GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Nedim ATİLLA
YAZARLAR
19 Kasım 2023 Pazar

Gerçek bir tarihçiden 100 yıl önce İzmir’de siyaset

Memlekette “çakma” tarihçiden geçilmiyor malum. Uzmanlıkları kendilerinden malum kara ve beyaz yazarlar tarihi yıllardır çarpıtarak anlatıyorlar. İyi ki gerçek araştırmacılar var.  İşte gerçek tarihçi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu tarafından kaleme alınan “1908’den Günümüze İzmir’de Siyaset” makalesinden Cumhuriyetin ilk yıllarındaki politik meseleleri izleyelim:

Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa İzmir’de-9 Temmuz 1926.

İmparatorlukların parçalanması ve yerine ulusal devletlerin kurulması, dünyanın başka coğrafyalarında da görüldüğü gibi, sancılı bir süreçtir. Birçok insani trajediye ve toplumsal çalkantıya sebep olabilir. İzmir de bu gelişmelerin uzağında kalamamıştır. Kentteki üç buçuk yıllık Yunan işgalinin son bulduğu ve Türk askerlerinin şehre girdiği günlerde başlayan yangın, İzmir’de acı bir miras bırakmıştır. Kentin önemli bir bölümünün yıkıma uğramasına neden olan yangın, ekonomik ve demografik etkilerinin yanı sıra kentin tarihsel mimarisine de zarar vermiştir.

***

Kurtuluş Savaşı’nın sembol kenti olan İzmir, kurtuluştan sonra da bu özelliğini sürdürdü. Özellikle, Lozan’a gidilmeden önce Türk tarafının barış görüşmelerinin İzmir’de yapılmasını istemesi bunu kanıtlamaktadır. Ayrıca Lozan Barış görüşmelerine ara verildiği bir dönemde İzmir’de 17 Şubat 1923’te toplanan “Türkiye İktisat Kongresi”, yeni devletin ekonomik esaslarının belirlendiği bir kongre olması bakımından önem taşıyordu.

Binden fazla üyenin katılımıyla gerçekleşen kongrenin, ekonomisi ve altyapısı tahrip olmuş İzmir’de yapılması bu önemli ticaret kentini hızlı bir biçimde dünya ekonomisine kazandırma amacını da güdüyordu. Türkiye’de cumhuriyetin ilanı ve merkezi bir yönetimin tesisi doğrultusunda atılan adımlar, Osmanlı Devleti’nin son yıllarından başlayarak yanıtı aranan doğru siyasal seçeneğin ne olduğuna dair tartışmalara son noktayı koymuş oldu. Yeni rejim ulusçu bir siyasal anlayış üzerine kurulduğu için devlet yapılanması ve devlet-toplum ilişkileri de bu ilkeye göre belirlendi. Hızlı bir modernleşme hamlesine girişen yeni rejim, ulusal bir ekonomik ve kültürel yapı oluşturabilmek için de köklü adımlar atmaya başladı. Ancak bu hızlı değişim süreci, geçmişle bağların kopmasını istemeyen ya da bu süreci yavaşlatmak arzusunda olan bir muhalefet doğurdu. Tüm bu siyasal gelişmeler, İzmir’de de karşılık buldu. Bununla birlikte İzmir’in kapitalist dünya ekonomisi ile olan güçlü bağları ve dış ticaretin kentin yaşamındaki yaşamsal önemi, İzmir’i bir yandan Türkiye’deki modernleşme sürecinin sembol kentlerinden birisi haline getirirken öte yandan yeni rejime yönelik siyasal muhalefetin nereden gelebileceği konusunda işaretler veriyordu.

1923 seçimlerindeki en güçlü siyasi aktör, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının da içinde yer aldığı Müdafaa-i Hukuk grubuydu. Milli Mücadele sırasında birçok bölgede teşkilatlanmayı başarmış olan Müdafaa-i Hukuk grubu, halkla daha yakından temas kurabilmekteydi.

Karşı kampta ise I. TBMM’de “İkinci Grup” olarak bilinen muhalif grup yer almaktaydı. Genel olarak muhafazakâr ya da liberal üyelerin yer aldığı ikinci grubun ülke çapında teşkilatlanması bulunmadığı için seçimlerdeki şansı düşük gözüküyordu.

İzmir’de Müdafaa-i Hukuk grubu örgütlenmesi kentin Yunan işgalinden kurtuluşundan hemen sonra gerçekleşti. İl Maarif Müdürlüğü görevinde bulunan Vasıf (Çınar) Beyin girişimleri sonucunda 1922 Ekim’inde il örgütü oluşturuldu. Müdafaa-i Hukuk grubunun İzmir il örgütünde Avukat Bekir Behlül Bey, Müftü Rahmetullah Efendi, Belediye Meclis üyesi Hacı Hüseyin Efendi gibi isimler yer alıyordu. İl yönetiminin oluşturulmasından sonra şehir içinde örgütlenme çalışmalarına başlandı. Müdafaa-i Hukuk grubunun İzmir’deki seçim çalışmalarını Celal (Bayar) Bey, Doktor Tevfik Rüştü (Aras) Bey, Mustafa Necati Bey gibi isimler yürüttü.

III. Dönem TBMM İzmir Milletvekilleri: Tevfik Rüştü (Aras), Mahmut Esat (Bozkurt), Mustafa Rahmi (Köken), Mustafa Necati, Mahmut Celal (Bayar), Şükrü (Saraçoğlu), Ahmet Hamdi (Aksoy), Kâmil (Dursun), Hüseyin (Öklem), Ahmet Enver (Özgen), Münir (Akkaya). (TBMM Albümü)

GAZİ MUSTAFA KEMAL İZMİR MİLLETVEKİLİ SEÇİLİYOR: İzmir’deki seçim sürecinde eski İttihatçıların ya da (Sakallı) Nurettin Paşa gibi isimlerin muhalif tutumlarına rağmen Müdafaa-i Hukuk grubu büyük bir sorunla karşılaşmadı. Seçimler sonuçlandığında Müdafaa-i Hukuk grubunun bütün adaylarının seçimi kazandığı görüldü. 1923 seçimlerinde İzmir’de milletvekili seçilen isimler şöyleydi: Gazi Mustafa Kemal, Çelebizâde Seyit Bey, Mahmut Celal (Bayar) Bey, Mahmut Esat (Bozkurt) Bey, Fahrettin (Altay) Paşa, Mehmet Şükrü (Saraçoğlu) Bey, Mustafa Necati (Uğural) Bey, Tevfik Rüştü (Aras) Bey, Mustafa Rahmi (Köken) Bey.

II. TBMM’nin toplanmasından kısa bir süre sonra Lozan Barış Antlaşması yeni meclis tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Böylece yeni Türk devletinin sınırları uluslararası alanda belirlenmiş oldu. 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilanı ise yeni devletin adı ve rejim sorununu açıklığa kavuşturdu. Kurtuluş Savaşı’nın lideri Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cumhuriyet’in ilanından kısa bir süre önce “Halk Fırkası”nı kurdular. Daha sonra Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) adını alacak olan parti, reformcu ve modernist kadroları bünyesinde barındırıyordu. Fakat Mustafa Kemal’in lideri olduğu Halk Fırkası’nın uygulamalarından rahatsız olan ve devlet yönetiminden dışlandıklarını düşünen Kâzım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele, Adnan Adıvar gibi isimler 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) adıyla başka bir siyasi parti kurdular. Halk Fırkası’nın “devrimci” çizgisine karşın “evrimci” bir gelişme modelinden yana olan TCF’nin başkanlık koltuğunda Kurtuluş Savaşı’nın bir diğer önemli komutanı olan Kâzım Karabekir bulunuyordu.

İki parti 1924 Aralık’ında İzmir’deki ara seçimde karşı karşıya geldi. Görevinden istifa eden iki milletvekilinin yerine yapılan İzmir’deki ara seçimde Halk Fırkası’nın adayları, Ahmet Münir (Akkaya) Bey ile Mustafa Kâmil (Dursun) Beydi. İzmir’de henüz örgütlenmeyi başaramamış olan TCF ise seçimde aday bulmakta güçlük çekti. Sonuçta fırka, I. Dünya Savaşı sırasında valilik görevinde bulunan eski İttihatçılardan Rahmi (Arslan) Bey ile Ali İhsan (Sabis) Paşayı seçimde destekleme kararını aldı.

Terakkiperver Fırka üyeleri, Bursa’daki seçimleri bağımsız adayın kazandığını göz önüne getirerek İzmir’deki seçimde Halk Fırkası’nı geride bırakacaklarına inanıyorlardı. İzmir’in yerel basınında da fırkanın adayları ile ilgili değerlendirmeler yapılıyor ve Rahmi Beyin ismi ön plana çıkıyordu.

Fakat seçimler sonuçlandığında muhalefetin beklentilerinin aksine seçimi Halk Fırkası adaylarının kazandığı görüldü. Cumhuriyetin ilk yıllarında iktidar ve muhalefet partisinin İzmir’de ilk ve son kez karşı karşıya geldiği bu ara seçim, CHF’nin kentteki gücünü ortaya koyuyordu. TCF ise kısa süre sonra çıkan Şeyh Sait isyanında etkisi olduğu gerekçesiyle 1925 Haziran’ında kapatıldı. Bunun sonucunda 1930 yılına değin Türkiye’de iktidar partisine rakip olabilecek bir muhalefet partisi var olmamıştır.

YEREL YÖNETİMDE SİYASET: Türkiye’de ulusal düzeyde köklü siyasal gelişmeler yaşanırken İzmir ise “on yıllık savaş”ın yaralarını sarmaya çalışıyordu. Bir yandan Yunanistan ile kararlaştırılan nüfus değişimi kapsamında bölgeye gelen mübadillerin yerleştirilmesi, öte yandan ise yangının yol açtığı yıkımın üstesinden gelinmesi gerekiyordu. İzmir yangını, şehirdeki binalara ve altyapıya büyük bir hasar vermişti.

İzmir İstatistik Müdüriyeti tarafından 1923 Mart’ında açıklanan bilgilere göre İzmir’de mevcut 42.945 haneden 14.004’ü yanmıştı. Geriye kalan dükkân ve mağaza sayısı ise 9.696 idi. Bunların 6.410’u Müslümanlara, 1.638’i Rumlara, geri kalanı ise Musevilere ve yabancılara aitti. Bu nedenle kentin belediye hizmetlerine işlerlik kazandırmak gerekiyordu. Fakat işgal döneminde Yunanlarla iş birliği yapan Hacı Hasan Paşa şehri terk ettiği için belediye başkanlığı makamı boştu.

İzmir’de 1922 Ekim’inde yapılan belediye seçimlerinden zaferle ayrılan Şükrü Kaya Bey oldu. Ancak Şükrü Kaya Lozan’daki Türk heyetinin üyelerinden biri olduğu için kendisi dönene kadar yerine Behlül Beyin vekâlet etmesi kararlaştırıldı.

Şükrü Bey Lozan’dan döndükten sonra 1923 seçimlerinde milletvekili seçildiği için İzmir Belediye Başkanlığı görevinden istifa etti. Belediye üyeliklerinde yaşanan başka istifalardan sonra ise yeni bir seçimin yapılması gerekliliği ortaya çıktı.

İzmir basınında belediye seçimleriyle ilgili yer alan haber ya da yorumlarda kentteki eksikliklere vurgu yapılıyordu. Ahenk gazetesi yazarı Mehmet Şevki kentin sorunlarını sıralarken; şehirde cadde ve sokakların yeniden inşasının gerektiğini, şehirde vurgunculuğun devam ettiğini, alışverişte bir düzen olmadığını, şehre giren çıkanın belli olmadığını ve aydınlatmanın bulunmadığını ifade etmekteydi.

Cumhuriyet döneminin İzmir’deki ilk belediye seçimlerinde Halk Fırkası’nın tavrı önem taşımaktaydı. Muhalif partilerin yer almadığı ve bağımsız adayların seçimi kazanma olasılığının düşük olduğu bir siyasal atmosferde Halk Fırkası’nın göstereceği adayların seçimi kazanma ihtimali yüksekti. Nitekim seçimden bir gün önce 30 Ocak 1924’te, CHF İzmir İdare Heyeti, bir liste yayınlayarak belediye üyelikleri için adaylarını açıkladı. Fırka’nın bu ilanı sonrasında gerçekleşen belediye seçimlerinde Halk Fırkası’nın adayları belediye üyeliklerini elde etti. Seçimlerin sonuçlanmasından sonra toplanan İzmir Belediye Meclisi ise Uşakizâde Muammer Bey’i yeniden İzmir Belediye Başkanlığı’na seçmiştir.

***

Bu makale alıntısını Geçmişten Günümüze Kurtuluşun 100. Yılında İzmir kitap dizisi içinde yer alan “Tarih” cildinden yaptım. Doç. Dr. Hasan Taner Kerimoğlu’nu değerli çalışması için kutluyorum. Bu ciltten eğitimle ilgili çok iyi bir makale var ondan da söz edeceğim önümüzdeki günlerde.