GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Harun ÖZDEMİR
YAZARLAR
20 Nisan 2022 Çarşamba

İstikbal tarladadır

İnsanlık yaklaşık 12 bin yıl önce avcı ve toplayıcı ekonomilerin krize girdiği bir çağda tarla üretimini keşfetti. Doğada serbest halde yetişen birçok ürün basit tarım teknikleriyle üretilmeye başlandı.

Böylece beslenmek büyük ölçüde sorun olmaktan çıktı.

Toprağın sonsuz denebilecek besin kaynağı olduğu keşfedilince küçük insan toplulukları tarım yapılabilecekleri topraklara yerleşmeye başladı.

İlk tarım toplumları avcılığı terk etmediler ama yorucu yolculuklarla elde edilen daha az ürünü, bir toprak parçasında fazlasını üretebildiler.

Toplayıcılıkla elde edilen tarım ürünlerinin yeni dönemde tarlada üretilmesiyle ortaya çıkan yeni ekonomik düzen, yeni bir yaşam tarzını da beraberinde getirdi.

İnsanlık tarihinin en büyük devrimlerinden biri olarak kabul edilentarım ekonomileri yerleşik yaşamı ve onun bir sonucu olan yerleşik hukuk düzenini doğurdu.

Böylece insanlar “İstikbal tarladadır” düşüncesiyle yaşadı. Bu uğurda sayısız savaşlar oldu. Yerleşik yaşam bazı tehlikeleri de getirdi ama ne kadar keşif varsa yeni sorunlar çözülürken yapıldı.

Küçük topluluklar halinde başlayan yeni hayat, bir süre sonra büyüyen toplumları, zaman ilerledikçe de imparatorlukları doğurdu.

-Kaleler gibi büyük mimari eserler,

-Verimli topraklara yapılan saldırılara karşı icat edilen öldürücü silahlar,

-Toprağa sabitlenen insanın yaşamını kolaylaştıran giyim kuşam, kap kacak gibi ev eşyaları,

-Saldırılara karşı organize edilen yardımlaşma ve dayanışma ve güven veren ittifaklar ve daha nice önemli buluş tarımla başlayan dönemde ortaya çıktı.

-Yazı ve ticaretin gelişmesi, madenlerin keşfi ve işlenmesi tarım devriminin doğal sonucu oldu.

Sanayi devrimi ise tarıma pek elverişli olmayan bölgelerde başladı ve hızla yayıldı.

Sanayi devrimi kısa denebilecek bir sürede birbirini doğuran teknolojiler ile dünyada mutlak bir egemenlik kurdu. Ama hiçbir teknolojik ürün insanın besin ihtiyacını tarla dışında gideremedi.

Bunun yerine eski yöntemlerle yapılan tarım, sanayi destekli teknolojilerle çok daha büyük toprakları işlemeye başladı.

Öyle bir gelişme gösterdi ki sınır tanımayan tarım şirketleri dünya çapında ekim, dikim, hasat ve pazarlama tröstlerine dönüştü.

Ne sanayi devrimi ne de dijital devrim… hiçbir gelişme tarım ürünlerini önemsiz hale getirmedi.

Artan üretimle birlikte insanlık hızla çoğaldı, besine olan ihtiyaç da o oranda arttı.

Türkiye gibi sanayiye hasret, yeni teknolojileri seri üretemeyen bir toplumun ulaşılması zor hedefi, yeni fabrikalar ve seri üretimlerdi.

Ne oldu, kim öncülük etti orası ayrı bir konu. Türkiye derme çatma imkanlarla sanayileşmeye başlamıştı, hatırı sayılı fabrikalarda üretim de yapabiliyordu.

Derken Türk insanı ikiye ayrıldı, “İstikbal Tarımdadır” diyenlerle “İstikbal Sanayileşmededir” diyenler.

İstikbal Turizmdedir” diyeler de oldu.

Türkler kısa süre iki, üç mezhebe ayrılıp tartışırken aradan biri sıyrıldı, fabrikaları sattı veya kapattı, çiftçiyi de şehirlere adeta kovalayarak tarlaları önemli ölçüde ekim ve dikim dışı bıraktı.

Turizm yatırımlarının engellendiğine ilişkin bir bulguya rastlanmadı.

Her gün tarım ürünlerinin artan fiyatlarını izlerken yarın nasıl doyacağız, kaça doyacağız… diye düşünenler ise bayağı mutsuz.

Şimdi oğlum soruyor, baba hani “İstikbal Tarladaydı”.