GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
17 Mayıs 2010 Pazartesi

Obama Kemal!

Ve Kılıçdaroğlu beklenen açıklamayı yaptı. Bu sütunların takipçileri Kılıçdaroğlu’’nun hangi formülle nasıl aday olduğunu günler öncesinden öğrenmiş,’¶ satır aralarında bugünkü açıklamaya giden süreci görmüştü.
 
Birkaç gün önce ’‘Ya Sav, Kılıçdaroğlu ile uzlaşırsa’’ başlığıyla yayına konulan yazı sürece ilişkin önemli donelerle doluydu.  
 
Ve ’‘Başbakan’’ın Baykal planı’’ başlıklı son yazıda Erdoğan’’ın seks kasedi üzerinden bel altı yüklenmesinin altında Kılıçdaroğlu korkusunun ve de delegasyonun Baykal’’a sahip çıkma refleksini arttırma gayretinin yattığı vurgulanmıştı. Yine bu sütunlardan.
Ve beklenen açıklama ile ’‘Başbakan’’ın Baykal Planı’’ da ’‘Baykal’’ın dönüş umudu’’ da a suya düştü. Hatta ’‘İnadına Baykal’’ diyerek yeri göğü inleten, açlık grevleri, imza kampanyalarıyla aslında kendi geleceğini düşünerek timsah gözyaşı döken yapının da planları, koltukları Deniz’’e düştü. 
 
Öncelikle;
Kılıçdaroğlu bugün adaylığını değil genel başkanlığını açıklamıştır. CHP’’nin yeni genel başkanı bugünden itibaren fiilen, 22 Mayıs’’tan sonra da resmen Kılıçdaroğlu’’dur.
Artık ne Baykal’’ın dönüşünden ne de başka bir adayın çıkışından söz etmek mümkün görünmemektedir.
 
Evet, CHP Genel Sekreteri Önder Sav, Kılıçdaroğlu’’nun liderliğe giden yolda en büyük destekçisi olmuştur. Çünkü, olağanüstü süreçler ancak ve ancak olağanüstü kararlarla aşılabilir.
 
Kriz yönetmek her babayiğidin harcı değildir.
 
Türk siyasetini alt üst eden kaset skandalı sonrası Genel Sekreter Sav, tecrübesinin de etkisiyle ’‘Kriz işte böyle yönetilir’’ denilecek türden bir soğukkanlılıkla hareket etmiş, ’‘Yarım asırlık yol arkadaşı Baykal’’dan aday olmama garantisi alamasa da’’ halkın adayı Kılıçdaroğlu’’nu örgütün adayına dönüştürerek önemli bir hamle yapmıştır.
Kılıçdaroğlu’’nun bugün yaptığı açıklama yarın yapılacak il başkanları toplantısı öncesi son derece anlamlı ve de önemlidir.
 
Eğer, Kılıçdaroğlu bugün konuşmasaydı yarınki toplantının ardından konuşmasını gerektirecek bir durum olmayacaktı. Aday belirsizliği içinde yapılacak il başkanları toplantısında, ’‘Baykal’’ın ya da Baykal’’ın göstereceği bir emanetçinin işaret edilmesi’’ kaçınılmazdı. Kılıçdaroğlu bugün konuşarak aslında eski genel başkanının da önünü kesmiş, dönüş yolunu tıkamıştır.
Bu açıdan açıklamanın zamanlaması son derece dikkatli seçilmiştir.
 
**
Bazı endişeler üzerinden Kılıçdaroğlu’’nun liderliğini masaya yatıralım. Kılıçdaroğlu’’nun liderliğine ilişkin bazı endişeleri son bir hafta içinde satır aralarında kaleme almış biri olarak, adaylık açıklaması sonrası bana ulaşan en ciddi endişeye dikkat çekmek istiyorum.
 
Kılıçdaroğlu’’nun medyanın ve belirli bir lobinin yönlendirmesiyle, (Pompalamasıyla) adaylığa sürüklendiği, bu açıdan DSP’’yi bitiren Kemal Derviş’’e benzediği iddiasını yani.
 
Ve örgüt desteğinin olmadığı’…
İlk bakışta ’‘doğru’’ gibi duran bu iki yaklaşım aslında son derece yersizdir. İki Kemal arasındaki tek ortak nokta kriz döneminde ortaya çıkmalarıdır.  
Çünkü, Derviş ekonomik kriz çıkmazındaki Ecevit tarafından Dünya Bankası’’ndan ’‘ithal’’ edilmiş, Kılıçdaroğlu ise son 3-4 yıldır CHP bünyesinde pişip, olgunlaşarak bugün meyve verecek ağaç noktasına gelmiştir.
Derviş ithal edildiğinde Türkiye’’de hiç kimse tanımazken, Kılıçdaroğlu iki yıldır Baykal’’ın alternatifi olarak zaten göz önünde, seçmenin kalbindeki isimdir. Bunu da onun-bunun desteğiyle değil, halkçı duruşu, araştırmacı yapısı, düzgün geçmişiyle tek başına yapmıştır.
 
Başbakan Erdoğan’’ın sağ kolu Dergir Mir Mehmet Fırat, diğer yardımcısı Şaban Dişli gibi isimleri ’‘belgelerle’’ harcamış, Türkiye’’de kimsenin karşısına çıkmaya cesaret edemediği polemik ustası Melih Gökçek’’i canlı yayında perişan etmiş, belki de harcanmak için gönderildiği İstanbul adaylığında tüm ’‘ötekileştirme’’ çabalarına karşın CHP’’yi tarihi bir oy oranına taşımıştır.
**
Yani, ’‘Cumhuriyet Halk Partisi’’nde, yıllardır ’‘Cumhuriyet’’in (rejimin) Partisi’’ politikası izleyen Baykal’’ın yanında, CHP’’yi ’‘Halk’’ın da Partisi’’ ilan eden söylem ve eylemleriyle dikkat çekmiştir. Sokağın dilini konuşan, yeri geldiğinde çizme giyip çamurda yüzerek, yeri geldiğinde ’‘balıkçı yaka kazakla işçiyle kol kola girerek’’, yolsuzluk, emeğe saygısızlık kendi partisinden bile gelse hesap sorarak, milyonların umuduna dönüşmüştür.
Tüm bu yönleriyle Kılıçdaroğlu, ’‘ikinci Karaoğlan’’ vakasıdır.
 
Birilerinin ’‘hesabına uyan’’ değil, birilerinin hesabını bozan lider adayıdır.   
Örgütte olmadığı endişesine gelince;
Birileri gibi ’‘kurultay kazanmak için değil’’ iktidar olmak için çalışmış olması bana göre bir eksi değil ciddi bir artıdır. Kılıçdaroğlu’’nun delegesi olmayabilir. Ama bu eksik Sav ekibinin topyekun desteği, İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin’’in de yardımıyla aşılacak hatta aşılmıştır.
 
Ve de yarın yapılacak ’‘il başkanları toplantısından’’ en az 50 il başkanının da net desteğini alacağından adım gibi eminim.
Açıklamasındaki ses tonundan ’‘icazet’’ almadığı anlaşılan Kılıçdaroğlu’’nun alt kimlik meselesine gelince;
 
Alevi ve Kürt olduğu gerçeğine yani’…
Zaten iktidarı yani Başbakan’’ı en çok korkutan da Kılıçdaroğlu’’nun bu alt kimlikleridir.
Dini ve dili dışında kimseye oy vermeyen Doğu ve Güneydoğu seçmeni artık CHP Genel Başkanı’’na ’‘yumurta, taş’’ yerine oy atacaktır.
Başbakan’’ın toplumsal barış projesi olarak önümüze koyduğu ’‘Kürt açılımı’’ Kılıçdaroğlu’’nun liderliğinde güme gidecek, Alevi açılımı ise bu kitle üzerinde hiçbir etki uyandırmayacaktır.
 
Yani her iki açılım da AKP’’ye oy olarak dönmeyecektir.
Çünkü CHP iki alt kimliği aynı anda barındıran bir liderle AKP’’yi kendi kazdığı açılım kuyusuna gömme fırsatı yakalamıştır.
 
Kılıçdaroğlu’’nun kaptanlığındaki CHP, hem Kürt hem Alevi hem de Halk açılımını aynı anda yapacak, AKP’’nin oy deposu varoşlardaki pozitif çözülme başlayacaktır.
Bu alt kimlikler siyaseten eksi gibi görünse de Kılıçdaroğlu’’nun ’‘alt kimlik siyaseti yerine halk siyaseti üreten yapısı’’ bu hesabı yapanları da şaşkına uğratacak, planlarını suya düşürecektir.
 
**
Medyanın belirli bir kesimi tarafından Hindistan’’ın efsane lideri ’‘Gandhi’’ye benzetilen Kılıçdaroğlu’’nu ben daha çok ABD Başkanı ’‘Obama’’ya benzetiyorum.
Çünkü Gandhi pasif, Kılıçdaroğlu aktif bir siyaset adamıdır her şeyden önce. Ve Obama’’yı ABD’’de ötekileştiren alt kimlik sorunu Kılıçdaroğlu’’nda da fazlasıyla mevcuttur. Zencilerin hayali Obama, ’‘beyaz’’ oylarla ’‘başkan’’ olmayı başarmışsa, aynı formül Kılıçdaroğlu’’nda işleyecektir.
 
Eline, diline ve beline kuralına uygun, yolsuzluk ve yoksullukla mücadele konusunda örnek, halkın dilini konuşan Kılıçdaroğlu’’nu ’‘Obama’’ya dönüştüren ise hiç de kullanmadığı ama bir o kadar da saklayamadığı alt kimlikleridir.
Alevi ve Kürt kimlikli bir Başbakan, yıllardır ötekileştirilen iki yapının en üst noktada temsilini sağladığı gibi, bugün ’‘sorun’’ olarak lanse edilen yapıları, Türkiye’’nin diğer kesimleriyle yeniden etle tırnağa dönüştürmeye yetebilir.
Yani, ’‘anaların ağlamaması, alevi sorununun barışçıl ve doğru bir şekilde’’ çözülmesi olanağı Kılıçdaroğlu’’nun liderliğinde mümkündür.
Türkiye’’nin Obama’’sı, halkçı, dürüst isim Kılıçdaroğlu, CHP’’deki ’‘İkinci Karaoğlan’’ meşalesini şimdiden ateşlemiştir.
 
Sadece Başbakan’’ın, AKP’’nin değil, Sarıgül’’ün hatta BDP'nin de hesabı bozulmuştur. Bu noktadan sonra AKP için iktidar yolu tıkanmış, Sarıgül'ün Baykal üzerinden yaptığı 'anti demokratiklik' oyunu çöpe gitmiş, BDP'nin de 'etnik' kimlik siyaseti zora girmiştir. 
O nedenle il başkanlarına, ilçe örgütlerine Kılıçdaroğlu’’nu seçme noktasında tarihi bir görev düşmektedir.
 
Eğer CHP örgütünün bir bölümü, Baykal’’ın intikamını almak istiyorsa, bunu CHP’’yi iktidar yaparak, öncelikle de Kılıçdaroğlu’’nu genel başkan seçerek yapabilir.
Ben lafımı söyler ve çekilirim. Gerisi size kalmış.