GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
15 Kasım 2016 Salı

Sabah söyledik ya kuzum…

2015 Haziran ayında yazdığımız bir yazıda GDO’lu ürünler ve Hokkabazlık ilişkileri üzerinde durmuştuk. Aradan 17 ay geçti, bu kez sosyal yaşamda ve medyatik hokkabazları görüyoruz… Ve yeniden hokkabazlar hakkında “malumatfuruşluk” yapıyoruz. Biraz da mecburiyetten…

Meşhur İzmir fıkrasıdır… Kemeraltı’nda herkesin akşama kadar kızdırmaya çalıştığı ama bir türlü kızdıramadığı bir esnaf varmış… Kendisine takılanlar, takılma dozunu artırdıklarında “sabah söyledik ya kuzum?” dermiş gülümseyerek… Durumu yıllarca anlayamayan ama çok da merak eden komşu esnaf, birkaç gün bu esnafın evinin etrafına gözcü dikmişler ve izlemeye başlamışlar. Bu arkadaş, her gün sabah evden çıkıp Kemeraltına doğru yürürken söyleniyormuş bir yandan, “Bugün beni kızdırmaya kalkışacak, öfkelendirecek, aşağılamaya kalkacakların hepsinin……….” diye galiz küfürleri basıyormuş. Gün boyunca kızdıranlara da “sabah söyledik ya kuzum?” diyormuş…

Beni de zaman zaman “Egedesonsöz’de yazdık ya kuzum” derken görürseniz şaşırmayın bu yazıyı anımsayın lütfen…

Bu şehirdeki hokkabazlardan ricam böyle yazıları sonuna kadar okuma alışkanlığı ve sabrına sahip olmadıkları için hiç olmazsa koyu renkle yazılmış “bold” bölümleri okumaları…

Eski İstanbul’da düzenlenen eğlenceler, gözbağcılığı, el çabukluğu gösterileri içinde en çok rağbet göreni, en yaygını ve eskisi hokkabazların yaptığı gösterilerdi. Bu gösterileri yapanlar adlarını hokka oyunundan almıştı…

Hokka oyunu, ters çevrilmiş üç kap ve ufak bir topla, boş gösterilen hokkanın içinden top çıkarmak ya da içinde top olan hokkayı boş göstermek şeklinde oynanırdı.

Hokkabazların oynadığı başka oyunlar da vardı; dik şekilde tutulan bir sopanın üzerinde yumurta yürütmek veya sıçratmak, paraları yok etmek veya çoğaltmak, boş kaptan darı veya su dökmek bu oyunlar arasında sayılabilir.

Ayrıca bu oyunların adından yola çıkarak hokkabazlar “tasbaz”, “şübedebaz”, “gözbağcı”, “ayyar”, “efsunkar”, “sihirbaz”, “mührebaz”, “yumurtabaz”, “beyzabaz”, “yuvarlakbaz” isimleriyle de anılırdı.

Türk hokkabazlığının en önemli özelliklerinden biri, hokkabazın yardımcısıyla yaptığı söyleşilerdir.

Bu durum, hokkabazlığa el çabukluğunun yanında dil çabukluğu da katmıştır.

Hokkabaz bir yandan oyununu oynarken bir yandan elindeki şakşakla yardımcısına vurur, ayrıca bir deniz kabuğunu ara sıra boru gibi öttürürdü.

Osmanlı döneminde hokkabazlar gösterilerini genellikle şenliklerde, sünnet düğünlerinde ve ramazan ayında kahvelerde yaparlardı.

Tanınmış hokkabazlar arasında Hacı Şahin, Sarılıkçı Bulgar Karısının oğlu Vasil, kırmızı Burunlu Murad; tanınmış hokkabaz kahvehaneleri arasındaysa Saraçhane’de Nuri Baba’nın Draman’da Arap Hamdi’nin, Şehremini’de Tatar Nuri’nin kahvehaneleri sayılabilir.

***

Prof. Dr. İlber Ortaylı CNN TÜRK’te Duygu Demirdağ ile İnsanlık Hali’nin konuğu olmuştu geçen Mart ayında… Ünlü tarihçi bu programda bir konferanstaki “Cahil olabilirsiniz yarı cahil olmaya hakkınız yok” sözlerine değinilince ve “cehaletin ilacını” anlattı. Ortaylı tavsiyelerini şöyle sıraladı: “Kitap sevsinler, sinema sevsinler, tiyatro sevsinler, aynı konuyu mukayeseli okusunlar.”

Ah be hocam cahiller ve hokkabazlar ne kitap okurlar, ne sinemaya ne de tiyatroya giderler… Mukayeseli okumak mı? Bu sözü anlayacaklarını bile sanmam…

Ve maalesef cahil hokkabazlar, hokkabazca davranıp cahilliklerini gizleyebiliyor bu kentte…