GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
21 Mayıs 2011 Cumartesi

Çöplük kavgası!

Projeden/vaatten çok kasetlerin, küfürlerin, 'Fi tarihli' belgelerin konuşulduğu bir seçim dönemi yaşıyoruz.
Başbakan Erdoğan, Yeni CHP’ye Eski CHP üzerinden yüklenmeyi sürdürüyor. 1940’lı yıllardan belgeler açıklayan Erdoğan’ın yapmaya çalıştığı şey çok açık.
Adeta çöplüğünü korumaya çalışan horoz gibi…
Dindar kesime yaklaşan CHP’yi kışkışlayan Başbakan, son 10 yılda sandığa ‘Ya diline ya dinine’ perspektifinden bakan Kürt kökenli seçmeni de CHP’den soğutmaya çalışıyor.
Kılıçdaroğlu’nun yoksul kesim üzerindeki etkisini kırmayı henüz başaramayan Başbakan, ‘Bari dindarlar ve Kürtleri kurtarayım’ kabilinden tavırlar içinde…
Ve de çöplüğüne musallat olmuş horozu kışkışlarcasına asabi bugünlerde. Çünkü bir çöplükte iki horoza yer yoktur. Ve çöplüğün horozu sonradan geleni gagalar. Bugün yaşanan da tam olarak budur bana göre.
Fi tarihinden belgeler açıklıyor Sayın Başbakan.
İsmet İnönü imzalı bakanlar kurulu kararlarıyla CHP döneminde kapatılan camileri, yasaklanan Kürtçe kitapları/plakları anlatıyor meydanlarda.
Doğu/Güneydoğu’ya yönelik ‘Kürt açılımı’ topladığı desteği son dönemde kaybetmeye başlayan Başbakan, ithal adaylarla doldurduğu bölgeden çıkışın formülünü arıyor gibi.
Kılıçdaroğlu’nun yüklendiği merkez sağ seçmenini 87 yaşındaki Demirel’e vurarak uzaklaştırmaya çalışan Erdoğan’ın açıkladığı son belgelerin dindarlar ve Kürtler üzerindeki etkisini doğrusu merak ediyorum.
*
Araştırma verilerine bakarsak; AK Parti’nin kuruluşandan itibaren Batı’daki en yüksek oyuna ulaşacağını söyleyebiliriz. Buna mukabil CHP’nin de Türkiye’nin diğer bölgelerinde yükselişte olduğu bir gerçek. Bu yükselişin oransal karşılığından çok bölgesel dağılımı çok önemli… Diyarbakır’da alınacak yüzde 5-6’lık oy ve çıkarılacak bir vekilin bir sonraki seçime yansıması önemli.
Gördüğüm kadarıyla Kılıçdaroğlu zaten bu seçime değil bir sonraki seçime yatırım yapıyor. CHP’yi sahil partisi olmaktan kurtarıp, Türkiye’nin her yerinden oy alan parti konumuna getirip, 2014-15’te yapılacak seçimde iktidara oynuyor.
Tabi ki bunun için bu seçimde yüzde 30 bandını geçmesi gerekecek.
Geçemezse nereden ne kadar oy aldığına bakılmaksızın parti içi hesaplaşmada ağır yara alabilir. Bu mücadelede kaybetmesi de olası… Çünkü kurultay delegasyonu Kılıçdaroğlu’na kızgın. Affı ancak ve ancak psikolojik sınır kabul edilen yüzde 30’u aşmasına bağlı.
Kulisler şimdiden genel başkan adayı kaynıyor. Son aday İstanbul Eski İl Başkanı Berhan Şimşek! Şimşek’in İzmirlilerle bile temasta olduğu söyleniyor.  
*
Ancak CHP Genel Başkanı’nın parti içi hesaplaşma ile yaptığı hatayı saymaz/görmezsek doğru adımlar attığını kabul etmemiz gerekiyor. Demirel’le yaptığı gizli ittifak mesela… CHP sıralarında aralarında İzmir’in de bulunduğu çok sayıda ilde eski DYP/ANAP çizgisinden siyasetçi var. Hatta bir iddiaya göre Demirel, CHP’deki duruma göre bu isimleri istifa ettirip, TBMM’de grup kuracak.
Cindoruk’un Demokrat Türkiye Partisi gibi…
CHP’deki durumdan kasıt ise belli! Kılıçdaroğlu’nun devrilmesi ya da derin görüş ayrılıklarının oluşması… CHP’ye yapılan merkez aşının tutup tutmayacağını da zaman gösterecek. Olası ayrışmadan sonra merkezdeki partinin genel başkanı da belli. Prof. Dr. Mehmet Haberal. Yani Demirel’in son prensi… CHP Zonguldak adayı…
Tüm bu olasılıklara karşın Kılıçdaroğlu, Demirel’le anlaşarak pek çok kentte merkez sağ seçmeninin gönlünü çalabilir. Özellikle köylü kesim üzerinde etkili bir isim olan ‘Çoban Sülü’ iktidar partisinin tarım politikalarını onaylamayan eski merkez sağ seçmeni köylüler için ‘işaret fişeği’ yakmış olabilir. Ve de Başbakan’ın yüklenmeleri merkez sağ seçmenini uzaklaştırmaktan öte Demirel/CHP ittifakını gün yüzüne çıkarmış, Demirel’in işaret fişeğinin fitilini ateşlemiş olabilir.
 
Yoksul kesime yönelik söylemleri kadar Kürt seçmene yönelik mesajlarıyla da dikkat çeken Kılıçdaroğlu, Habur’da teslim alınan teröristlere avukatlık yapan Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Sezgin Tanrıkulu’nu bile kadrosuna katarak hatta ‘genel başkan yardımcısı’ yaparak cesur bir adım daha attı.
Tanrıkulu’nu Diyarbakır yerine kendi deyimiyle ‘en büyük Kürt kenti’ İstanbul’dan aday yapan Kılıçdaroğlu, Kürt sorununa ilişkin açıklamaları/projeleri Tanrıkulu üzerinden yapıyor. Bu sayede hem ‘Bu ülkede Kürt sorunu vardır’ dememiş oluyor hem de demiş oluyor. Batı’daki ulusalcı seçmeni ürkütmemeye de özen gösteren Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı ürküten adımlarından biri de dini kesimle CHP’nin yakınlaşması… İstanbul’da çarşaflı kadınları partiye katarak dikkat çeken Gürsel Tekin’i ikinci adam yaptıktan sonra Mehmet Ağar’ın danışmanı, Abdullatif Şener’in yardımcısı Muhammet Çakmak gibi ilahiyatçıyı da kadrosuna katan Kılıçdaroğlu, Çakmak’ın ülke gündemine oturan Fethullah Gülen’e övgüler yağdırdığı demeçlerinden sonra dini kesimle CHP arasındaki buzları eritmeyi başardı. Avcılar ve Eskişehir’deki belediyelerin yaptığı aymazlığı saymazsak dini kesime karşı son derece dikkatli bir tutum takındı bu dönemde Kılıçdaroğlu… Kutlu Doğum Haftası’na gidip dua okuyacak kadar hem de. Bu durum belki CHP’ye bu kesimden oy getirmeyebilir ama en azından CHP’ye yönelik dini içerikli saldırıları önemli ölçüde durduracağı kesin.
Ama yapılan son araştırmalar ‘CHP’ye de oy verebilirim’ diyen AKP’lilerin sayısının arttığını gösteriyor. Demek ki atılan adımlar karşılığını bulmuş. Demek ki Erdoğan’ın kızgınlığının/hırçınlığının temelinde de bunlar var.
Kendi seçmen tabanı olan kesimin kafasının Kılıçdaroğlu tarafından karıştırıldığını düşünen/gören Başbakan, haklı olarak bu kesimi kaptırmamak için mücadele veriyor.
*
Üç yıl önce CHP’den AKP’ye geçen Hüsnü Boztepe gerekçesini şöyle açıklamıştı:
“Eskiden Türkiye Cumhuriyeti’nin her yerinde iki kurum vardı. Biri Ziraat Bankası diğeri CHP. Bugün ise yine iki kurum var. Biri yine Ziraat Bankası öteki AK Parti’
Bu görüş sadece Boztepe’nin değildi tabi ki… Başbakan Erdoğan da her fırsatta bu tablonun altını çiziyor, rakiplerini haklı olarak bölge partisi olarak tanımlıyordu.
CHP ilk kez bu sıfattan kurtulmaya yakın.
Ve bu yakınlık Kılıçdaroğlu’nun attığı tehlikeli/riskli ama cesur adımlarda gizli…
Batı’yı özellikle de İzmir’i çantada keklik görse ve ağırlığını ülkenin diğer bölgelerine verse de Kılıçdaroğlu’nun orta vadede doğru adımlar attığı ortaya çıkmaya başladı.
Ama hala eksik olan bir şey var.
Samimiyet!
Demirel’le ittifak yaparken, Sezgin Tanrıkulu’nu, Muhammet Çakmak’ı getirirken ne kadar samimi… Dereyi geçene kadar mı yoksa mezara kadar mı?
Hala tam yanıt bulmayan soru bu bence…