayını sorumlu tuttuğu izlenimi uyandırdı bende.
Fotoğraflara yansıyan, salonlara, caddelere sığmayan coşkuyu sizler de gördünüz. Coşkuyu özetleyen bir anımı paylaşmak istiyorum.
Kurultayın birinci günü’…
İnanılmaz bir insan seli salonu, caddeyi kuşatmış durumda. Ellerde pankartlar, bayraklar, Kılıçdaroğlu resimleri.
Yüzlerde gülümseme, dudaklardan dökülen ama yürekten gelen iktidar iddiası.
Trafiğe kapatılan caddenin ortasındaki bir çınar ağacının gölgesine yaslanan yalnız bir teyzeye takılıyor gözüm.
Elindeki CHP bayrağını, bir o yana bir bu yana sallıyor. Parlayan gözleri, tıklım tıkış olan salonun avlusuna bakıyor. Yazarımız Hasan Dalgıç’’la salona girebilmenin bir yolunu arıyoruz. Yanımızdan Anada kadın kolları koro halinde İzmir Marşı söyleyerek yürüyor.
Teyze bize dönüp, ’‘Ne kadar güzel bir gün’’ türünden bir şeyler mırıldanıyor.
Adı Ayşe ya da Fatma’…
Soruyoruz.
’‘Torbalı’’dan geldim, tek başıma’’ diyor.
Salona giremezsin ki teyze neden geldin türünden bir cümle kurmaya çalışıyoruz.
Bizi susturuyor.
’‘Salona girmek umurumda değil. Gelmişim 65 yaşıma. Bu manzarayı gördüm ya. Yeter.
70’’li yıllara yani gençliğime götürdü bu manzara beni. Hem salona giremesem de içeriden gelen havayı solumak yeter bana’’ Diyor, deyiveriyor.
İşte Ankara’’daki heyecan buydu. Sadece örgütün değil, halkın da akın ettiği, CHP’’nin yeniden ’‘Halkın Partisi’’ne dönüştüğü bir kurultaya şahit olduk.
**
Hani derler ya, ’‘Devran döner’’ diye’…
Hem devran, hem keser, hem de sap dönmüştü bir haftada.
Kılıçdaroğlu’’nun adaylığının yarattığı heyecana, Baykal’’dan kurtulmuş olmanın rahatlığı eklenmiş, ortaya çıkan sinerji iktidar rüzgarını fırtınaya, kasırgaya çevirmeye yetmişti.
Küskünler, mağdurlar, eskiler, yeniler derken düğün, bayram, cümbüş havasında bir kurultay yaşadık.
Peki, şimdi ne oldu?
Ülke siyaseti açısından bakarsak; maça denge geldi. Kılıçdaroğlu’’nun deyimiyle ’‘Recep Bey’’in, 8 yıldır tek kale oynadığı, rakiplerini gol manyağı yaptığı maç, artık kıran kırana bir mücadeleye sahne olacak.
En azından izlenmeye değecek. Belki çok ayak kırılacak, çok kişinin spor hayatı bitecek ama karşılıklı gollerle en azından seyir zevki verecek.
 
Parti içi siyaset açısından bakarsak; siyaseten tasfiye olan sadece Baykal değildi. Siyasetini ona göre dizayn eden, gölgesinde yaşayan bir ekip de toptan tasfiye edildi.
Gözyaşları, son dakika operasyonları kar etmedi.
Baykal’’ın güçler dengesi politikası yerine, Önder Sav merkezli tek ama güçlü bir yapı oturdu partinin merkezine.
Baykal’’ın yaşayan ne kadar rakibi ve muhalifi varsa (Hurşit Güneş, Haluk Koç, Umut Oran, Alaattin Yüksel vb.) PM’’ye alındı.
Baykal’’ın ne kadar ’‘adamı’’ varsa, tasfiye edildi.
Tüm bu gelişmeler Önder Sav’’ın ’‘Baykal ile siyaseten yollarımız ayrı’’ cümlesini söylerken ne kadar ciddi olduğunun göstergesi ve CHP’’de Baykal döneminin kapandığının resmiydi.
Bundan sonra siyaset yapması zaten zorlaşan Baykal’’ın CHP’’de siyaset yapması, yapsa bile etkili, güçlü olması imkansızlaştı.
Kaderin cilvesi işte!
Tek adaylı kurultaya giderken bırakın salona gelmeyi, evinin balkonuna bile çıkamadı CHP’’nin karizmatik lideri.
İnsani açıdan üzücü’…
Peki, Sav, 30 yıl omuz omuza siyaset yaptığı Baykal’’a ya da onun ekibine neden acımadı.
Bu sorunun yanıtını aradım kurultay salonunda.
Hayatta da öyle ama özellikle siyasette ’‘acırsan, acınacak hale düşersin’’ yanıtını aldım.
Ekibi parti içinde kalan Baykal’’ın dönüş için umutlu olması, en azından parti içinde sürekli ağrı, sızı yapan bir çıban gibi kalması mümkündü.
Eski hizipçi kimliğine bürünmesi olası olan Baykal, Kılıçdaroğlu’’nun başını ağrıtabilir, en azından parti içinde iki başlılık, otorite sorunu yaratabilir, yaşatabilirdi.  
Sav’’ın aldığı sert ve acımasız önlemlerle iktidara koşan Halkçı Kemal’’in önümüzdeki günlerde yaşayacağı olası sancılar ötelenmiş hatta tamamen bitirilmiş oldu.
Ve Sav sadece partinin değil ülkenin de önünü açmış tüm siyasi dengeleri alt üst etmişti bir harekette.
Peki, tüm bu yapılanlara sadece ’‘önlem’’ demek yeterli mi? Bence değil.
Bana göre kurultayın ikinci günü yapılanın adı toplu katliam/kıyımdır.
Tabi ki siyaseten’…
Bir dostuma göre ise ’‘sıfır numara’’ tıraştı Önder Bey’’in yaptığı.
Ha toplu katliam ha sıfır numara tıraş’… Ne fark eder ki bu saatten sonra?
 
Ama Baykal ekibi katliamdan ya da sıfır numara asker tıraşından kurtulmak için son ana kadar direndi.
Son kozları İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’’di. Eceli gelen .. cami duvarına işermiş ya’…
Gandi Kemal’’e desteğini iş işten geçtikten, tren yola çıktıktan sonra açıklayan, Sav-Kılıçdaroğlu ittifakından rahatsızlığı kurultayın ilk günü yüzüne yansıyan Tekin de alternatif il başkanları toplantısını Sav’’ın İzmir ekibinin konakladığı Dedeman Otel’’de yapma gafletinde bulunuyordu.
Hani İzmir İl Başkanı Ekrem Bulgun’’un da katıldığı sözüm ona 35 il başkanlı, turuncu devrim toplantısı.
Gürsel Tekin’’in siyaseten çok da dolu olmadığını o toplantıda anlıyorum. Konuşmasını, telefona kaydeden İzmirlilerden dinledikten sonra tabi ki’… 750 kişiyle ’‘turuncu devrim’’ yapmaktan söz ediyor, bir gün önce imza attığı ’‘blok liste, tüzük’’ gibi kavramları eleştiriyor.
Turuncu Devrim ile ’‘Soros’’ arasındaki bağlantıyı bilmediğini düşünmek istiyorum. Ama bilmemesini çok ama çok yadırgıyorum.
Sav ekibinin İzmir şefi A.Rezzak Erten’’in yerinde müdahalesi, İstanbul İlçe Başkanlarının Tekin’’e karşı çıkarılışı, saat 03.30’’da genel merkezde Sav başkanlığında yapılan ve yatağından kaldırılan 77 il başkanlı toplantı sonrası Tekin sabaha karşı ’‘eller yukarı’’ diyerek teslim oldu.
Tekin’’in toplantısına sızıp, boykot eden Karabağlar, Buca, Bayraklı ilçe başkanları, Meclis Üyesi Uğur Yelekli, Kuşadası Belediye Başkanı gibi isimler, ayrılıkçı hareketin büyümesini engelliyor. Karabağlar Belediye Başkanı Kürüm ise muhtemelen Kars kökenli bir İstanbullunun gırtlağına sarılıp, ’‘Dağılın’’ talimatı yağdırıyor sağa sola.  
’‘Eller yukarı’’ diyerek sabaha karşı teslim olan Tekin ise ’‘ordusunu satan komutan’’a dönüşmekle kalmıyor, aynı zamanda Genel Sekreter Sav’’ın elinden ’‘kurultayların en çok çizilen adamı’’ unvanını da alıyor.
 
İzmir listesi nasıl oluştu?
Hani belediye başkanları siyaseten tasfiye edildi?
Kimlerin siyasi hatayı noktalandı?
Kimler kent siyasetinin önemli aktörü haline geldi?
Yeni PM listesinin genel seçime etkisi olacak mı?
 
Devam edecek’…