GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
8 Ekim 2016 Cumartesi

Barış ödülüne AFAD ve Kızılay da aday gösterilmeliydi…

Nobel Ödül Komitesi Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos'u Kolombiya'da 52 yıldır süren iç savaşı bitirmeye yönelik çabalarından dolayı “Nobel Barış Ödülü” ne layık gördüğünü açıkladı dün. Karar doğrudur, kutlamak gerekir…

Kolombiya’da devlet, yaklaşık dört yıllık müzakerelerin sonucunda Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ile barış anlaşması imzalamıştı. Ancak anlaşma geçtiğimiz pazar günü gerçekleşen referandumda yaklaşık 63 bin oy farkla reddedilmişti. Nobel Ödül Komitesi’nin başkanı Kaci Kullman Five, Kolombiya halkının barış anlaşmasını referandumda az bir farkla reddetmesinin, barış sürecinin bittiği anlamına gelmediğini de belirtti. Kolombiya'da ateşkes ay sonuna kadar uzatılmıştı.

***

Nobel’de aday olanlar 50 sene sonra resmen açıklanıyor. Bu sayede Venizelos’un Atatürk’ü bu ödüle aday gösterdiğini 50 yıl sonra öğrenmiştik mesela…   Bu yıl ise 228’i bireysel, 148’i örgüt olmak üzere toplam 376 adayın ismi Nobel Barış Ödülü için önerilmişti. Bu yıl aday sayısında rekor kırıldı. Dünyadaki bütün parlamento üyelerinden, eski Nobel ödülü sahiplerine kadar binlerce kişi, ödüle aday isim önerebiliyor. Bir kişinin aday gösterilmesi Nobel Komitesini bağlamıyor ve Nobel Komitesinde desteklendiği anlamına da gelmiyor.

Nobel ödüllerinde adaylık süreci gizli işliyor. O yılki aday adaylarının isimleri 50 yıl sonrasına kadar resmen açıklanmıyor. Ancak, bu medyayı bir takım tahminlerde bulunmaktan alı koymuyor.

Bu yıl insanlığın büyük trajedisi Suriyeli ve Iraklı sığınmacılar üzerinden bir Nobel Barış ödülü bekliyordum ben de açıkçası…

Önce Midilli sakinleri…

Bilinen gerçek Midilli’ye, Sakız’a, Sisam’a, İstanköy’e, Rodos’a on binlerce mülteci hayatla ölüm arasında gidip gelerek  ulaştılar…  Bu adalarda yakın zamana kadar kendi hayatını yaşayan sakinleri, kendilerini bir anda, modern zamanların en büyük insani krizlerinden birinin ortasında buldular. Yunanistan’ı çökme noktasına getiren ağır ekonomik krize rağmen başta Midilli olmak üzere bu adaların sakinleri, tehlikeli deniz yolculuğundan sonra adalarına ulaşan mültecilere evlerinin kapılarını açtı ve kısıtlı imkanlarını cömertçe paylaştı. Nobel Komitesinin sadece somut kişi ve kurumları ödüllendirmesi nedeniyle Yunan Adaları sakinlerini temsilen birkaç ada sakini aday gösterildi.

Bunlardan biri olan ve bugüne kadar yüzlerce mülteciyi boğulmaktan kurtaran balıkçı Stratis Valiamos, ‘insanlar bize kahraman diyor ama bu yaptığımız normal her insanın yapması gereken şeyler’ diye konuşuyor. Desmond Tutu’nun adaylıklarını desteklediği Ege Dayanışma Hareketi ile Midilli’ye giderek burada mülteci kurtarma ve yardım faaliyetlerine bizzat katılan aktrist Susan Sarandon da benzeri gerekçelerle bu yılki Nobel’in adayları arasındaydı...

Ödülü Midillili dostlarım kazansaydı öyle mutlu olacaktım ki… Gidip şu fotoğraftaki Suriyeli bebeğe ılık süt veren Skala Skamianos köyündeki Emilia Teyzemin ellerinden öpecektim. Annemin babası, Nedim dedem az ötedeki Vafios köyünde doğmuştu… Çok severim Midilli’nin kuzey köylerini, şimdi daha çok seviyorum…

Papa da adaydı..

Bugüne kadar hiçbir Papa, Nobel Barış Ödülü kazanmadı. Ancak Papa Fransis bu yıl ödülün en güçlü adayları arasındaydı. Üç buçuk yıl önce Papa seçildiğinden beri, mülteciler, yoksulluk ve iklim değişiklikleri konusunda sergilediği güçlü tavırla sadece Katolik aleminde değil, her dinden milyonlarca dünyalının takdirini kazanmış durumda Papa…

Avrupa’da yükselen tepkiye rağmen Papa, ısrarla hem politikacıları hem de halkı mültecilere kapıları açmaya davet etti. Nisan ayında mültecilerin ilk duraklarından biri olan Yunanistan’ın Midilli adasına bizzat giderek, mültecilere, ‘’Buraya kadar gelmemin nedeni size yalnız olmadığınızı söylemektir’’ dedi. Uçağına 12 mülteci aldı ve onları Vatikan’a mülteci olarak kabul etti.

Papa, birçok Hristiyan grubun aksine iklim değişikliği konusunda da bilimsel uyarıların yanında saf tutmaktan çekinmedi.  Yine yayınladığı Papalık yönetmeliği ile zengin ulusların yoksullara ağır sosyal borçlarını ödemeleri çağrısı yaptı. Kapitalizmi, ‘şeytanın gübreliği’ diye nitelemesi nedeniyle, ‘komünist olduğu’ eleştirilerine uğradı. Radikal mesajları, Kilise içindeki bazı geleneksel çevreleri rahatsız ediyor.

Papa da alsa ödülü alkışlayacaktım…

… ve Türkiye de adaylar arasında yer almalıydı…

Bu arada Nobel Barış Ödülü adayları arasında Türkiye’den herhangi bir yöneticinin, en azıdan AFAD’ın, Kızılay’ın yer almaması büyük ayıptır. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçen yıl Ekim ayında İstanbul’da toplanan G-20 zirvesi sırasında uyarmıştı…

Sayın Cumhurbaşkanı bu konuşması sırasında “Türkiye’de sadece 2.2 milyon Suriyeli, 300 bin Iraklı var. 2.5 milyon mülteciyi Türkiye kamplarında ağırlıyor. Bütün mali destek bizden… Birileri ’30 bin, 40 bin mülteci kabul edeceğiz’ diyor, ondan sonra nasıl oluyorsa Nobel’e aday gösteriliyor. Bizde 2,5 milyon mülteci var kimsenin umurunda değil” demişti.

Aradan geçen bir yıl içinde bu sayı 3 milyona yaklaştı. AFAD’ın verdiği bilgiye göre iç savaş nedeniyle yaklaşık 7.65 milyon Suriyeli evini terk etmek zorunda kalmış, 4.8 milyona yakın Suriyeli de kurtuluşu komşu ülkelere sığınmakta buldu. Türkiye, canla başla, en yukarıdan aşağıya tüm katmanlarıyla bu işe emek harcıyor.  Son beş yıldır Suriye’deki iç savaştan dolayı ülkemize sığınan ve bugün 26 kampta misafir edilen Suriyelilerin barınma, beslenme ve diğer ihtiyaçlarının karşılanmasında kamu kurumları elele vermiş durumda. 

Türkiye, uyguladığı “Açık Kapı Politikası” çerçevesinde giriş yapan hiçbir Suriyeliyi geri göndermemiş, onlara “Geçici Koruma Statüsü” vermiştir. Suriyeli misafirlerimizin yaklaşık 260 bini Başbakanlık AFAD’ın 10 ilde kurduğu ve yönettiği 26 barınma merkezinde yaşamaktadır.

Suriyeli misafirlerimizin tüm ihtiyaçları, AFAD’ın koordinasyonunda; İçişleri, Dışişleri, Sağlık, Milli Eğitim, Gıda Tarım ve Hayvancılık, Ulaştırma ve Maliye Bakanlıkları, Genelkurmay Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve Kızılay’ın ortak çalışmalarıyla yürütülmektedir.

Bugüne kadar Türkiye, ülkelerindeki savaştan kaçarak ülkemize sığınan Suriye vatandaşları için, uluslararası standartlara göre 12 milyar ABD dolarını aşkın tutarında bir kaynak kullanmıştır.

Türkiye’nin bu olağanüstü çabalarına karşın, uluslararası camia ülkemizde bulunan Suriyeliler için yalnızca 512 milyon ABD doları katkıda bulunmuştur.

AFAD barınma merkezlerinde, market, ısınma, güvenlik, ibadet, altyapı, haberleşme, itfaiye, tercümanlık, psiko-sosyal destek ve bankacılık hizmetleri de verilmekte olup, misafirlerimizin çamaşırhane, bulaşıkhane ve duş ihtiyaçları da karşılanmaktadır.

Kızılay da paydaşlarının ve bağışçılarının destekleri ile kamplarda barınan sığınmacıların yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik projeler geliştiriyor. Kızılay ayrıca şehirlerde zor koşullarda yaşayan Suriyelilere yönelik gıda, kıyafet yardımlarının yanı sıra Toplum Merkezleri aracılığı ile meslek edindirme, Türkçe dil kursları, çocuk ve annelere yönelik psikososyal destek programları uyguluyor.

Haksız mıyım? Nobel Barış Ödülü adayları arasında AFAD ve Kızılay yer alsaydı doğru olmaz mıydı?

 

Bu fotoğraf geçen bayram günlerinde Girit’te çekildi. Yazıyı Giritliler, en çok Amerikalı, İngiliz, Fransız turistin, dünyaca ünlü Heraklion Arkeoloji Müzesi ziyareti için otobüslerinden indikleri noktada duvara yazmışlar... Sığınmacılara hoş geldiniz diyen "başeğmez" Giritliler umursamayanlara ders veriyorlardı.