GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
30 Nisan 2023 Pazar

Seçimlerden...

Postacılar çok fedakar, çok çalışkan insanlardır… Bunca koşturmaca arasında politika, şiir ve edebiyatla uğraşanlar, çok da ünlenenler oldu… Kongo’nun Lumumba’sı, Neruda’nın Mario’su, Çarın Michele’si gibi…

Patrice Lumumba… Orta Afrika’nın Belçika sömürgesi Kongo’da, 1925’de doğan yoksul bir ailenin çocuğuydu. Madenlerde çalıştı, ot falan da biçti…. Eline ne geçtiyse okudu, kendini geliştirdi. Sonunda Postacı oldu…

Yoksullarla dost oldu… 1958’de parti kurdu. Partisi seçimi kazandı ve Başbakan oldu…

Ama, Sömürgecilerin yerli işbirlikçileri darbe yaptılar. Onu tutuklayıp hapse attılar…

1961’de kandırarak ormana götürüp vurdular, bir çukura gömdüler. Daha sonra ölüsünden bile korkup, sülfürik asitte… Erittiler!

***

Yazar ve Şair Feride Bektaş ‘Gavur Mahallesi’ romanında Dursun Çavuş’tan da söz etmişti. Adıyaman’da… bir posta dağıtıcısıydı.

Oğlu Abuzer, Belediye Başkanı Reşat Ağanın kızına aşık olmuştu. Ağa ve karısı kızgındı… Oysa, davul bile dengi dengine çalmaz mıydı? Paşa çocukları, Ağa çocukları dururken, onlar da kimdi ki? O yüzden de Ağanın adamları Dursun Çavuş’un peşini bırakmıyor, eziyet üstüne eziyet ediyorlardı…

Dursun Çavuş’un karısı Server de ; intikam ve kıskançlık duygusuyla olmalı ki, Reis karısı olmak için, için için yanıp tutuşuyordu… Biraz da bizim kılıcımız parlasın diye kocasını tava getiriyordu… Yakın arkadaşlarının, ‘önce doyuracaksın, sonra doyacaksın’ gibi, şakayla karışık telkinleriyle de, adaylık için emekli oldu.

1974 seçimlerinde… “Yırt yırt parçala… Dursun Çavuş çok yaşa” nidaları arasında aday oldu!

***

Dursun Çavuş’da kimi politikacılara benzemiş, sanki Makyavel’i okumuş da ondan esinlenmiş gibi… Bol keseden atmaya, tren, uçak, hatta deniz getirmek gibi, uçuk vaadlere başlamıştı!

Kefiye ve agelli (baş örtülü ve siyah halkalı) Arap kıyafetleri kuşanarak, deve sırtında propagandaya bile başladı… Kahvelerde, sandalye üzerinde, hınca hınç kalabalıklara nutuklar atıyordu… Mizahi, halk tipi bir profil çiziyor, sevenlerinin çok olduğuna güveniyor, alkışları gördükçe de… iyice aşka geliyordu!

Ne varki, seçim günü gelirken… Muhaliflerin ayak oyunlarıyla, uzun süre göz altına alınarak yalnızlaştırılmıştı. O gün olağanüstü bir şey de olmuş… Dursun Çavuş’a tam da 3 oy çıkmıştı!

Ama, Adıyaman’da adeta bir simge oldu… Eskiyen “Dursun Çavuş Camisi”restore edildi. 1988’de öldü… Yaşamı, sonradan filmlere bile konu oldu.

***

Şu oy meselesi… kimlerin başına gelmedi ki.

Osmanlı’da hani Marko Paşa diye bir hekim vardı. Herkesin derdini dinleyen, çare arayandı. Onları dinlemek istemeyenler ‘haydi git, derdini Marko Paşa’ya anlat’ der, baştan savarlardı!

İzmir’in Marko Paşa’sı da… CHP’li İbrahim Yılmaz’dı! Peş peşe 5 dönem İl Genel Meclisi

ve Daimi Encümen Üyeliği yapmıştı. Kimin ne derdi olursa hemen ona koşardı…

Kendisi de sık sık özellikle Ödemiş’e, Kiraz’a gider, köylerin yol, su, elektrik, okul, otobüs gibi işleriyle uğraşır, kimi geceleri de oralarda kalırdı. Bazan, biilmem nereme ‘yılanlar soktu’ diye de yakınır dururdu!

1977 genel seçimleri vardı… Başta Menemen’in bir köyünden arkadaşımız Veli olmak üzere, Muhtarlar, yanına gitti geldi, onu aday olmaya ikna ettiler. “Muhtarların Adayı” diye, manşet olup çıktı… Milletvekili önseçimlerine girdi ama, ‘O giderse bizim halimiz nice olur’ endişesi…Olumlu sonuç almasını önledi!

Bir gün Veli utana sıkıla yanına geldi, onu teselli etmek istedi… ‘İbrahim Abi, valla çok çalıştık uğraştık ama, adamlar sözlerinde durmadılar, sana fazla oy çıkaramadık… Ne olur kusurumuza bakma’ dediğinde, İbrahim Bey Veli’yi, bir hınçla kovalamaya başladı…

Menemen’den ona, hiç oy çıkmamıştı ki!

İyi Pazarlar…