GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI
YAZARLAR
22 Mart 2013 Cuma

Dünya’nın suyunu tekeller mi içecek?

Bugün Dünya Su Günü. Birleşmiş Milletler(BM) 22 Mart 2013 Dünya Su Günü’nün temasını “Uluslararası Su İşbirliği Yılı” olarak ilan etmiş durumda. BM raporlarına göre hala temiz içme suyundan mahrum milyonlarca insan var. Her yıl 250 milyon insan sudan kaynaklanan hastalıklara yakalanıyor ve yaklaşık on milyon insan yaşamını kaybediyor.

İnsan yaşamı için bu kadar önemli bir meta olan su, giderek ulus ötesi tekellerin denetimine sokulmuş bulunuyor.Bu bağlamda, Dünya Su Konseyi (DSK) kurulmuş.Ancak DSK, diğer uluslararası örgütler gibi, yeni-liberal politikalara hizmet eden bir kuruluş olmuş. DSK’de alınan kararlarda;

• Dünya su kaynakları küresel aktörler tarafından yönetilsin.

• Suda kamu çıkarı değil, kar peşinde koşan şirketlerin çıkarları söz konusu olsun.

• Suyun bedelini ödemeyen yoksulların suları kesilsin görüşleri egemen” duruma getirilmiş.

Durum böyleyken, Türkiye’de bugünlerde hazırlanan “Su Kanunu Tasarısı”  var.
Tasarı ile; “Yeraltı suları ve yüzeysel sularını kapsayan su kaynaklarının 49 yıllığına devredilmesi, özelleştirilmesi, ulus ötesi ve yerli tekellere satılması ve şebekeler aracılığı ile evlere dağıtılan, tarımsal sulamada kullanılan ve fabrikaların üretimde gereksinme duyduğu bütün sular, piyasa fiyatlarıyla kullanıcılara sunulması” öngörülüyor. Kısaca, tasarı yasalaşırsa: “ülkemiz su kaynaklarının ticari bir meta haline getirilmesi” DSK’in kararları doğrultusunda gerçekleşecek.
 
Su Yasası Tasarısı yasalaşırsa neler olacak?
· Tasarı HES’ler yapımına onay verdiği için su kaynakları şimdiye kadar görülmemiş bir hızla tükenecek, kuruyacak ve yok olacak.

·  
Su kaynakları kurudukça tarımda kullanılan suların piyasa fiyatları yükselecek. Su fiyatlarındaki yükselişle birlikte yıllardır amaçlanan tarım topraklarının toplulaştırılması ile toprakların büyük tohum ve tarım şirketlerine devredilmesi kolaylaşmış olacak. Çünkü yükselen su fiyatları karşısında küçük toprak sahipleri arazilerini satmaktan başka çare bulamayacaklar. 

·  
Tasarıya göre havzalar arası su nakilleri yapılabilecek. Su kıtlığı yaşanan bölgeler için önerilen çözüm, aslında su kıtlığını daha da arttıracak olan bir önerme. Çünkü su kaynakları kendi doğal alanlarından alınıp, borularla başka bölgelere taşındığında ana kaynağın kendisi de yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.

·  
Su kanununun diğer kanunlar karşısındaki üstünlüğü var. Özellikle baraj inşaatları, HES’ler ve sulamanın piyasa fiyatlarıyla yapılması yüzünden zorunlu göç ve yerinden edilme gibi ciddi hak ihlalleri, Su Kanunu ile birer ihlal olmaktan çıkarılıyor, yasal hale getiriliyor.

Ne Yapmalı?
Su Yasası tasarısı, tümüyle suyun her türlüsünü ticari meta durumuna getiriyor. Bu nedenle Su Yasası Tasarı’sına karşı, bütün toplumsal güçler, demokratik toplum örgütleri dahil, tarımsal amaçlı kooperatifler ve çevre örgütleri kamu oyu oluşturma konusunda etkinliklerde bulunmalı. Türkiye’de HES’lere karşı mücadele eden toplumsal güçler,  bu konuda iyi bir örnek oldu. Yoksa iş işten geçecek gibi gözüküyor. İş, birkaç bildiri ile geçiştirilemeyecek derecede ciddi.