GÜNCEL EGE YEREL YÖNETİMLER EKONOMİ POLİTİKA SPOR RÖPORTAJLAR YAZAR CAFE FOTO GALERİ VİDEO GALERİ
Ümit YALDIZ
YAZARLAR
20 Mayıs 2011 Cuma

Paris'e gitse ne olur, gitmese ne!

Büyükşehir ve ilçelere yönelik operasyondan sonra alaşağı olan gündem iktidar cephesi tarafından bilinçli olarak soğutuluyor. Seçim arifesinde bu işin kime yarayacağı belli çünkü…
Dağınık görüntüden operasyonla birlikte biraz uzaklaşan CHP’de ise yeniden bir çözülme söz konusu… CHP’nin en büyük güvencesi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ydu. Büyükşehir’in imkânlarından söz etmiyorum elbette. Ama Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun sahada aktif çalışmasının getireceği artı puanlardan bahsediyorum.
Listeler üzerinde kısmen de olsa etkili olan Aziz Başkan, Kılıçdaroğlu tarafından da İzmir’in siyasi kaptanı olarak tanımlanmış, Ödemiş Mitingi sonrası ‘Yüzde 56’dan az alırsak üzülürüm’ diyen Kılıçdaroğlu, 2009 Büyükşehir sonucuna vurgu yaparak, İzmir’deki seçimin hesabını kime soracağını açıkça ortaya koymuştu. Operasyonla birlikte Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun eli ayağı bağlandı. Belki de operasyonun yarattığı siyasi sinerji, Kocaoğlu’nun sahaya inmesine gerek bile bırakmadı. Bunu zaman ve sandık gösterecek.
*
AK Parti cephesinde aday bakanlar düzeyinde (ağırlıklı olarak Binali Yıldırım) yorumlanan operasyona neredeyse hiç olmamış muamelesi yapılıyor. Çılgın projeler açıklanarak gündemden düşürülüyor hatta! Yine de son yılların en ses getiren operasyonu bir şekilde gündemde kalmayı başarıyor.
Son olay Aziz Kocaoğlu’nun EXPO 2020 adaylığı için başvuru mektubunu götürmeyi reddetmesiyle yaşandı. Hükümet ve yerel yönetim işbirliğini zorunlu kılan EXPO gibi devasa organizasyon için İzmir’in ikinci kez aday gösterilmesi önemliydi.
Acemilikler ve büyük hatalarla hazırlandığımız 2015 EXPO’sunu kıl payı ile kaçıran İzmir’in, geçen süreçten ders alıp bu kez ipi göğüslemesi işten bile değil çünkü.
Altı ay süren, milyonlarca kişinin ziyaret ettiği ve dünyanın en büyük/en eski fuarcılık organizasyonu olarak kabul edilen EXPO’ya adaylığın bile kenti yeni baştan yaratacağı, tüm alt ve üst yapı eksiklerini kapatacağı dikkate alınırsa olayın İzmir adına ne denli ehemmiyetli bir mesele olduğu anlaşılabilir. Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu’nun başvuru mektubunu götürmeyi reddetmesini bu açıdan anlamak kolay değil.
Ama Gönül Soyoğul’un Aziz Başkan’la yaptığı röportajın satır aralarına bakınca yüzde 100 hak veriyor insan. “Operasyon yemiş bir belediyenin başkanı olarak Paris’e gitsen ne olacak gitmesen ne” diyor Başkan.
Hürriyet’in Temsilcisi Deniz Sipahi’nin söyleşisinde ise olayın başka bir boyutunu daha ortaya koyuyor ve ‘Havaalanında kalma korkusu/endişesi’ de yaşadığı anlaşılıyor ama asıl olan operasyon yemiş, çok sayıda çalışanı tutuklanmış bir yaralı bir başkanın ortaya koyduğu tavrıdır.
Çünkü Kocaoğlu’nun Soyoğul’a yaptığı açıklamanın devamında “Bu bir protesto değil, tavırdır. Belediyene sahip çıkmak, kentine sahip çıkmak, şu anda tutuklu bulunan arkadaşlarına sahip çıkmaktır bunun adı.” diye üzerine basa basa söylüyor Aziz Başkan.
‘Hala EXPO başvuru mektubunu neden götürmedi? Operasyon ayrı, EXPO ayrı’ diye düşünenler ya da bu durum üzerinden günübirlik politika dizayn etme gayretinde olanlar varsa bence bir kez daha düşünsün. Bu koşullarda ben olsam ben de gitmezdim açıkçası…
**
Zaten söz konusu olan basit bir başvuru mektubudur. Ve de bu mektup İzmir’in mülki amiri Vali Cahit Kıraç’ın da içinde bulunduğu seçkin bir heyet tarafından Loscarteles’e (BİE Genel Sekreteri) verilmiştir. Sırf mektubu götürmediği için Başkan Kocaoğlu’nu ya da İzmir Büyükşehir’i bu işin dışında tutma gayretleri/hesapları varsa, o hesap yanlıştır ve de eninde sonunda Bağdat’tan dönecektir.
Kocaoğlu’nun mektubu götürmediğinden çok ‘neden götürmediği’ kısmına yoğunlaşmak gerekiyor. İzmir halkı da şu ana kadar bunu yapmış görünüyor.
Çünkü başvuru mektubu bu işin en basit, en kolay kısmı... Asıl olan bundan sonrası… Yani kentin EXPO 2020’ye nasıl hazırlanacağı, hangi altyapı yatırımlarının yapılacağı, uluslar arası düzeyde nasıl kulis yapacağı…
Geçmiş dönemde olduğu gibi yine yüzlerce kişilik heyetler halinde ‘dostlar alışverişte görsün misali’ ülke ülke dolaşılacak mıdır yoksa doğrudan oy kullanacak delegeye yönelik özel çalışmalar mı yapılacaktır? Mesela bu, mektubu kimin götürdüğünden çok daha önemlidir EXPO için…
İşin kulis boyutunda hükümet desteği şart…
Altyapı boyutunda da öyle…
İktidar Partisi’nin seçim vaatleri arasına İzmir’deki 100 bin binanın yıkılarak yenileneceğini eklemesi bu açıdan da önemli. İnciraltı’nın yani EXPO alanının planlanması da öyle…
İzmir’e çakılacak her çivinin EXPO sürecine katkısı olacak çünkü.
Ve İzmir’i Tayland Modeli ile sağlık kenti yapacağını açıklayan CHP’nin projesi de önemli… EXPO 2020’de en ciddi rakibimizin Tayland olduğu dikkate alındığında CHP’nin İzmir Planı’nı önemli olduğu kadar manidar bulmak da mümkün.
Sağlık ana temasıyla katıldığımız 2015 yarışında küçük hataların bedelini ödeyen kentimizin 2020 yarışını alnının akıyla tamamlaması için iktidar ve muhalefetin güçlerini birleştirmesi gerekiyor.
Mesela Cumhurbaşkanı Gül’ün desteği çok önemli… Dışişleri tecrübesi ve EXPO 2015’in Yürütme Kurulu Başkanı olan Gül’den bu kez de yararlanmak, İzmir’e yönelik desteğini sürdürmek gerekiyor. Ama Gül’ün desteklediği süreci Sayın Başbakan’ın desteklemesi de bir o kadar elzem. 2015 EXPO’sunda Gül’ün varlığı nedeniyle bir adım geriye çekilen Sayın Başbakan’ın bu kez aynı tavrı sergilememesi İzmir adına umutları artıracaktır.
Gül’ün varlığı Erdoğan’ı Erdoğan’ın varlığı Gül’ü rahatsız etmemelidir. Aralarındaki (tabi ki varsa) siyasi hesabı EXPO’nun dışında tutmalıdırlar.
İkisinin işbirliği, İzmir’in belediyesiyle, sivil toplumuyla desteği ile Türkiye bu sınavı geçecek, EXPO 2020’yi bileğinin hakkıyla alacaktır. 
Yeter ki tarihten ders çıkarmayı bilelim/bilsinler.
Meseleye şimdiden ‘mektubu o götürdü, bu verdi’ boyutuyla bakarsak 2015’in hatalarını tekrarlamış, tarihi de tekerrür ettirmiş oluruz.
Tarihin kimler için tekerrür ettiğini bile bile hem de…