GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
17 Şubat 2014 Pazartesi

Kapitalizmin son yüzyılı…

“Kapitalizmin son yüzyılı” gibi çok iddialı sözler, hele haddinizi de aşmayı göze alıyorsanız, kolayca söylenebilir.
Ben ise, haddimi aşmadan, basit bir akıl yürütmeyle vardım bu yargıya;
“Ya kapitalizm bu yüzyılda dünyayı bitirecek, ya da insanlık kapitalizme son verecek, yeryüzü kurtulacak.”
Kapitalist sistemin yaptığı tahribata yeryüzünün bir yüzyıl daha dayanması olanaksız. İnsanlığın ha keza…
Her iki ihtimalde de kapitalist sitemin beşyüz yıllık tarihsel varlığı son bulur.
 
Sonsuzluk miras bırakmaz. Bize buyrulan şudur; “Sonlu olandan miras kalan içinden seç ve karar ver.”
İnsanlık kapitalizmden sonra nasıl bir sistem istediğine muhtemelen bu yüzyılda karar verecek.
Tarihsel bir sistem olarak kapitalizmin sonlu olduğunu biliyoruz. Fakat 500 yıldır dinamizmini sürdüren bu sistemin yıkılışına dair bundan önceki bütün öngörülerin yanlış çıktığı da gerçek.
O halde, bu defaki “kapitalizmin sonu” öngörüsüne de kuşkuyla bakmak gerekmez mi? Elbet de...
Ancak benim dile getirdiğim “son”, kapitalizmin kendi evrimi içinde gelecek sonu değil, yeryüzünün bu büyük tahribata vereceği tepkiyle ilgili. Tüketim yorgunluğu ve doğadaki tahribat, sistemi yüzyıl daha taşıyacak gibi değil.
 
“Kapitalizm gibi bir sistemi kurmayı başaran insanlık, yeryüzünde yaşamı bitirmeyi haydi haydi becerir.” Böyle bir akıl yürütme beni çok ürkütüyor; çünkü gerçeklik payı var. Kapitalizm durduk yerde zuhur etmedi.
 
Her şey mülkiyetin keşfiyle başladı; ardından da gelişe gelişe kapitalist sisteme kadar geldik… İnsanlığın bu büyük yürüyüşüne “gelişme ve ilerleme” diyoruz. Aptallara mahsus bir gururla durmadan gelişiyoruz ve ilerliyoruz.  Sokakta kimi çevirip sorsanız, “ilerleme ve gelişme iyi bir şey midir?” diye; alacağınız yanıt %95 “evet”tir. Zaten dünya nüfusunun %75’inin yoksulluğunu başka türlü izah etmek de mümkün değil; %95’imiz su katılmamış budala…
Değil mi ki yeryüzünün bereketli toprakları üzerinde, kahir çoğunluğumuz, dünya nimetlerinden yoksun yaşamayı beceriyoruz.
 
İki büklüm yaşıyoruz; bu dünyada ve öbür dünyada, varlığımızı armağan ettiğimiz Efendilerin huzurunda…