GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Engin ÖNEN
YAZARLAR
25 Haziran 2024 Salı

Pahalı, fahiş ve fuhuş!

Çocukluğumdan beri duyarım pahalılık yakınmalarını. Bu tüketicinin yakınmasıdır. Ürünüm para etmiyor yakınması ise üreticiye ait bir yakınma. Mesele, bu iki yakınma arasında makul bir denge kurmakta.

Ama tam tersi oldu ve özellikle son iki üç yıl içinde üretim ve ihracat, döviz ve faiz dengesindeki bozulmaya bir de asgari ücret ile emekli maaşları sefaleti eklenince, eskisiyle kıyaslanamayacak bir geçim sıkıntısı sorunu ortaya çıktı. Bunun şiddeti o kadar yüksek oldu ki, seçim sonuçlarının birinci değişkeni haline geliverdi.

Her ne kadar bazı ekonomistler, “Hayat pahalı değil, siz yoksulsunuz” dese de, bir de buna bölgeler arası gıda ve diğer temel ihtiyaçların fiyatları arasında büyük farkların oluşmasını da dikkate almak gerekir.

Her yer pahalı ama İstanbul, Bodrum, Alaçatı ve Çeşme daha da pahalı gibi bir muhabbet gündelik iletişimin temel konularından biri haline geldi. Oteller pahalı, otopark pahalı, lokanta pahalı, dondurma pahalı vs.

Germiyan Köyü kahvesinde, Kahveci Mustafa yıllardır bahçesinde ürettiği ürünleri de yoldan gelen geçen yazlıkçılara satar. Tezgahta yaz sebzelerinin neredeyse tamamı var. Geçen gün soğan ve patatesin fiyatını duydum ve doğal olarak şaşırdım. Patates kırk lira, yeşil yapraklı baş yapmış soğanın tanesi on lira. Peki, satılıyor mu dedim, “Sorun yok her gün tezgah boşalıp yeniden doluyor” dedi.

Serbest piyasa, fiyatları arz ile talep dengesi belirler. Alıcısı var ise bazılarımıza pahalı gelen fiyatlar, piyasada normal demektir.

Akşama oğlumun doğum günü yemeğimiz var. Ne yapalım, sahilde bizim Armağan’ın Balık Pişiricisine gidelim. Yakın ve bildik bir yer. Armağan bizi nezaketle karşılıyor. Balık tezgahına yöneliyoruz, ama o ne, levrek 1800 lira çipura 2000 lira.

Armağan bu ne yahu? “Abi bayram tatilinde böyle oldu, bin liradan aşağı balık bulamadık.” Haydaaa. Zaten bölge pahalı buna bir de dönemsel pahalılık ekleniyor.

Pazar yerinde de bir gün pahalılık diyaloğu yaşadık pazarcıyla. Tezgahtaki ürünün çok pahalı olduğunu söyleyince pazarcı, “Bunlar Ödemiş’ten yürüyerek gelmiyor!” demez mi? Ben de “Taksi tutarak geliyorlar galiba” dedim.

Tamam nakliye de petrol fiyatları çerçevesinde ek bir katkı yaptı pahalılığa ama bir bölgeye tüketici olarak gelen ve toplumun diğer kesimlerinden ayrı bir yaşam tarzı sürdürmek isteyen, daha doğrusu ahaliden kendini ayırmak isteyen yeni orta sınıf mensupları için pahalılık tercih nedenidir. Restoran, plaj ve otel pahalı olmalı ki, bu parayı ödeyebilenlerle aynı ortamı paylaşayım tercihi bu.

Sınıfsal ayrıcalığını hissetmek için, her kesimin gelemeyeceği mekanlar tercih edilir.

Ama bu sadece söz konusu kesimin pahalılık tercihi ile kalmıyor. Zincirleme bir şekilde bölgede her şey pahalılaşıyor. Ev, kira, inşaat, manav, kasap, berber, tesisatçı, elektrikçi, plaj vs. Yani gelir düzeyi yüksek, kolay kazanan ve enflasyondan etkilenmeyen bir kesimin tercih ettiği pahalılık, orada yaşayan ahalinin tamamına geçim sıkıntısı olarak yansıyor.

Asgari ücretli ve emekli için böyle bir yerde kiralık ev bulmak, esnaftan alışveriş yapmak artık imkansız hale geliyor. Memurlar için eskiden sürgün yeri Doğu illeri iken, şimdi Bodrum ve Çeşme oluyor.

Tabii ki, market zincirleri bu anlamda, söz konusu bölgelerde en azından bazı temel tüketim ürünleri için, ucuzluk olmasa da dengeleyici bir etki yapıyor.

Bir gün yazlığımızın balkonunda bir tamirat gerekli oldu. Tanımadığım bir usta veya taşeron tavsiye etti komşular. Adam geldi, “Tamam yaparız” dedi. Ama öyle bir fiyat söyledi ki, “Biz bir düşünelim” demek zorunda kaldım, içimden başka ifadeler geçse de.

Adam ayrılırken, “Bakın ben sizden öyle fuhuş bir fiyat istemedim, isterseniz başkalarına da sorun demez mi?” O duymadı ama ev ahalisi duydu cevabımı: “Bana baya fuhuş geldi.”