GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
8 Haziran 2012 Cuma

Sandıktan mektup çıktı!

İki haftadır ilçeleri geziyorum. Dostlara uğradım. Başka şeyler konuşsak da her görüşmenin ilk konusu 9 Haziran’da yapılacak Ak Parti il kongresi oldu. 

12 Haziran 2011 seçimlerinde 10. Sıradan Ak Parti milletvekili olduğumu, ilçelerinde nasıl bir çalışma yaptığımı görmüş ve beni şaşkınlıkla izlemişlerdi. Aynı şekilde benim fikir fukarası ve tembel insanları sevmeyeceğimi de biliyorlardı. Bundan dolayı kongrede tercihimin, felsefesi olan ve çalışmayı sevenlerden yana olacağımı düşünüyorlardı. Egedesonsöz’deki yazılarımın okunduğunu son günlerde uğradığım her ilçede delege kardeşlerimden duydum. Buradan hem okuyucularıma hem de sevgili Ümit Yaldız’a teşekkür etmek istiyorum. 

Bugünkü yazımı kısa tutup sözü, Büyükşehir sınırları içindeki bir ilçede birlikte ekmek, karpuz, peynir yediğim bir delegenin sözlerine bırakmak istiyorum:

“Sayın vekilim, 9 Haziran’da bir oy kullanmak istiyorum. Bu oy Ak Parti İzmir tarihinde hiç kullanılmadığı kadar değerli bir oy olacak. 10 yıllık Ak Partiliyim, daha önce siyaset yaptığım partide sesimizi duyurmaya çalışırdık genel başkana. “Tamam” derlerdi ama iletmezlerdi. Biz de kongreyi beklerdik. Kullanılan oylar sayılmaya başlandığında “gerçek” ortaya çıkardı. Aradakilerin bizleri nasıl kandırdıkları, gerçeğin genel başkana iletilmediğini herkes kongre sonunda öğrenirdi.

Ak Parti’de siyaset yapmakta olduğum için gururluyum, mutluyum. Biz ailece CHP’den Ak Parti’ye geldik. Ak Parti İzmir’i yönetenler şerefli ikinciliği kabullenmişler. İzmir’de üçüncü parti olmak için MHP’nin de gerisine düşmemiz lazım ki o da mümkün değil. Arada 30 puan var. CHP birinciliği vermek istemiyor. Bizimkiler de ikinciliği şeref sayıyorlar. Ben ise bunu kabul edemiyorum.

Başkan adayı Abdullah Tekbaş’ı 12 Haziran seçimleri sırasında şahsen gördüm, temiz bir arkadaşa benziyor. Sordum soruşturdum. İçim rahat. 2. Bölgenin milletvekili adayıymış. Yani bizden biri. Oyumu ona vermek istiyorum. Oyum Genel Başkanıma mektup olsun. Şimdiye kadar Genel Başkanımıza ve Başbakanımıza iletin diye yalvara yakara anlattıklarımız, “Ne demek, aktaracağız tabii ki, işimiz bu, sen anlat biz aktarırız…” dediler, doğrusunu yine Allah, bence başbakanıma hiçbir şikayet anlatılmadı. Bizi kandırdılar. İlçe seçiminde adam yerine bile koymadılar. Hiç tanımadığımız kişileri ilçemize delege yaptılar, hepimizle alay ettiler. Sizi bilgili ve kültürlü, partimize severek hizmet eden biri olarak tanıdık ve sevdik. Bize akıl verin, başbakanımıza ve genel başkanımıza sandıkta bir mektup yazmak istiyorum, ne dersiniz?”   

İlçelerin çoğunu gezdim, bir kısmıyla da telefonda görüştüm. Gördüğüm manzara şu:

Herkes gibi delege de demokrasinin ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Başarı varsa, doğruluk, samimiyet varsa, gelecek konusunda ümit varsa yukarıdan gelene amenna!

Ama başkasının başarısını kendi hanesine yazana, sözü özü bir birini tutmayana, kibre, israfa, baskıya, fikre ve söze saygı yoksa ben delegeyim kardeşim!

Dur demesini bilirim!

Bugün konuşma sırası bende!

Başbakanımıza, Genel Başkanımıza aktarılmayan gerçekleri aracısız ben anlatmak istiyorum.

Öyle bir oy kullanacağım ki, tüm Türkiye duyacak!

Göreceksiniz!

Benim oyum Başbakanımıza mektup olacak… diyorlar.

İzlenimlerimin aşağı yukarı özeti bu.