GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Rifat ÖZER
YAZARLAR
16 Nisan 2023 Pazar

Adıyaman

Tarih boyunca çeşitli adlarla anılmıştı.1928’de alınan bir kararla da adı, Adıyaman olmuştu. 1954 yılında il olmuş, Atatürk Barajının büyük bölümünü de içine alarak genişlemiş, bugün 630 bini aşan bir nüfusa ulaşmıştı…

6 Şubat Kahramanmaraş depreminde, 11

İlimizle birlikte… Dünyayı da etkileyen ağır can kayıplarıyla, büyük yıkıma ve derin üzüntülere uğranılmıştı…

***

Millet İttifakı Liderleri bir kaç gün önce, topluca bir iftar yemeğinde buluştular… Birlikçi, barışçı, özgürlükçü parti liderlerinin, bir buluşmasıydı. Adıyaman’ın hoş görülü ve toplumsal barış kenti ruhuna da… çok uygun düşmüştü.

Ve, şimdilerde okumakta olduğum “Gavur Mahallesi Adıyaman” kitabındaki ayrıntılı,

ama akıcı anlatımlarla da örtüşmüştü…

Kitap Feride Bektaş tarafından 2011’de yazıldı. Feride Bektaş, 1960 Adıyaman doğumlu. Hemşirelik ön lisansı da yapmış bir üniversiteli. Avukat Beyzanur Bektaş’ın da annesi…

Ulusal dergilerde makaleler, yerel gazetelerde köşe yazıları yazmış, şiirleri yayınlanmıştı…

Adıyaman’da Yılın Hemşiresi de olmak üzere, edebiyat ve şiir, hizmet gibi çeşitli dallarda, onurlu ödüller de almıştı…

***

Gavur Mahallesi romanı, yaşanmış gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı ilk kitabı oldu. Onu diğerleri takip etti. Bu mahalledeki ruhu yansıtan… yaşamı anlatıyordu.

Annesi Sultan Hanımın hafızasından çok yararlandı… Çünkü o, ‘kapakları açılmış bir baraj’ gibiydi! Kitaba, bir kız isteme olayını, yaklaşığıyla şöyle anlatarak başlamıştı ;

Gavur Mahallesini, Adıyaman’da, çocuklar da dahil bilmeyen, tanımayan yoktu. Mahalle halkı ; Müslüman (Sünni ve Alevi), Süryani, Ermeni ve Nasrani’lerden oluşurdu… Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisenin dört bir yanında iç içe oturulur… hoş bir birliktelik oluşturulurdu.

Bir paskalya bayramıydı. Hristiyanlar kilisede buluştular. Süryani Parmaksız Hasan’nın Ailesi, kızları Hatun’da olduğu halde oradaydı… Hatun’un yüz biçimi, burnu, dudakları kusursuz güzellikteydi… Güllü dallı saten elbisesinin içinde, bir gül kadar zarif ve kırılgandı.

Orada olan, ama etrafa bakamaya utanıp, göremediği, sevdiği adam… Ermeni Manilo’nun oğlu Mağtumo için hayaller kurarken de tören bitmişti…

Mahallenin ileri gelenleri : Alevi Ali Amca, Haso Hestiyo, Sünni Şevket Dayı, önce Manilo’nun, sonra da diğer komşularının Paskalya Bayramlarını kutlamak için evlerine gittiler…

Hoş beşten sonra Manilo, oğlu Mağtumo

ile Hatun’un birbirlerinden hoşlandıklarını

ve evlenmek istediklerini… Ama kızın babası Hasan Parmaksız’ın vermek istemediğini söyledi. İkna olmasına yardım etmelerini, onlardan rica etti…

Zaten kutlamak için onlara da gideceklerini ve konuyu açacaklarını söyleyip kalktılar… Yolda Sultan, ısrarıyla Ali babasının da olduğu ikiliye katıldı. Parmaksız Hasan’a, kutlamadan sonra konuyu açıp… kızı istediler!

Babanın, Ermeni ve Süryaniler arasındaki bağlılığın kalkması nedeniyle olmalı ki, bu evliliğe karşı çıktığı biliniyordu. Nitekim ‘bu iş olmaz’ deyip kestirip attı… Ama Sultan’ın yumuşak ve inatçı tepkisi üzerine de, ‘senin gül hatırın için… verdim gitti’ dedi. Kızı almışlardı!

Mahalledeki Alevi ve Sünni komşular da, çoluk çocuk düğün konvoyuna takılmıştı… “Oyanı maşa, bu yanı maşa / Gelin ağlama, güveyin paşa” diye gençler maniler yaktılar… Alkışlarla da damadı, gelinin odasına gönderdiler…!

***

Bir bakar mısınız !

Etnik kökenleri, dinleri, mezhepleri ayrı olan, belki 100 yıldan da fazla birlikte yaşayan komşular arasında, barış ve dayanışmadaki,

şu toplumsal ahenge…

Üstelik de, aynı kökteki bir parti Liderinin eski soyadından… Ayrımcı ve zorlama bir yorumla, siyasette yaratılan şu son ahenksizliğe…

İyi Pazarlar…