GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
9 Nisan 2014 Çarşamba

Rakamlarla İzmir sandığı (2)

İtirazlar nedeniyle sandık sonuçları geç açıklanınca biz de rakamlar üzerinden analiz şansını ancak bulabildik. Dünkü yazıda İzmir’in adaylarının ilçeler düzeyinde verdiği sınavı anlamaya çalışmıştık. Bana ulaşan verilerden kaynaklanan teknik hata nedeniyle Selçuk sonuçlarında küçük bir maddi hatamız var. Onun dışında rakamların dilini ağırlıklı olarak CHP ve AK Parti penceresinden çözmeye çalıştık. 
30 Mart akşamı başlayan ve gittikçe alevlenen tartışmanın odağında Başkan Kocaoğlu var. 
Her ne kadar İl Başkanı Ali Engin hedefmiş gibi gözükse de amaç Kocaoğlu’nu yıpratmak, yenilgiyi ona fatura etmek ve de bir sonraki seçime de damga vurmasına engel olmak.
Peki, başarılı mı başarısız mı?
Yahut kim başarılı kim başarısız?
Başkan Kocaoğlu ile ilgili rakamları okurken Selçuk sonucunda yaptığımız maddi hatadan mütevellit Kocaoğlu’nun Selçuk’ta ilçe adayına geçildiğini yazdık. Öncelikle bunu düzelterek başlayalım.
CHP Adayı Aziz Kocaoğlu hem mutlak oylarda hem de oransal bazda Selçuk’ta iyi bir performans yakalıyor. Gerek AK Parti adayı Binali Yıldırım’a gerek CHP ilçe adayı Vefa Ülgür’e gerekse de partisinin meclis üyesi listesine 3 binin üzerinde fark atıyor. Ki bu oy Selçuk gibi ilçe için rekor sayılır. Oransal açıdan Selçuk’ta yüzde 45’i yakalayan, 30 ilçenin tamamında partisinin ilçe adaylarını sollayan ve CHP’nin kaybettiği 8 ilçenin 5’inde Büyükşehir sandığında kazanan Kocaoğlu için asıl ilginç bir sonuç 21 ilçede ortaya çıkıyor. Yani 2009’un Büyükşehir sınırlarında…
‘Kocaoğlu başarısızdır’ diyenlerin ilk dayanağı 2009’un rakamları olunca 21 ilçeye yakın markaj yapmak, Kocaoğlu’nun performansını 2009’un rakamlarıyla karşılaştırmak şart oluyor. Muhaliflerin ve kamuoyunun ortak görüşü şöyle:
-Efendim 2009’da yüzde 56,7 oy aldı. Şimdi oyu yüzde 49,8’de kaldı. Dolayısıyla CHP ve Kocaoğlu başarısızdır.
Bütünşehir Yasası’ndan sonra sandık 30 ilçeye kurulunca ister istemez tablo da değişti.
Ama madem 2009’un rakamlarını konuşuyoruz. O zaman 21 ilçe üzerinden değerlendirmemiz gerekiyor.
Mutlak oyları kıyaslarsak 2009’a göre Kocaoğlu’nun 21 ilçedeki oyu 30 bin artıyor. 1 milyon 130 binden 1 milyon 160 bine çıkıyor. Ama seçmen sayısındaki artış oy kullanma oranının yüzde 90 gibi rekor seviyeye ulaşması ve de rakibin performansı dikkate alındığında 21 ilçede Kocaoğlu oransal bazda yüzde 51’e geriliyor.
Rakibi Binali Yıldırım ise 828 bin oyla yüzde 35,7 gibi bir orana ulaşıyor. Yani yüzde 30’da kalan Taha Aksoy’un hem oransal hem de rakamsal açıdan üzerine çıkıyor. MHP’li Murat MHP adayı Taşer de 21 ilçedeki performansıyla yüzde 7,3’te kalıyor.
Metropole yeni bağlanan ilçelere baktığımızda ise Kocaoğlu’nun üstünlüğünü görüyoruz. 321 bin geçerli oyun olduğu 9 yeni ilçede yüzde 44’e ulaşan Kocaoğlu, rakibi Yıldırım’a yüzde yüzledik dilim üzerinden 7 puan fark atıyor. Yıldırım’ın bu ilçelerdeki oyu yüzde 37. Taşer’in oyu ise dış ilçelerde biraz yüksek. Yüzde 12,7.
Rakamlardan hareketle MHP seçmeninin eğiliminin merkezden dışarıya doğru değiştiğini görüyoruz. Biraz daha yakından baktığımızda ise Büyükşehir’de tüm ilçelerde partisinin adaylarını sollayan Kocaoğlu’nun MHP’den ciddi bir destek gördüğü ortaya çıkıyor.
Ancak Kocaoğlu’nun 4-5 puanlık kaybının da CHP’nin adaylık sürecini idare eterken yaptığı hatalar, DSP’ye kaçırılan, bölünen oylar, bazı ilçelerde adaya duyulan öfke/kızgınlık gibi nedenlerle birkaç ilçede yoğunlaştığı gözleniyor. Eski metropol diye tabir ettiğimiz 11 ilçede 2009’un oranlarını yakalayan Kocaoğlu 2009’un dış ilçelerinde bu kez sorun yaşıyor. Torbalı, Selçuk, Kemalpaşa gibi ilçelerdeki bariz oy düşüşü dikkat çekiyor.
Sonuçta rakamlar ne söylerse söylesin… 10 yıllık iktidar yorgunluğuna rağmen 2 İzmirli seçmenden birinin oyunu almayı başaran Kocaoğlu’nun ve de CHP’nin ağır bir yenilgi aldığına dair kanaat gittikçe yaygınlaşıyor.  
İl Başkanı Ali Engin ne derse desin… Milletvekilleri ne anlatırsa anlatsın.
Bu seçimin kaybedeninin CHP olduğu şeklindeki kanaati ortadan kaldırmak mümkün olmuyor. Hatta 2009’da CHP’nin İl Genel Meclisi oyu yani 30 ilçedeki parti oyu yüzde 48,8 olmasına karşın 30 Mart sonrasındaki yenilmişlik algısının nedeni ne olabilir?
Birinci sebebi 8 ilçenin kaybedilmiş olması…
Tamam, CHP tek parti döneminden sonra ilk kez yerel seçim kazandığı Tire ve ilk kez seçilerek iktidara geldiği Bayındır’da olmanın artılarını yaşıyor.
Ama Kiraz ve Aliağa’da üçüncü parti olmanın, Menderes, Torbalı, Selçuk, Kınık, Kemalpaşa ve Ödemiş’i kaybetmiş olmanın da ezikliğini yaşıyor.
Her ne kadar bu ilçelerin 5’in de Kocaoğlu Büyükşehir sandığından zaferle çıkmış olsa da bu algıyı yıkmak, kırmak mümkün olmuyor. Üstüne CHP’nin vekilleri, eski il başkanları, yöneticilerinin hatta seçilmiş başkanlarının ‘hesaplaşma’ diliyle konuşması, ‘sorumlular hesap versin’ şeklinde gittikçe artan istifa çağrıları da bu algının yerleşmesinde rol oynuyor.
Rakamlara nereden/nasıl baktığınız ulaşacağınız sonuçları değiştiriyor. 2009’a göre bakarsanız başka 2011’e göre bakarsanız başka sonuçlara varıyorsunuz. Ama kesin olan bir şey varsa AK Parti’nin son iki seçimde (2011 ve 2014) yüzde 36 gibi bir orana demir atmış olmasıdır. Ve de İzmir’de yerel seçim performansı neredeyse hiç olmayan MHP’nin gelinen noktada pek çok ilçede başa güreşmesi, iki ilçeyi CHP’den söküp almasıdır.
Kiraz’da yüzde 42 gibi rekor oya ulaşan MHP Aliağa’da yüzde 32’yi görüyor. Daha ilginci Bergama’da da MHP adayı yüzde 31’i yakalayarak AK Parti’yi yakalıyor. Ve belki de seçimi burun farkıyla CHP’nin almasına katkı sağlıyor.
Foça’da yüzde 27’i göre MHP adayı Serdar Mersin’e karşın üzerinde günlerdir konuştuğumuz Selçuk’ta MHP yüzde 25’i yakalıyor. Bayındır’a yüzde 21, Urla’da yüzde 22, Torbalı’da 16, Beydağ’da 17, Menemen’de 15, Kemalpaşa’da 19’u gören MHP metropolde de Bornova, Çiğli, Gaziemir gibi ilçelerde yüzde 10’u geçiyor. İlçe performansı özellikle dış ilçelerde parmak ısırtan MHP’nin Büyükşehir performansının düşüklüğü dikkat çekse de bunun İzmir’in içinde bulunduğu seçim psikolojisiyle yakından ilgili olduğu biliyor. Dahası 2009’da ‘AK Parti geliyor kaygısıyla’ CHP’yi destekleyen MHP seçmeni pek çok ilçede aynı refleksi ortaya koymaya devam ediyor.
Ama yanıt aranması gereken soru MHP seçmeninin dış ilçelerde CHP’li adaylardan neden uzaklaştığıdır. Bahçeli’nin miting yapmak yerine ilçe ilçe dolaşarak 48 saatlik İzmir programında seçmenle göz teması kurmasının dış ilçelerdeki artışta rolü mutlaka olmuştur. Ama daha da önemlisi metropoldeki endişeli MHP’lilerin aksine CHP ile ittifaka son veren dış ilçelerdeki MHP tabanı kendi ayaklarının üzerinde durmayı tercih etmesidir.
*
Yeniden Kocaoğlu’na dönersek; ilçe adaylarının tespit sürecinde birkaç noktada vahim hatalar yapmasına yahut yapılan vahim hatalara göz yummasına karşın genel olarak İzmir’de pek çok ilçede risk alarak yeni bir dönem başlatmayı başaran Kocaoğlu, kentin başkan profilinin gençleşmesinde önemli bir rol oynadı. Çeşme’den Dikili’ye Bornova’dan Buca’ya kadar pek çok noktada gelecek vaat eden gençleri iş başına getiren Kocaoğlu’ndan beklenen bu süreci her açıdan değerlendirmek, halkın mesajını doğru okumaktır.
Bugün 21 ilçe üzerinden 2009’a göre oylarını önemli ölçüde koruduğu matematiksel olarak ortaya konsa da ondan beklenti, rakibin sahaya en az 5-0 yenik başladığı İzmir’deki maçı daha farklı kazanmasıydı. Bunun nedenlerini/niçinlerini iyi analiz etmesi beklenen Kocaoğlu kendisinden beklenen ikinci adım için çoktan harekete geçmiş görünüyor.
Yeni dönemde her şeyin çok farklı olacağının sinyallerini aylar öncesinden veren Aziz Başkan’ın mazbatasını alır almaz ekibinin tamamından istifa istemesi siyaseten oldukça radikal bir karardır. Ama doğru bir karardır. 10 yıllık süreçte rakiplerinin bile ‘Aziz Başkan iyi ama…’ diyerek ekibine vurduğu süreçte Kocaoğlu’nun bu meseleye daha fazla kayıtsız kalamayacağı aşikârdı.
Seçimden önceki Çeşme kampında ‘açtı ağzını yumdu gözünü’ denilecek türden bir konuşmayla ekibini tepeden tırnağa fırçalayan Başkan, tıpkı ilçe belediyelerinde olduğu gibi belediye bürokrasisinde de yeni, beyaz bir sayfa açmaya hazırlanıyor. İzmir’i onlarca yıl yönetecek, risk alabilen, idealist kadroları iş başına getirmesini beklediğim Kocaoğlu, iz bırakmak istiyorsa, kimsenin gözünün yaşına bakmamalıdır. Ve yeni dönem için verdiği sözleri zaman kaybetmeden hayata geçirmelidir. ‘İzmirli’nin İzmir’i başlığıyla onlarca proje başlığı açıklayan yüzlerce kilometrelik raylı sistem (metro, tramvay ve İZBAN) sözü veren ve kentsel dönüşüm gibi her babayiğidin göze alamayacağı konular için kollarını sıvaması beklenen Kocaoğlu, yeni döneme ilişkin ilk virajı Saray’daki adımlarıyla dönecek. Umarım yapacağı tercihler İzmir için doğru ve de hayırlı olur.