18 Haziran 2023.
Çok büyük bir sürpriz olmazsa, Anayasa’ya göre seçimlerin olacağı tarih.
İki sandıkta, iki önemli seçim olacak.
Hele biri çok çok önemli.
Cumhurbaşkanlığı seçimi.
Aslında doğrudan rejimin geleceği oylanacak.
Onun içindir ki, bu seçim öyle sıradan bir seçim değil. Partilerin seçimi de değil bir bakıma.
Ya tamam ya da devam denilebileceği bir seçim..
Geçmişten bu güne şöyle bir film şeridi gibi, yaşadıklarımızı özetlemeye çalışalım ve her açıdan “seçim güvenliği”nin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha altını çizerek vurgulayalım.
Açık oy gizli tasnifi yaşadık.
Oy pusulalarının içine konacak zarfların şeffaf olduğunu yaşadık...
Seçim bitmeden öğle saatlerinde seçim sonuçlarının radyodan açıklanmaya başladığını yaşadık.
Sayım bitmeden YSK tarafından yeni bir kararla mühürsüz oyların geçerli sayılmasını yaşadık.
Seçimi muhalif parti kazanıyor diye, bir “il”in ilçe yapıldığını yaşadık.
Seçimi muhalifler kazanmasın diye “ilçe hudutları”nın değiştirildiğini yaşadık.
Bir dönemde, “Seçimi nasıl kazanırız?” amacıyla habire seçim yasalarının değiştirildiğini yaşadık.
Yıllardır en kıdemli hakimin seçim kuruluna başkanlık ettiği düzenleme yerine, birinci sınıf hakimin kura ile başkan seçilmesini yaşayacağız.
Bir ilçede seçmen sayısı kadar hiç eksiksiz oy çıktığını yaşadık.
Seçim öncesi bir Genel Başkanın tutuklandığını yaşadık..
Kaybolan oy torbalarını yaşadık.
Bütün bunlar ilk etapta akla gelenler.
Bunlara onlarcasını daha eklemek mümkün.
***
O halde..
Gerçekten, kelimenin tam anlamı ile yani demokratik anlamda, batı standartlarında, hukuksal ve özgür bir seçim olsun isteniyorsa…
Sandıktan, Yüksek Seçim Kurulu’na kadar adil, şeffaf, dürüst bir seçim yapılmalıdır.
O zaman çıkan sonuca, istisnasız her kes razı olacaktır.
O zaman “Milletin iradesinden” söz edilebilecektir.
Aksini, bir yurttaş, sorumluluk duygusunu sonuna kadar taşıyan bir yurttaş, aynı zamanda, ömrünün büyük bir bölümünü siyasete adamış bir siyaset insanı olarak düşünmek bile istemem…