GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
14 Mayıs 2012 Pazartesi

Eski söz; yeni kadın

Eski alışkanlıklar kolay kolay bırakılamıyor. Eski anlayışları bırakmak daha zor. Aynı durum bireylerde olduğu gibi kurumlar için de geçerli. Hatta kurumların alışkanlıklarını değiştirmesi çok daha zor.
 
Dünyanın her yerinde bireyler ve kurumlar geçmişte edindiği alışkanlıklar ve birikimlerle hareket ediyor, dersek çok da yanılmayız. “Yeni şeyler söylemek lazım” isteği ve gereği her toplumda her an hissedilse de, aynı zamanda bunu engelleyen güçlü bir yapı da vardır; bu yapı, her yeni sözü ve tavrı, kaynağında daha doğmadan yok etmeye de hazırdır.
 
Bununla beraber, her yeni söz ve tavır daha doğmadan kaynağında yok edilseydi, dünya asla “yeni”yle tanışamazdı. Gelişme de olmazdı. Bu da unutmamalı.
 
Dünyanın her yerinde, ortaya çıkan siyasal soruna karşı alınacak birçok önlem vardır; sorun bildik türden ise.
 
Örneğin siyasal bir muhalefet hareketi, bir süre sonra siyasal şiddete, teröre ve isyana dönüşebilir. Bu tür sorunlara karşı alınacak önlemler bellidir! Çünkü kurumsal hafıza, yetişmiş hazır kuvvet, bu tür konularda yeter bilgiye sahiptir, çok geçmez gerekli önlemler alınır, isyan tepelenir!
 
Tecrübe konuşturulur, zafere ulaşılır!
 
Dünyanın bilinen şu kadar zamanlı bir tarihi var, dünya tarihi boyunca siyasal krizleri çıkaranlar da, sosyolojisi de psikolojisi de bellidir! Sonuç almak ise hiç zor değildir! Yeter ki, yetkililer görevlerini ciddiye alsın!
 
Gün gelir bildik cinsten bir sorun zuhur eder, buna da çok bildik yöntemlerle yaklaşılır, planlar yapılır, harekete geçilir, nedense beklenen sonuç alınamaz!
 
Tecrübe konuşturulur ama zafere ulaşılamaz!
 
Tekrar her şey yeni baştan düzenlenir, yetkililer değiştirilir, zaman skalasına itina ile uyulur…
Fakat nasıl desem bilemiyorum ki, beklenen sonuç yine alınamaz.
Bu mütemadiyen denenir; sonuç, her geçen gün zaferden biraz daha uzaklaşılır!
 
Kurumsal bellekte bilgi, birikim ve deneyimden kimsenin kuşkusu yoktur! Herkesten kuşku duyulur ama bellekten asla! Dünya kuruldu kurulalı bu tür isyanlar olur, buna karşı ne tür önlemlerin alınacağı da bellidir, gereği yapılır, sonuç da zaferdir!
Geçmiş bunun örnekleriyle doludur.
 
Çözüm geciktikçe halk iyice huzursuzlanır.
Maddi ve manevi kaybın, hesabı kitabı belli değildir.
Zirvelerde ise tedirginlik ve fırsatçılık bir birini kovalamaktadır.
 
Pis bir sorun çıkmış, önce şiddete sonra da isyana dönüşmüştür.
Bugünlerde ise sanki önü alınamaz hale gelmiştir.
 
Sinirler iyice gerilir. Yönetim agresifleşir. Sözler sadece sertleşmez; aynı zamanda öfkeye dönüşür…
Yeni söz ve yeni tavır, iyice rahatsız edici olur; anlayan ise yoktur. Her şeye tahammül edilir ama yeni söze ve tavra asla!
 
Oysa sorun,“eski bir söze yeni bir tavrın eklenmesinden doğmuştur”. Pek görülen bir durum değildir bu eski bir sözün yeni bir tavırla kendisini tamamladığı!
Az da olsa, bilen bilir, bu daha tehlikelidir, tıpkı sinsi bir hastalık gibi. Bazı hastalıklarda olduğu gibi ölüme az kala kendisini hissettirir.
 
Sözün eski olması tavırdaki yeniliğin görülmesini engellemiştir. Çünkü hekimler belleklerine o kadar güvenmektedirler ki, o ki söz eskidir, tavır da eskidir, reçetesi de budur!
Yesen de budur yemesen de…
 
Özetlersek PKK sorunu:
Kürtçü talepler eskiden olduğu gibidir…
O zaman;
Asiler erkek...
Sığınaklar dağ…
Silahlar elle taşınabilir türden…
Zararı kendilerine…
Yenilecekleri ise kesindir…
 
Evet;
PKK’nın sözü eskidir…
Talepleri…
Sığınak ve silahın türü de…
Fakat;
Asiler kadın-erkek….
Ve zararları da herkesedir…
Yenilecekleri ise belli değildir…
 
Çünkü eski söz, bu kez yeni bir tavırla ve unsurla ortaya çıkmıştır.
Her şey görülmüştür, ne yazık ki, eski söz içindeki yeni tavır ve yeni unsur bir türlü görülememiştir.