GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Tayfun MARO
YAZARLAR
3 Kasım 2012 Cumartesi

İzmir, yerel yönetimler ve siyaset

Yerel yönetimlerin yerel ölçekte iktidar grupları ürettiği ve bu gruplar toplamının ülkede iktidara giden yolu açtığı, AKP örneğinden beri konuşulur oldu.
“Büyükşehir’i yöneten Türkiye’yi de yönetir” anlayışı, yerelden genele uzanan bir siyaset çizgisine dönüşüyor.
Bunun anlamı ne?
Kanımca bunun anlamı, siyaset yapma erkinin il, ilçe örgütlerinden yerel yönetimlere doğru kaydığı gerçeğinde gizlidir.
Yerel yönetimlerin siyasette ağırlıklarının artması sonucunda örgütler giderek etkisini yitiriyor. Örgütlerin yerini yerel yönetimlerin maaşlı personelleri alıyor.
 
Yerel yönetimlerin gerek hizmet üretme gerekse halka dokunma olanakları doğal olarak belediye başkanlarına siyasal yaşamda belirleyici rol oynamaları için önemli fırsatlar sunuyor.
Ancak bu olanakları kullanayım derken siyaseti yerel düzeyde okuyarak ülke siyasetinin gerçeğinden kopmak olasıdır; siyaseti farklı platformlara çekmek ciddi sıkıntılara yol açabilir.
Bu tutum, kısa vadede değilse de orta vadede, ulusal siyasette zaaflara yol açacaktır.
Ülkeyi, kurulması muhtemel bir federasyona altın tepside sunarsınız, haberiniz bile olmaz.
 
İzmir özeline gelince; AKP iktidarına direndiği için bütün dikkatler İzmir’in üzerindedir. İzmir, ülke siyasetinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Ve Aziz Kocaoğlu, İzmir CHP’de siyasete yön verenlerin başında gelmektedir.
Bilindiği gibi, İzmirli seçmen yerel seçimlerde, “o zehirli suyu içerim yine de sana oy vermem” diyerek Erdoğan’a meydan okumuş ve Kocaoğlu’nu Büyükşehrin başına getirmişti.
Dikkatinizi çekerim; seçmen “elinden zehir olsa içerim, Aziz Başkan!” dememişti. Ama Sayın Kocaoğlu bu mesajı adeta öyle okudu. Eline geçen siyasal erk böyle okumasına izin verdi. Ve Aziz Kocaoğlu’nun başarı hanesine yazıldı bu yerel seçim zaferi.
Oysa seçmen, “oyumu CHP’ye veriyorum” demedi; “AKP’ye oy vermiyorum” dedi. Bu tersinden okuma durumu aynı zamanda CHP’nin İzmir açmazı olarak da anlaşılabilir.
Çünkü Sayın Kocaoğlu, bu başarıyı gerçekten CHP başarısına çevirmek gibi ağır bir sorumluluğu kucağında buldu.
 
İzmir, ülke çapında yaşanan İslam ağırlıklı siyasal değişime direnişin simgesidir.  Türkiye genelinde, Atatürk ilkelerine bağlı merkez sağın,  Kemalistlerin, sosyal demokratların gıpta ettiği bir kenttir, İzmir.
Ne var ki, hal böyle iken, İzmir’de siyaset CHP tarafından doğru okunmuyor ve Cumhuriyet değerlerine bağlı kitlelerin bu potansiyeli siyasete aktarılamıyor.
Siyasette yaşanan bu tutukluk nedeniyle yerel seçimlerde İzmir’i bekleyen tehlikeyi görmemek için kör olmak gerekir. Ve seçimlerde CHP’nin başarısız olması halinde, ülke genelinde laisite ve demokrasi yanlısı yurttaşların bundan çok olumsuz etkileneceği kimsenin meçhulü değil.
Biliyoruz ki, “İzmir AKP zihniyetine teslim olursa ülkede toplumsal muhalefet topyekûn çözülür” algısı “Laik Cumhuriyet” yanlıları arasında hayli yaygın.
Bu tablo, İzmir’e ve CHP’ye müştereken tarihsel bir siyasal sorumluluk yüklüyor;
Sayın Kocaoğlu ve ekibi, (tarihsel koşulların cilvesine bakın) sadece İzmir ölçeğinde değil fakat aynı zamanda ülke çapında Cumhuriyet’in değerlerini savunanların sorumluluğunu taşımaktadır.
 
Bir yandan yerelin gereksiz güçlenmesinin federal bir devlet yapısını güçlendireceği ihtimalini konuşurken, diğer yandan da Cumhuriyetçilerin yerel seçim başarısının aksine ulus devleti güçlendirme ihtimalini konuşabiliyoruz. Bu bir paradoks olmakla beraber, toplumsal dinamiklerin nasıl işleyeceği, değişkenlerin nasıl hareket edeceği, tamamen o süreçlerin nasıl yönlendirileceğiyle ilgili bir durumdur.
Statik bir yapı gibi görerek toplumsal ilişkilerin diyalektik çözümlemelerini göz ardı edersek, işin içinden çıkamayacağımız aşikârdır.
 
Bu ahvalde, yerel seçimlerin, hizmetin konuşulduğu seçimler olmaktan ziyade siyasetin olanca ağırlığıyla kendini hissettirmesi gereken bir seçim olacağını öngörmek gerekir.
Hizmet sorunu bir şekilde çözülür ama yaşam tarzlarımız bir kere siyasal islamın etkisi altına girerse bir daha ellerinden geri alamayız.
İslamcı rejimlerle yönetilen bütün ülkeler bu kaygımızı sonuna kadar doğruluyor.
 
Uzun sözün kısası, yurttaşa, “o zehirli suyu içerim yine de oyumu AKP’ye vermem” dedirten koşulların ağırlaşarak sürdüğünü ve İzmir’in bütün Cumhuriyet yanlılarına vereceği mesajın tarihsel önemi olduğunu hiç unutmamak gerekiyor.
Yerel seçimlerde Türkiye’nin gözü İzmir’in üzerinde olacak. Ve İzmir’de yerel seçim sonuçları ülke siyasetine etki edecek.
 
Türkiye, doğu ile batı arasında, İslamcı baskı altında ortaya çıkan gerilim hattında gerildikçe geriliyor.
Batı değerleri üzerinde yükselen barış, demokrasi ve insan haklarına dayalı kendini yenilemiş devlet, ülkeyi bu gerilim hattından geri alacak yegâne çözümdür.
Ve İzmir yerel seçimlerinin sonuçları bu çözümün önemli bir aşamasına karşılık gelecek derecede önemlidir.
Bu kritik koşullarda yapılacak yerel seçimleri sadece yerel seçim olarak görmek büyük bir yanılgı olur.